Vereçek traducir francés
11,795 traducción paralela
Senatör sadece bir kez poz verecek.
La sénatrice ne vous donnera qu'un cliché.
General'e ne zaman haber verecek?
Quand est-ce que tu auras des nouvelles du Général?
O zaman gitmeme izin verecek misin?
Et vous me laisserez partir?
Verecek, tamam mı?
Mais si.
Anna biraz çeki düzen verecek.
Anna va l'arranger un peu.
Bugün, bana bir tur ve öğle yemeği verecek kadar naziklerdi.
Ils ont été assez gentils pour me faire visiter et déjeuner.
Bence size verecek Bay Molesley.
Je pense qu'elle vous fera honneur, Mr Molesley.
Senin hayatın israftı ama ölümün halkımıza umut ve güç verecek. Ediyorsun, David.
Tu es David.
Matt sana zarar verecek!
Matt te fera du mal!
- Böylece Mary de sayfiye evini Carsonlar'a verecek.
- Mary offrira le cottage aux Carson.
- Daha sonra gelip size bilgi verecek.
Il doit venir plus tard pour vous en parler. Cool.
Seninle birlikte ölmesine izin verecek kadar yeterince inatçıydın..
Et tu es suffisamment têtu pour la laisser mourir avec toi.
Bak Claire, kayıp verecek tek kişi sen değilsin, tamam mı?
Écoute, Claire, tu n'es pas la seule à perdre, d'accord?
Verecek yeni haberlerim varken bekletilmeyi sevmediğimi bilirsin.
Tu sais que je n'aime pas me faire attendre quand j'ai des informations.
- Rasheed bana böyle bir bilgiyi verecek kadar güvenmiyordu. -... dört, beş...
- Rasheed n'allais pas me faire confiance avec ce genre d'information - CINQ, SIX...
Verecek haberleri olduğunu, buluşmak istediğini söyledi.
Il a quelque chose pour nous, et veut organiser une rencontre.
Sen verecek misin?
- Ça ne me dérange pas.
Güçlü birine ihtiyacı olduğunda hemen bana haber verecek. Ben de evden çıkıp geleceğim hemen.
Il me préviendra s'il a besoin de bras costauds et je viendrai.
Sana bir şans daha verecek.
Elle vous laisse une dernière chance.
Ankara'daki adamın, köstebek olarak benim ismimi verecek.
Votre gars à Ankara va donner mon nom.
Orada oturup beni tehdit etmeni Liz'e zarar verecek herkesi tehdit ettiğini dinledim.
J'étais assis à vous écouter me menacer, à menacer tous ceux qui pouvait blesser Liz.
Böylece verecek iki yatağım kalıyor, bir tane de işletmesi için yeğenime.
Il me reste deux chambres à louer, et une pour ma nièce.
Ondan kurtulmak için evi de verecek misin?
La donneriez-vous pour être débarrassée de lui?
Artık top Larry'de Lord Merton. Pası o verecek.
La balle est dans le camp de Larry, Lord Merton, lui seul peut jouer.
- Ona jüri karar verecek.
- C'est au jury d'en décider.
O zaman aleti sıfırlayıp alarm işareti verecek.
Et quand cela arrivera, ton bracelet se réinitialisera et envolera une alerte.
Senin için hayatını verecek erkekler ve kadınları.
Ceux qui donneraient leur vie pour toi.
Seni ele verecek kadar.
Assez pour vous faire prendre.
Hem borcumu kapatacağım hem de tatile devam etmek için yeterli para verecek.
Ça remboursera ma dette et nous en laissera suffisamment pour voyager.
Bu yanıtları bana verecek mi?
Je vais avoir des réponses?
- Buna insanlar karar verecek.
N'est-ce pas un peu extrême? C'est aux gens de décider.
Onun sende kalmasına izin verecek miymiş?
Il va ta laisser la garder?
Yarın gece kuyrukluyıldız üzerimize parladığında... minik john cehennem kanının nehrinde vaftiz edilecek... ve ölümü bedeni karanlık gücü kucaklayarak..... büyük amacına sonsuz şeref verecek.
Quand la comète passera au-dessus de nous demain soir, le petit John sera baptisé dans la rivière du sang infernal et aura l'honneur suprême d'utiliser son enveloppe mortelle pour accueillir sa force maléfique.
Antoine'a zarar verecek galiba.
Il va faire du mal à Antoine.
Bu konuda tavsiye verecek son kişiyim belki ama oğlana bir moral konuşması yapsan iyi olmaz mı?
Je n'ai pas de conseils à te donner. Mais tu pourrais essayer de lui parler.
- Kurul karar verecek.
C'est au conseil de décider.
Size umut verecek bir şey arıyorsunuz ama mutlu küçük balonunuzdan ayrılıp büyük, karanlık, kanlı ve korkunç dünyaya adım atmaya hazır mısınız?
Quelque chose qui vous redonnerait espoir. Mais êtes-vous vraiment prêts? à quitter votre joyeuse petite bulle pour revenir dans ce terrible grand monde, aveuglant et sanglant?
Bu uygulama her çocuğa kendi Batman sinyalini verecek.
Cette application pourrait donner à tous les enfants leur Bat signal.
Caza'nın piyadeleri geçmene izin verecek.
Les gars de Caza devraient te laisser passer.
Projeyi başka bir girişimciye verecek.
Il va donner le projet à un nouveau promoteur.
Açıkçası şu anda bana tavsiye verecek durumda değilsin.
Honnêtement, je pense pas que tu devrais me faire chier là.
Seni asla emir verecek biris i olarak görmedim biliyorsun
Je ne t'ai jamais vu comme quelqu'un à qui donner des ordres. Tu le sais.
Sana her şeyi verecek bir planım var.
J'ai un plan pour tout te donner.
Kaçmalarına izin verecek değilim.
Je ne leur permettrai pas de se disperser.
Buna mahkeme karar verecek, ben değil.
C'est le tribunal qui va décider, pas moi.
Şunu dinleyin okuldaki en iyi arkadaşım, Atticus Hoye, orada bir ev partisi verecek.
Et écoutez ça... mon meilleur ami de l'école, Atticus Hoye donne une fête là-bas.
Herkes bana hesap verecek.
Des gars qui m'obéissent.
Böyle bir kararı verecek yetki yok bende.
Je n'ai pas le pouvoir de prendre ce genre de décision.
Gemiden inmemize izin verecek misiniz?
On va poireauter longtemps?
"Masum kanı, masum kanı döktüğü zaman, gökyüzü ayrışacak ve gündüz geceye dönecek, ve seçilmiş kişi görüş hediyesini verecek."
"Quand du sang innocent fera couler du sang innocent, le ciel s'ouvrira, le jour deviendra nuit, et l'élu recevra le don de vision."
Tabii bunun kararını uzmanlar verecek ama orijinal tablo Boston'daki Isabella Stewart Gardner Müzesi'nden çalınmış.
Au bout du compte c'est aux experts de décider, mais le tableau original a été volé au Musée Isabella Stewart Gardner à Boston.