Olmaz efendim traducir francés
247 traducción paralela
- Bu gece olmaz efendim.
- Impossible monsieur.
Ama uşağınızı yanınızda götürmek yakışık olmaz efendim.
Vous ne devriez pas y aller avec votre valet.
Bir günlük avdan mı olaydım? Olmaz efendim.
Pas question de perdre une journée!
Ama bu hiç uygun olmaz efendim.
M. Preston. Ce ne serait pas convenable de ma part.
- Bir daha olmaz efendim.
- Ça ne se reproduira pas.
Olmaz efendim.
Non, non.
- Olmaz efendim.
- Non, monsieur.
Söyleyeyim de, ailesi kadınlarından birini aşağıladığımız için... kafa derimizin peşine düşsün, öyle mi? Olmaz efendim!
Pour que sa famille nous scalpe pour insulte a leur femme?
- Olmaz efendim! Bu gece cezaevinde uyumayacaksınız!
Non monsieur, vous ne coucherez pas en prison ce soir même.
- Dünyada olmaz efendim. Bugün pasta günü, nasıl olduğunu bilirsiniz.
- Oh non, c'est son jour de pâtisserie!
Olmaz efendim!
Ça, non!
- Bana ver, canım. Ben yerim. - Olmaz efendim!
- Donnez-le-moi et je le mangerai.
Olmaz efendim!
Non, monsieur!
- Ama olmaz ki efendim.
Ne vous inquiétez pas.
Olmaz, efendim. Komiser emir verdi, yetkili o.
Je veux parler à ma femme.
Size sıkıntı olmaz, efendim. Onu konuştururuz.
Faites-Ie parler.
Olmaz efendim.
Dites-moi un peu.
- Evet efendim. Bak Ziggy. O olmaz.
Chez elles, dans les magasins, les boutiques... les bureaux!
Olmaz mı? Sadece beş dakika kaldı, efendim.
Il ne nous reste que quelques minutes.
Demek istediğim efendim, o hayaletten bizim cebimize de girse hiç fena olmaz.
Parce qu'on ne cracherait pas sur un petit verre.
Hayır efendim. Benim müşterim olmaz.
Non m'sieur, pas ma cliente!
- Efendim? - Hayatta olmaz Shorty.
Non, Shorty.
Masanız hazır olur olmaz size söyleyeceğim, efendim.
- Je vous avertirai.
Burada olmaz efendim.
Pas ici.
Doğruyu söylemek gerekirse, Majesteleri, sizi uyarmaya çalışmıştım ama siz, efendim, iflah olmaz bir romantiksiniz.
Si je puis dire, Votre Majesté, j'ai essayé de vous prévenir, mais Sire, vous êtes d'un romantisme incorrigible.
Affedersiniz efendim, ama Bay Bush tedavi olmadan uzun yola çıkamaz bu bacakla olmaz.
Excusez-moi, mais M. Bush ne peut pas voyager sans soins, pas avec cette jambe.
Asla olmaz efendim.
Une gaieté immodérée est hors de question pour lui.
- Hayır efendim, olmaz.
- Non.
Efendim, gittikleri yöne doğru pozisyon alsak daha iyi olmaz mı?
Mon général, ne devrait-on pas se déplacer en même temps qu'eux?
Hayır efendim, görev sırasında olmaz.
Oh, non, monsieur. Jamais en service.
Hayır efendim, Her ikisi de olmaz.
- J'aurai les deux. Non, pas les deux.
- Şimdi olmaz, efendim.
- Pas là.
Bunun şakası olmaz, efendim.
Sûrement pas!
Ama efendim, biraz sıradışı olmaz mı?
- Très bien. - N'est-ce pas un peu irrégulier?
Cumartesi olmaz, efendim.
Samedi, je ne pourrai pas.
Efendim, şu anda Sparta'nın temsilcisini dinlememiz uygun olmaz mıydı?
Le moment n'est-il pas venu d'entendre le représentant de Sparte?
Hayır efendim, olmaz.
Non, monsieur.
... eski bir işi almak hayır, hafta sonları olmaz. Oh. Günaydın, efendim.
Bonjour, monsieur.
Genel vali olarak Sudan'a giderse köle ticaretini kaldırır onun cüretkarlığıyla ve birkaç sadık teğmenle hiçbirşey olmaz, Efendim, O Mehdi ile baş edemez, Bir kutsal savaşlada, ve 10,000 Remington tüfeğiylede.
Quand, en tant que gouverneur, il a mis fin à la traite, grâce à sa seule audace et à quelques lieutenants, il ne s'est pas heurté au Mahdi, à une guerre sainte, ou à 10 000 fusils Remington.
- Olmaz mı efendim, var tabii.
- Merci, monsieur, oui, j'ai un permis.
- Beklendiği gibi davranırlarsa olmaz, efendim.
Vous croyez que Santa Elia est un camp de scouts?
Efendim, Medicine Tail Çukuru'na birlik göndersek daha iyi olmaz mı?
Mais, ne serait-ce pas mieux d'envoyer une patrouille dans Ia coulée?
- Evet efendim, bir daha olmaz.
Ça ne se reproduira plus.
Shogunluğun, şimdiki darphane üçüncü yöneticisi Efendi Goto Sanyemon senin Goto ailesine damat olan oğlun yada ben öyle duydum ve bu yüzden başka bir avans, diyelim ki, 100-ryo sizin için sorun olmaz değil mi, efendim?
L'officier actuellement en fonction s'appelle Goto Saémon. Ce n'est autre que votre fils cadet qui a été adopté par la famille Goto. Après tout ce que je viens de dire, je pense que vous ne refuserez pas de me verser encore 100 petits ryos.
Hiçbir şey olmaz, efendim.
Ça ne risque rien.
- Ne yapacağı belli olmaz, efendim.
Elle est imprévisible.
- Elbette efendim. Hiç su olmaz olur mu?
Bien entendu.
Önce bir keşif ekibi göndersek iyi olmaz mı efendim? Çevreye bir baksınlar.
On devrait envoyer des éclaireurs en reconnaissance...
Sorun olmaz, efendim.
Ça ne peut pas faire de mal.
- Efendim eğer... - Şimdi olmaz.
Monsieur, si je puis...
- Bu biraz pahalı olmaz mı? - İki yüz seksen pound, efendim.
Ne serait-ce pas un projet coûteux?