Okuyacağım traducir francés
1,266 traducción paralela
Ben ona Clive'ı okuyacağım, Ve sen de Winky'ni okuyabilirsin. - Evet, iyi.
Je lui lirai Clive et tu lui liras Winky.
Kitap okuyacağım ve Toussaint da burada.
J'ai mon livre et Toussaint est là.
Onun canına okuyacağım!
Ça vient.
Canına okuyacağım senin.
Je vais te botter le cul.
Tamam, senin canına okuyacağım.
O.K., je vais te mettre une danse.
Şimdi Jesus'un hazırladığı beyanatı okuyacağım...
Je vais lire une déclaration de Jésus.
Adını okuyacağım Lejyonerler, bugünkü devriye için öne çıksınlar.
Les légionnaires suivants formeront celle d'aujourd'hui...
Lanet olası aşağılık herif. Senin canına okuyacağım.
Enfoiré, je vais te botter le cul!
Canına okuyacağım senin!
J'vais t'faire la peau!
Canına okuyacağım.
Ses sphères sont des pièges.
Bakın, bunu okuyacağım ama sorumluyla konuşmam gerekecek.
Je le lirai, mais je dois en parler au directeur.
Yazdığım bir konuşmayı okuyacağım Zooty de bu konuşmayı dilimizden bu makineyle kendi evrensel diline çevirecek.
Je vais lire un discours en anglais... que Zooty retranscrira... avec sa machine... dans sa langue universelle.
Tamam. Okuyacağım.
D'accord, je les lirai.
Peki. Önce bir şey okuyacağım.
Bon, d'abord un peu de lecture.
- İstemem. Burada kalıp, kahvemi bitireceğim, Voice dergimi okuyacağım. - Seninle odada buluşuruz.
C'est bon, je vais rester ici et finir de boire mon café, lire "The Voice" et je te retrouverai dans la chambre.
Bu boku neden okuyacağım?
- Pourquoi lire cette merde?
Elbette okuyacağım.
- Bien sûr que si.
Bu şey bittiğinde, mesajı okuyacağım.
Quand j'aurai fini, je lirai le message.
Geri kalanını kendim okuyacağım.
Je lirai la suite.
Sadece istekli olduğumda okuyacağım.
Et moi qui commençais à avoir hâte de la lire.
- Bilimkurguymuş gibi okuyacağım, Armin.
- Ca passera pour de la science-fiction.
Aylak aylak dolaşıp Sunday New York Times okuyacağım bir yer gerekiyordu.
Faut bien un endroit où je puisse paresser et lire le New York Times du dimanche.
Pekâlâ. Isınmak için tek bir karikatür okuyacağım.
Juste une pour me donner du courage.
Herkesi aynı odaya topladığımda yüksek sesle okuyacağım.
J'en donnerai lecture quand j'aurai réuni tout le monde
B.J., Senin canına okuyacağım.
B.J., je vais te botter le cul!
Sana bir şey okuyacağım, fakat bu masanın dışına çıkmayacak.
Je vais te lire quelque chose.
Henüz hepsini okumadım, ama okuyacağım.
Je n'ai pas tout lu, mais je compte le faire. Tu as le temps.
Tom Amca'nın Kabini bir kerede okuyacağım Mem.
La case de l'oncle Tom. Je vais le lire de suite, mem.
Senin tersine, hukuk okuyacağım.
Pas comme toi. Ils m'accepteront dans leur fac de droit.
Birinin bu kadar çok kelime yazabilmesi için 150 yaşında... - Bazen okuyacağımız kitapları biz değil, onlar bizi seçer. -... olması gerekir.
Il doit avoir 150 ans s'il a eu besoin d'autant de mots.
Şimdi size bir operadan bir bölüm okuyacağım. Bana o bölümü operanın yazıldığı... orijinal dilde tekrar etmenizi isteyeceğim.
Je vais vous lire un verset d'opéra et vous devrez le restituer dans sa langue d'origine.
Bilgisayar programcılığı okuyacağım.
Au pire, je choisirai l'informatique.
Bu şikâyeti okuyacağım sonra da avukatlar konuşacak.
Silence! Je vais lire cette plainte, puis ça passera par les avocats.
Gerçi yabancı bir ülkede üniversite okuyacağım için ne hissedeceğimi bilmiyorum.
Même si je ne sais pas ce que ça m'inspire d'aller à l'étranger.
- Burada kalıp kağıt okuyacağım.
- Je serai ici à corriger des copies.
Ödev okuyacağım.
Des copies à corriger.
- Birlikte okuyacağım başka biri yok mu?
- ll n'y a personne d'autre?
Kitap okuyacağım.
J'ai un livre à lire.
Hadi adamım, o orospu çocuğunun canına okuyacağım.
Tu parles, mec, je vais lui foutre une raclée à cet enculé.
Tanıdık, Ama nasıl okuyacağımı bilmiyorum.
Ça me rappelle quelque chose, mais je ne sais plus le lire.
Burada yaptığım işi bitirir bitirmez mektubunu okuyacağım.
Je vais la lire, dès que j'aurai fini ce que je suis en train de faire.
Sesleri ben okuyacağım, ve maymun da ritmi yakalamanızı sağlayacak.
Je vais dire certains mots et le singe gardera le rythme.
Kiliseye falan gitsen olmaz mı? Yeterli olmaz. Bak, ben parşömenleri okuyacağım.
lonisation de l'atmosphère à 5000 particules / m ³.
Şu gelecek haftaki bağış toplantısında okuyacağım.
Celui du banquet de la semaine prochaine.
Hepimiz yerlerimizi alacağız. Dua okuyacağız ve mumlarımızı tam olarak gece yarısında yakacağız.
On psalmodie et on allume les bougies à minuit.
Sonuna kadar okuyacağım!
Je vais finir!
Okuyacağım.
J'en donne lecture
Ben okuyacağım.
Moi.
Şunu okuyacağım.
Je vais te lire le texte.
Korkma, bize elini sürenin canına okuyacağım!
Tu crois que ton père t'a mis des tournées?
Sizinkini bizzat kendim okuyacağım.
Je lirai la vôtre personnellement.