Sahtekâr traducir francés
668 traducción paralela
- Bundan emin değilim. O kadının tam bir sahtekâr olduğu hissini üzerimden atamıyorum.
Je ne sais pas, je n'arrive pas à me sortir de la tête l'idée que c'est une vraie plaie.
Sahtekârın teki.
- C'est un imposteur.
Paul sahtekâr olduğunu söylüyor ama değil.
Paul le prend pour un imposteur, mais il ne l'est pas.
İğrenç yaşlı sahtekâr.
Malheureuse vieille crapule!
Bana sahtekâr mı diyorsun?
Tu me traites de tricheur?
- Onu da hallederim! Uzun zamandır sahtekâr oyunlarını yakalamak için bekliyordum.Sen evine git!
Ça fait longtemps que j'attends d'attraper ce salaud.
- Seni sahtekâr!
- Turlot Jean-Baptiste.
Çeki yolumdan adi sahtekâr.
Écartez-vous, misérable escroc!
"Seni yaşlı sahtekâr." Standard bir tabir.
- "Vieille canaille." C'est une clause de style...
Sahtekârın gönderme cüretini göstereceğine eminim.
Vous verrez que ce bandit aura l'audace de me l'envoyer!
Sahtekâr.
Truqueuse!
Bu adam bir sahtekâr!
Cet homme est un imposteur!
O iki sahtekâr kefaletle çıktı!
Ces filous ont été libérés sous caution!
Sahtekâr, üçkağıtçı ve bir çeteci.
Un escroc, un voleur, un gangster.
- Hâlâ sahtekâr mı sanıyorsunuz beni?
- Vous me méprisez, tous les deux.
Nerden biliyoruz, belki sabıka kaydı bile vardır! Bu genç adam bir sahtekâr da olabilir yahut da düzenbaz. Ya da şunlardan...
C'est peut-être un criminel... un faux monnayeur, que sais-je?
Ne sahtekârım, ne de düzenbaz.
Je ne suis pas un filou.
Kilitli kapısının anahtarı şerifin cebindeki yan hücrede sahtekâr politikacılar var
Il y a des politiciens corrompus en prison, bien enfermés
Birkaç sahtekâr politikacının asıIması ilk kez olmayacak ki.
Pendre des politiciens véreux n'a rien de nouveau.
Ne sahtekâr adamsın!
Une vraie tête de criminel!
Sen ne sahtekâr bir adamsın!
Quelle ordure tu fais!
Seni sahtekâr.
Mystificateur!
Sahtekâr olan o.
C'est lui l'imposteur.
Dinle sahtekâr, bu sözlerle...
- Écoute, espèce de... - Laisse-le, Al.
Kız kardeşini böyle mi kolluyorsun seni sahtekâr?
Tu défends ta sœur, c'est ça? !
Ben onun her zaman can sıkıcı bir yaşlı ve uslanmaz bir sahtekâr olduğunu düşünmüşümdür.
J'ai toujours considéré le major comme un être extrêmement ennuyeux et comme un vieux trompeur.
Ben bir sahtekâr mıyım?
Suis-je un imposteur?
Sahtekâr.
Menteuse.
Ama diğer taraftan haklısın çünkü o gerçek bir sahtekâr.
D'un autre côté, vous avez raison, parce que c'est une sale dégonflée.
O bir sahtekâr.
C'est un dégonflé.
Ama gerçek bir sahtekâr.
Un sale dégonflé.
Seni adi sahtekâr!
Sale filou!
Adi sahtekâr.
Sale filou.
Seni sahtekâr, ihtiyar pislik.
Vieux gredin!
Onların dürüstlüğünü, sahtekâr olmadıklarını kanıtlamak için geldik.
Nous devons affirmer leur honnêteté, non leur malhonnêteté et leurs compromissions.
O bir sahtekâr.
- Un instant.
Ben bir sahtekârım Eleanor.
Je suis un imposteur, Eleanor.
Gazeteci değil mi, hepsi sahtekâr.
Tous du chiqué, ces journalistes.
- Bir sorun mu var? Şu bana sahtekâr diyen bakıcı mı?
C'est le gardien qui m'a injurié?
Niye sahtekâr Ohatsu gelip oyunu bozdu ki?
Il y a eu Ohatsu, cette gêneuse, moi aussi...
Sahtekâr!
Imposteur!
Ama bana öyle geliyor ki biz sahtekâr Çinli Lao'ya bir özür borçluyuz.
Quoi qu'il en soit... je crois... que nous devons beaucoup... au vieux charlatan chinois, Lao.
Sana mermi harcamaya değmez, sahtekâr.
Je gaspillerais mes balles avec toi, escroc.
Sahtekârın önde gideni anlattığım her şeyi kabul etti.
Ce gros connard il avale tout ce que je lui dis.
Aranan, gözden çıkarılmış, sahtekâr bir herifsin.
Un homme malhonnête, épuisé et recherché. Vous n'êtes rien.
En kötüsünden bir sahtekârım.
Je suis un imposteur bien au-delà de ce que vous pouvez imaginer.
Peter çuvallarsa halkın haberi olmayacak. - Kimse "büyük sahtekâr" diye bağırmayacak, değil mi?
Comme ça, si j'échoue, le public n'en saura rien!
- Eyaletin en büyük sahtekârı.
Le plus grand escroc de l'État!
- Sahtekâr. Senmişsin.
C'est toi...
- Bırakalım da halk ne kadar sahtekâr olduğunu görsün.
Je n'irais pas jusque-là.
Bana onun bir sahtekâr olmadığını söyleme.
Vous me suivez? Irving!