English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ M ] / Mahvolmuş

Mahvolmuş traducir francés

798 traducción paralela
"Savaş boyunca bu korkuyla baş edemedim. Ben mahvolmuş biriyim."
" je n'ai pas pu vivre dans cette crainte persistante pendant la guerre.
bildiğim tek şey ; mahvolmuş durumdayız.
Le marché s'est effondré, je viens d'apprendre que nous sommes ruinés.
Ben mahvolmuş biriyim.
Je suis un homme mort.
Aşırı ısınmış. Mahvolmuş.
J'ai peut-être fait l'heure, mais elle est cuite.
Bir kaç hafta burada olmayacağım, Dawes, sonra geri dönüp emfurium magenta'mı bulacağım, benim eşsiz emfurium magentam solup, mahvolmuş.
Je pars quelques semaines et je retrouve mon anthurium, mon incomparable anthurium, fané, flétri!
Temel malzeme olarak kötü biri olmayabilirsiniz. Ama mahvolmuş bir kültürün talihsiz bir ürünüsünüz.
Vous êtes un produit assez agréable d'une civilisation vouée à disparaître.
Ama kabul edin ki bu mahvolmuş eski uygarlık parıldıyor.
Elle étincelle pourtant, cette civilisation condamnée.
Bak şu işe? Mahvolmuş.
Il est descendu bien bas.
Eğer yakından bakarsan dünyanın geri kalanı mahvolmuş ve görüşün belirsizleşmiş gibi olur.
Et si l'on regarde d'assez près, le reste du monde semble effacé et lointain.
Eğer yakından bakarsan dünyanın geri kalanı mahvolmuş ve görüşün belirsizleşmiş gibi olur.
Si l'on regarde assez près, le reste du monde semble effacé et lointain.
Tanrım, mahvolmuş!
Oh, mon Dieu, c ´ est terrible!
Mahvolmuş durumda. O yüzden bir şekilde başka bir nedime bulmaya çalışacağım.
Je dois trouver un autre témoin.
Jüri üyeleri, bu kadına mutlaka acımalıyız. Mahvolmuş bir deve zincirlenmiş, korkunç bir kızgınlıkla yanıyordu.
Membres du jury, cette femme mérite notre pitié pour avoir vécu enchaînée à un géant déchu, consumé par le ressentiment.
Sizin üzgün olmanız, mahvolmuş yemeğe yardımcı olmuyor.
Ça n'arrangera pas le dîner.
Mahvolmuş. Bir kadın yüzünden.
Damné pour une femme.
- Tamamen mahvolmuş bir aile!
Un foyer détruit.
Milyonerdi, müthiş zengindi. Şimdi ise mahvolmuş durumda.
Pour faire d'une grange une maison hantee tyrolienne!
Önemli olan işinizin kesintiye uğramış, arabanızın mahvolmuş olması.
L'important est que votre travail a été interrompu, et votre voiture accidentée.
Tabi bu altın tozundan ilacın mahvolmuş böbreklerine iyi gelmesini istemiyorsan.
A moins que vous n'ayez envie d'avoir les reins foutus par ce traitement,
Bana bozulmuş, bitmiş, mahvolmuş demişlerdi.
Ils m'avaient dit que j'étais kaput, fini, sans espoir.
Şimdi aşağı yukarı mahvolmuş durumda olduğum söylenebilir.
Mais c'est un peu tombé à l'eau.
Mahvolmuş.
Elle est fichue!
Mahvolmuş.
Il est mort.
Sanki Tanrı tarafından lanetlenmiş gibi... anneliğinin acısını çeker gibi... trenin onu kaçınılmaz kabusuna götürürken... çıkardığı ritmik piston seslerinde... çıkarttığı delirtici seslerde şunu duyuyordu mahvolmuş olan Mariannina...
les mains sur son sein, sur ce sein condamné par Dieu aux suprêmes tourments de la maternité, alors que ce train filait, comme un cauchemar sans fin résonnait aux oreilles de la pauvre Mariannina, le mot suivant :
Mahvoldu... Bunun anlamı nedir? Mahvolmuş bir hayat?
Qu'est-ce que ça veut dire, une vie gâchée?
Yaşlı, umutsuz, mahvolmuş bir adam.
Un vieil homme ruiné.
Şimdi o kadar kirli ve mahvolmuş biriyim ki bana köpeğine emir verirmiş gibi bir kelime dahi edemiyor musun?
Je suis trop souillée, désormais... pour que tu puisses m'adresser la parole? Comme un os de ton chien?
İki yıldır yağmur yağmadığı için ürünleri mahvolmuş.
Elle se fait attendre depuis déjà deux ans et leurs récoltes ont succombé.
Şey yıldız haritası tabikide mahvolmuş, ama korkarım başka çaremiz yok.
La carte astrale sera détruite, mais je crains que nous n'ayons pas le choix.
Tamamen mahvolmuş.
Il est complètement foutu.
Çok akıllıca, tren ve köprü mahvolmuş.
Le train et le pont ont été détruits.
Şu mahvolmuş ihtilalcilere bir baksana.
Regardez ces révolutionnaires perdus.
İşte bu mahvolmuş bir adamın yüzü.
Voici l'image d'un homme détruit.
Onu zayıf, mahvolmuş ve yapayalnız... görmek istiyorum.
je veux qu'elle soit... humiliée, ruinée... et seule.
Hemen belli oluyor. Onun elbisesiyse bile mahvolmuş.
Bon, même si c'est sa robe, elle est abîmée maintenant.
- Mahvolmuş.
- Il est cuit.
Ha darağacında bitmişsin ha ciğerlerin mahvolmuş, ne farkeder?
Finir pendu ou cracher tes poumons dans la mine, où est la différence?
Aynen Bette Davis gibiydi, bitmiş-tükenmiş-mahvolmuş halleri.
La grande scéne à la Bette Davis, fini-terminé-kaput.
- Kahretsin, su deposu mahvolmuş.
Non, le réservoir d'eau est cassé.
Kalplerinin derinliklerinde, bu mahvolmuş hayatları için beni suçluyorlar.
Ils pensent que c'est ma faute s'ils ont raté leur vie.
Bıraktığınız her şey mahvolmuş!
Tout ce que vous aviez laissé a disparu.
Kendi mahvolmuş suratından.
De ta sale gueule foutue.
Arı sürüsü arkasında mahvolmuş bir şehir bıraktı.
L'essaim a dévasté toute la communauté.
- Mahvolmuş.
- C'est fichu.
Oysa sen günümüzde herhangi birisinin anlamlı bir hayatı olmasının tasavvur edilemeyeceğini, herkesin mahvolmuş durumda olduğunu ve merkezlerden çok uzak yerlerde yaşamamız gerektiğini söylüyor gibisin.
Tandis que toi, tu sembles affirmer que... qu'il est inconcevable d'avoir une vie constructive aujourd'hui, que l'homme va être anéanti, qu'il faut se terrer dans des "réserves"!
Her gün mahvolmuş gezegeni izliyorlar. Bir çoğu pencereden ölümüne atlamış.
Beaucoup, incapables de supporter ces conditions, abrègent leurs souffrances en se jetant de leur cellule.
Sam, kız mahvolmuş.
Elle est accablée!
Onu bir erkek öldürdü. Mahvolmuş durumdalar.
Elle a été tuée par un homme.
Çok da mahvolmuş gibi durmuyor.
A peine abîmée.
Böyle seyler beni deli eder. Bütün meydan mahvolmus.
Ça me démoralise, des maisons pareilles!
- Hepsi mi mahvolmuş?
Tout est foutu?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]