Sahtekarlık traducir francés
481 traducción paralela
Siz sahtekarlık yapıyorsunuz!
- Vous êtes des escrocs. - Ciel!
Gerçek olan kimse var mı bu dünyada peki? Hem prenses hangi konuda sahtekarlık yaptı da bu kadar üzülüyorsun?
Et pourquoi la princesse est une menteuse si ce n'est pas trop te demander explique?
Sahtekarlık değil mi bu?
C'est malhonnête.
Bunu dürüst yoldan kazanmadılar. Tefecilik, dolandırıcılık ve sahtekarlıkla sağladılar.
Le juif Kutisker a fraudé la Prusse de 14 millions.
Akıl almaz bir sahtekarlık.
Imposteur prétentieux.
Vazo konusunda son derece üzgünüm fakat, fakat gerçekten efendim, satıcınız çok açık bir sahtekarlık girişiminde bulunarak suç işliyor.
Je suis navré pour le vase, mais votre vendeur essaye littéralement de me voler.
Doğallığın sahte, bu, bildiğim en sinir bozucu sahtekarlık.
Le naturel, c'est aussi de la pose, et la plus irritante qui soit.
Babam, kimseye zararı dokunmazsa, sahtekarlık olmayacağını söylüyor. - Siz ve süslü sözleriniz yok mu.
Papa dit que ce n'est pas malhonnête si dans son coeur...
Sahtekarlık, soygun ve aldatmak amacıyla komplodan tutuklatın.
Arrêtons-les pour tentative de vol et d'escroquerie.
- Sahtekarlık, küçük hırsızlıklar.
Fraude, vol à la tire...
Bu sahtekarlık halka bir hakaretir.
Il a insulté le pays!
- Ve ayrıca sahtekarlık.
- En plus, c'est malhonnête.
Bu çeşme sahtekarlık.
Cette fontaine est une escroquerie.
Üzgünüm, ama sahtekarlık... benim her zaman yüzümü kızartıyor.
Je m'excuse, la malhonnêteté me fait voir rouge.
Genç polis sahtekarlık yapar, pezo olur ve sonunda cinayet işler.
Un policier devient malhonnête, devient mac et finit meurtrier.
Bir parça sahtekarlık, başka bir parça sahtekarlığa yol açar.
La malhonnêteté engendre la malhonnêteté.
Açık söyleyeyim cehaletten de olsa, siz bir sahtekarlık yaptınız.
Mais, par ignorance, disons... Vous avez commis un délit.
Ölmek üzere olduğumdan sahtekarlık yaptığım doğru değil.
Je n'étais pas mourante.
Bu sahtekarlık için bağışın artmasını sağlayacak değilim.
Je ne collecte pas des fonds sous un prétexte fallacieux.
Sahtekarlık mı?
Des menteurs?
- Boşuna konuşma.Bir sahtekarlık olduğunu biliyorum.
- Ne m'embobine pas. C'est une fraude.
Konu doğaüstü olunca sahtekarlık yapamam.
Je n'aime pas mentir à propos du surnaturel.
Her zaman yaptığınız şey Bay Talman, yalan atıp sahtekarlık yapacaksınız.
Comme d'habitude : mentez et trichez.
Diğeri ise sahtekarlık.
Et la malhonnêteté.
Sahtekarlık mı?
La malhonnêteté?
Sahtekarlık, onlara karşı koymak için elimizdeki en güçlü silah.
Le brouillage est notre meilleure arme de défense.
Burada sahtekarlık yapabileceğini sanma.
Ne pensez pas berner qui que ce soit ici.
- Sahtekarlık, Murray.
- C'est malhonnête.
Evrensel olduğu iddia edilen bu yeni sahtekarlık oyunu içinde eziliyorlar, geri çevriliyorlar, göz ardı ediliyorlar ve yabancı muamelesi görüyorlar.
Au style de vie nordamériSain, Le grand rêve blanS des Etats-Unis
Bu onu çok yıkmadı. Sahtekarlık onun hayatıydı, parça parça yontulmasına sebep olsa bile.
Cela ne le gêna pas, La tromperie était toute sa vie, même si ça l'amenait peu à peu à se déglinguer,
Pek çok sahtekarlık yaptın.
Tu as falsifié des documents.
Hükümet, Fielding Mellish'i hükümeti yıkmak amacıyla..... sahtekarlık yapmakla yargılayacak.
le gouvernement accuse Fielding Mellish de subversion et d'imposture ;
Sam Marcos Devlet Başkanı Fielding Mellish sahtekarlıktan yargılanacak. Mellish, isyana teşvik, hükümeti devirmeye yönelik komplo ve..... resmi protokole karşı "kasık" kelimesini kullanmakla suçlanıyor.
Fielding Mellish, le président de San Marcos, passe en procès pour fraude, incitation à l'émeute, complot contre le gouvernement et usage du mot "cuisses" devant un public mixte.
Buradaki sahtekarlıklara bayılıyorum. Açık açık yapılıyor.
J'aime toute cette arnaque ouverte.
Sahtekarlık yapacaksanız bunun hiç anlamı kalmıyor.
Vraiment, ça ne rime à rien de faire ça si vous devez tricher.
Tamam, bu makalenin bugün de karşılaşabileceğimiz... sahtekarlık durumuyla ilgi çekici bır ilişkisi var.
Cet article a une relation très intéressante... Avec le statut des fraudes... Que nous devrions étudier aujourd'hui.
Tamam, sahtekarlık vakası 1677'de oldu.
Okay, le statut des fraudes fut passé en 1677.
Benzer sahtekarlık durumları, devletin neredeyse... bütün eyaletlerinde kanundur.
Le statut de la fraude est sous une forme ou une autre... La loi dans presque tous les états de l'union.
Bak, Sahtekarlık Kanunu makalesi... hakkında tuttuğu notların aslı burada.
Regarde, ce sont ses notes originales... Sur l'article ayant trait aux statuts des fraudes.
Sizlere önerim, özellikle... sahtekarlık durumlarının esas metnine ve... ticaret kanununa ağırlık vermenizdir.
Je suggère que vous vous penchiez particulièrement... Sur les textes orignaux des statuts des fraudes... Et sur le code de commerce.
Hükümet ayakta kalmak yerine sahtekarlık kelimesini kullanıyor.
Le gouvernement ne parle pas de survie mais de fraude.
Şimdiye kadar anladığınız üzere François'le anlaştık... ve Ibiza adasında kendimizi... tüm sahtekarlık tarihinin en büyük skandallarının... içinde bulduk.
Peut-être... Depuis, je suis tombé, avec François, à Ibiza, sur certains des plus grands escrocs du monde
Yaşadıklarımız, bir filme başlamaya yetecek ve hikaye yapısının tesadüfen bozulmasıyla... tamamen başka bir filme dönüşecek kadar... acayip bir tecrübeydi. Örneğin ; şu "Fake! ( Sahtekarlık )" adlı kitabın yazarı.
Un bon sujet pour faire un autre film puis encore un autre... bourré de coïncidences : par exemple l'auteur de "Fake", un livre sur un faussaire, faussaire lui-même, est auteur d'un faux.
İşte bu küçük adada iki müthiş sahtekarlık gün yüzüne çıktı
Je l'écris! Cette île était le refuge des deux grands escrocs!
Sahtekarlık konusundaki bu iki dünya markası... küçücük adada ayrı ayrı işlerini yürüttüler.
1re coïncidence : les deux fameux escrocs opéraient séparément sur cette même île!
Sahtekarlık bu!
Vous auriez dû prendre le boulevard Lincoln.
Sahtekarlık mı?
Si on est pris.
Demek sahtekarlık yapıyorsun.
Un aveugle ne peut faire la différence.
Bu sahtekarlık.
C'est malhonnête.
Sahtekarlık.
Sous de faux prétextes, vous demandez de l'argent.
Sahtekarlık hakkında... ve bütün sahtekarlıkları bitirmeyi planlayan kitabın yazarı da tam bir sahtekar! Biz onun filmini yaparken o da kitabının çalışmalarını yapıyor olsa gerek. - Hadi bakalım.
Plus tous ceux qu'il préparait alors!