English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ O ] / Onların

Onların traducir francés

68,926 traducción paralela
Onların adı "sebze." Kelimeyi eksik söyleme, zamanımız var.
Ce sont des légumes frais. Dis tous les mots, on a le temps.
Hepsi Negan onların.
Ils sont tous Negan.
Onları bozguna uğratalım ki, bir daha hiç kimse onların hercai kötü niyetlerinin altında acı çekmesin.
Et nous les vaincrons. Afin que plus personne n'ait jamais à souffrir de leur malveillance fantasque.
Şu andaki şartlar, potansiyel zayiatlar ve kaynak giderler göz önüne alınırsa onların motorlarını soğutma girişiminde bulunma imkânı tanır mısınız bana acaba?
Compte tenu des pertes potentielles en hommes et en matériel, je me demandais si tu me laisserais essayer de les brider et de calmer leurs ardeurs.
Onların planını düşünürsek yolları gözetliyor olabilirler.
Vu leur plan, ils surveillent peut-être la route.
"Onların planı" demek?
- Leur plan?
- Onların yerine geçerek ailenin ve yaşadığın evrenin fiili reisi oldum.
Je les a - [rot] - ai remplacés tous les deux comme patriarche de ta famille et de ton univers.
- Onların ki de ayrı bir kafa.
Race étrange.
Yani, o bir dangalak, onların demografisi bu.
Je veux dire, c'est un imbécile, c'est leur démographie
Zorbalık ederler. Bu onların doğasında.
Ils s'en prennent aux autres, c'est humain.
Onların arasında iyi adam yok.
Aucun de ces hommes ne peut être qualifié de bon.
- Onların önünde iş konuşmak istemiyorum.
Je ne veux pas parler des affaires devant eux.
Onların işleri bu.
C'est leur travail.
Onların yaptığı gibi emlak işleri mortgage'den sonra çöktü.
Dans leur secteur, l'immobilier, avec la chute des emprunts.
Kirli elleri canım dışında, içeri girmeye çalışıyor, onların pis penislerini koyarak...
Les malpropres derrière la vitrine qui veulent entrer pour insérer leur zizi...
- Bizden biri onların yirmisine bedel.
Un seul d'entre nous vaut 20 d'entre eux.
Neden hep onların tarafını tutyorsun?
- Tu es toujours de leur côté!
... tüm bu BM zirvelerine giden, cihatçı sermayecileri ve savaş suçlularını getiriyor ve onların kirli, Amerikalı kanına bulaşmış ellerini sıkıyor.
... aux sommets de l'ONU. Elle serre leurs mains souillées de sang américain.
Franny'nin onların korumasına ihtiyacı yok.
Franny n'a pas besoin de leur protection.
Onları temin etmeniz tüm gece sürebilir de. Binaların çevresindeki bloklarda gizlice arama yapıp onları yakalayacak güçlü kuvvetli adamlara ihtiyacım var derhâl.
Même si ça prend toute la nuit, que tous les hommes valides fouillent les bâtiments alentour, sur-le-champ.
Onları durdurmak için hiçbir şey yapmayacağını biliyorum.
Tu ne feras rien pour les en empêcher. Je le sais.
- Tamiel sandalın oradaki şeyler için gelmişti. Onları alanları takip etti.
Tamiel a suivi ceux qui ont pris les affaires du bateau.
Başka biri için hayatını tehlikeye atmak onlar için parçalanmak belki...
Risquer ta peau pour quelqu'un d'autre, tout casser pour le sauver...
Uzaylıların yönettiği bir dünyada at cerrahı olursun sonra. Onlar da ilaçlarıyla atları sonsuza dek sağlıklı tutar.
Tu finirais chirurgienne pour chevaux dans un monde contrôlé par les aliens dont la médecine garde les chevaux
YouTube videolarını gördüm, kediler salatalıklardan ve turşulardan korkuyor biliyorum, çünkü onları yılan sanıyorlar.
J'ai vu les vidéos YouTube, je sais que les chats ont peur de concombres et de cornichons en pensant que c'est des serpents.
Onlar savunmasızların koruyucuları!
Ils sont les défenseurs des vulnérables!
Onlar kendi basın bültenlerinin yazarları, Morty.
Ce sont eux qui écrivent leurs propres articles de presse, Morty.
Onlar için ne kadar aldın ki?
Combien tu en as tiré? Pour toute la collection.
- Onları burada bırakmanın nesi daha iyi?
Alors, on les laisse ici?
İsyanın ilerisinde sığınacak bir liman ve onları koruyabilecek güçlü müttefikler olduğunu gösterir.
Ils verront qu'après la révolte, ils seront en sécurité auprès d'alliés puissants.
Emin misin? - Bu arada onları izleriz. Öğretmen ve bir yardımcının yapamayacağı kesin.
On gardera un œil sur eux, ce que la maîtresse ne peut pas faire avec 22 enfants.
Hem onlar hep zemin katlarda bu manzarayı onlarda göremezsin.
Et ils n'ont pas cette vue.
Onları yazgılarının yazdığı yere götürmekten çekinmeyin.
N'ayez pas peur de leur en donner l'ordre.
Onlar seni göz açıp kapayana kadar satar.
Ces gens n'hésiteraient pas à vous trahir.
Tek yaptığın onları daha da kışkırtmak oluyor.
Ils risquent de se rebeller.
İnsanlar tufanın geleceğine inanmıyorlardı. ta ki tufan onları yok edinceye dek.
On ne se doutait de rien jusqu'à ce que vint le déluge, qui les emporta tous.
Onları beğenmessek, herkese iki kat geri ödeme yapacaksın!
Non! Rendez-nous le double de ce qu'on a payé.
Onlar da değil.
Ce n'est pas ça non plus.
Bu iki kişinin şekil değiştirdiğini biliyordun. Neden onları durdurmadın
Pourquoi tu les ne as pas arrêtés?
Onların...
Leurs...
Yani peşimizdekiler sadece onlar olsaydı, fakat polisler de götümüzde...
Si ce n'était que la pègre, mais on a la police au cul, on est...
Onları yeni kaçırdın.
Elles viennent de partir.
Bana "Herkes ölür, Ruby," dedi, "Onları öylece kanepede bırakamazsın"
"Quand quelqu'un meurt, Ruby, on ne peut pas le laisser sur le canapé."
Onları topraklarının kalbinde vurmaya hazır olduğumuzu gösterir.
Il montre qu'on peut frapper au coeur de leur territoire.
Diğer yaşam formlarını başka amaçlarla kullanıp onları evrimleştirecek bir organizma.
Un organisme qui peut remanier d'autres formes de vie et les utiliser pour évoluer.
Onları kaldırtmanın bir yolunu bulmamız gerekiyordu.
Nous devions trouver un moyen de les faire lever.
Üstad Roger D've şu iki genç arkadaşım, onları sen çağırdın. Boğulan insanları bu kapılardan çekip caddeden çıkardık.
Le maître d'hôtel et ces deux-là, mes "petits amis"... on a fait entrer des gens qui étouffaient dans la rue.
Onlar neden kızgın?
Pourquoi ils m'en voudraient?
Onlar için yalan söyledim, kıçlarını kurtardım.
J'ai menti pour eux. Je les ai sauvés.
- Sormamın sakıncası yoksa onlar kim?
- Qui ça "ils", si je puis me permettre?
Andrew Keane sadece kariyerini, göğsüne kaç madalya takacağını umursuyordu çünkü. Onları almak için yapması gerekenler umurunda bile değildi.
Andrew Keane ne pensait qu'à sa carrière et qu'à ses décorations en se foutant bien de ce qu'elles coûtaient.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]