Olan oldu traducir francés
1,659 traducción paralela
Olan oldu zaten tatlım.
C'est en cours, chérie.
Ve bunun için üzgünüm, ama olan oldu.
Et je suis désolée. Mais ce qui est fait est fait.
Olan oldu artık.
Le mal est peut-être déjà fait.
Param ödendiği sürece umursamıyordum ama olan oldu işte. Birkaç ay sonra, birisi arayıp o adamı nereye götürdüğümü sordu.
Je m'en foutais du moment que les chèques étaient valides, mais quelques mois plus tard, j'ai reçu l'appel d'un gars voulant savoir où je l'avais emmené.
Olan oldu, dostum.
Les choses sont ce qu'elles sont.
Ne olursa olsun, olan oldu.
De toute façon, ce qui est fait est fait.
Ve tüm bu olasılıklar içinde, olan oldu.
C'est comme ça que, contre toutes les probabilités, ça s'est produit.
Hayatım gözlerimin önünden geçti, ve sonra olan oldu.
Ma vie a défilé devant moi, puis, l'indicible.
Ve bizim tanışmamızla olan oldu.
Et on s'est rencontrés.
Olan oldu. - Ben de bunu diyordum.
- C'est ce que je dis.
Üzgünsün. Olan oldu.
Le mal est fait.
Olan oldu.
Ce qui est fait est fait.
- Ama olan oldu.
- Mais ce qui est fait est fait.
Olan oldu.
Fallait le soigner. Ça, c'est fait.
Bak, olan oldu. Artık değiştiremeyiz.
On peut pas revenir en arrière, c'est trop tard.
Bak, olan oldu.
Écoute, ce qui est fait est fait!
İşte orada olan oldu.
Il m'a frappé en plein dans l'œil.
Yani sonunda olan bu oldu.
Voilà où on en est.
Nasıl oldu da, hayatının geri kalanını seninle geçirecek olan adam ben oldum?
Comment ai-je pu devenir l'homme qui va passer le reste de sa vie avec toi?
Ne oldu? Komik olan nedir?
Qu'y a-t-il de si drôle?
Yeniden olacak olan dehşet de senden uzaklaşmış oldu.
Ca vous terrifie qu'on puisse penser à vous l'enlever.
Karar, gay hareketindeki en şiddetli ayaklanma olan "Beyaz Gece Ayaklanması" na neden oldu. Ertesi gün tek bir tutuklama gerçekleşmedi.
Le verdict a entraîné les émeutes "White Night", le plus violent soulèvement de l'histoire de la communauté gay.
Bu yakınlık birkaç tartışmaya neden oldu ki buna koç Taylor ve Laribee'nin koçu Dickes arasında olan kavga da dahil.
La cohabitation a donné lieu à quelques altercations, y compris un accrochage entre le coach Taylor et le coach Dickes.
Sanırım benim için önemli olan hep müzik oldu.
Je suppose que pour moi, il a toujours été plus à propos de la musique.
Ya doğru olanı yapmaya ne oldu, kanuni zorunluluklar ne oldu?
Pourquoi ne pas faire ce qui est juste?
Hayır Bayan Dekker burada Zyre Motorların doğru olanı yapması için etkili oldu.
Non, Mlle Dekker a réussi à convaincre Zyre Motors de faire ce qui est juste.
Bence Jean ile başarısız olan evliliğimizden ikimizin de öğrendiği bir şey var ve o da, bir boşanmadan en çok zarar görenler çocuklar oluyor ve Jean ile Harvey Shine'ın çocuğu da bu acı ve hayal kırıklığından payını aldı, fakat bu sana bir övgüdür, Susan- - Bu onun için yararlı oldu çünkü kendisini bir şekilde ailesinin parçalanmasından ayrı tutmayı ve böylelikle güçlü, azimli ve kendi ayakları üzerinde duran bir kadın olmayı başardı.
Hum... Je crois qu'il y a au moins une chose que Jean et moi avons apprise de notre mariage raté, et c'est que ce sont les enfants du divorce qui en souffrent le plus. Et l'enfant de Jean et Harvey Shine a eu son lot de peine et de déceptions.
Parkta seninle olan ev çocuğuna ne oldu?
Et le gars avec qui tu étais au parc?
Tek aşına birçok zor yıl geçiren bir adam şimdi bizim gibi oldu. O'nun için en iyi olanı istedik.
Un homme qui a vécu tant d'épreuves seul... est maintenant revenu parmi nous.
Kendime olan güvenim yok oldu.
Je ne peux plus me fier à mes yeux.
Sonunda bedeli ödeyen Gustav oldu. Ve ondan geriye kalanları bulacak olan Daniel Hill parçaları bir araya getirdi.
Gustav serait le cher défunt et Daniel Hill celui qui trouverait le corps qu'il laissa derrière lui pour ramasser les morceaux.
Rita Kasırgası'nın dalgaları şehrin zaten çökmüş olan setlerini dalgaların geçmesine neden oldu.
Du vent et de la pluie causés par la périphérie de l'ouragan Rita... ont inondé les digues déjà rompues de la ville.
Ona olan sevgim, onu baştan çıkarmama sebep oldu.
Mes sentiments à son égard m'ont poussée à le séduire.
Olan bizim buraya gelmemiz. iste bu oldu.
On a commencé à venir ici, voilà ce qui nous est arrivé.
Bu durumda olan o kadar çok hastam oldu ki bu sanki deja vu gibi.
J'ai eu tellement de patients dans cette situation. C'est presque une impression de déjà-vu.
Sonra, yoksulluk ve evlenmeme ile ilgili yeminler ne oldu bilemiyorum ama kesin olan itaat bana göre değildi.
Et je ne sais pas ce qui est arrivé aux voeux de pauvreté et de célibat, mais il est vite devenu évident que je n'avais aucun talent pour l'obéissance.
Altın kurbağaların iletişim davranışlarını ilk tanımlayan kişi olan kurbağa biyologu Erik Lindquist kurbağaların bölgelerine varmadan takımlarını dezenfekte etmeleri için film ekibine yardımcı oldu.
Frog biologiste Erik Lindquist qui décrit pour la première les grenouilles dorées signalisation comportement aidé l'équipe du film à désinfecter soigneusement leur kit avant de voyager sur le territoire des grenouilles.
Peki yeni olan ne, değişen ne oldu?
Alors qu'est-ce qui a changé?
Bakın, bir şey oldu demiyorum ama böyle bir olayda cep telefonu olan bir sürü insan, video çekenler belki o videolardan biri bir web sitesinde yayınlanır.
Je ne dis pas qu'il y a eu du grabuge. Mais, dans ce genre de soirées, il y a toujours des gens qui filment, l'une de ces vidéos a peut-être été postée sur un site.
Sürpriz olan, senin yapman oldu.
La surprise, c'est que c'était vous.
Ailene ne oldu? Bizim gibi olan daha kaç kişi var?
Qu'est-il arrivé à ta famille, combien existe-t-il de types comme nous?
Dedektif Gianna'ya olanı duydum. Nasıl oldu?
J'ai entendu ce qui c'est passé avec detective gianna.
Olan oldu, Vic.
Ce qui est fait est fait, Vic.
Radyo sinyalleri, Bay Papaya'nın moleküllerinin çok hızlı bir şekilde titreşmesine sebep olan yüksek enerjili mikrodalgalar yaydı. Bu da sürtünmeye ve ısı oluşmasına neden oldu.
Ce rayon émet des micro-ondes à haute énergie qui ont fait vibrer rapidement les molécules de M. Papaye, d'où une friction et la production de chaleur.
içinde Bruce Springsteen Konserine ön sıra biletler olan bir mektup gören oldu mu?
Personne n'a vu une enveloppe avec des billets au premier rang pour Springsteen et pass V.I.P?
Sanırım üzerinde mor lekeler olan o yeşil kirazlardan oldu çünkü benim de dilim biraz uyuştu.
Je crois que c'étaient ces petites baies vertes avec ces grains violets, parce que ma langue était un peu engourdie...
Ve bu ailem için çok zor oldu çünkü güvenilir olan oydu. Annem her zaman onun bize göz kulak olacağına güvenirdi.
Ça a été très dur pour notre famille parce que c'était la fille responsable, celle sur qui ma mère comptait pour nous surveiller.
Bu olan mıydı yoksa oldu gibi gözüken mi?
Était ce que c'était ou ce que cela semblait être?
Sırf benimle bir kez daha flört şansı olsun diye gereksiz bir kaba et düzelttirme operasyonu olan kadınlar oldu.
Des femmes ont choisi de se faire refaire les fesses inutilement juste pour que je puisse les séduire.
Olan her neyse, oldu işte.
Tout ce qui se passe, s'est déjà passé.
Ara sıra ortadan kaybolup daha sonra saklandığı yerden çıkıp gelen ve üniformasını giyince önemli biri olan o pis herifin metresi oldu.
Cet homme est infâme. Il a disparu puis est revenu. C'est un caïd.
olan oldu artık 19
oldu 1287
öldü 1127
oldu mu 547
öldü mü 447
öldüm 57
oldum 49
oldukça 284
öldün 58
öldürdü 16
oldu 1287
öldü 1127
oldu mu 547
öldü mü 447
öldüm 57
oldum 49
oldukça 284
öldün 58
öldürdü 16
öldürdün 19
öldür 344
öldürecek 16
olduğunu biliyorum 33
öldüreceğim 51
öldürürüm 37
oldu bil 39
öldüğünde 37
öldürür 25
öldürmek 62
öldür 344
öldürecek 16
olduğunu biliyorum 33
öldüreceğim 51
öldürürüm 37
oldu bil 39
öldüğünde 37
öldürür 25
öldürmek 62
öldürülmüş 50
oldu o zaman 19
öldük 27
olduğun yerde kal 516
öldürdüm 50
öldürecekler 16
öldün mü 25
öldürüldü 143
öldür beni 219
oldu bitti 17
oldu o zaman 19
öldük 27
olduğun yerde kal 516
öldürdüm 50
öldürecekler 16
öldün mü 25
öldürüldü 143
öldür beni 219
oldu bitti 17