Yapacagımı traducir francés
43,644 traducción paralela
Biraz çay yapacağım, ister misin?
J'ai fait du thé. Tu en veux?
- Superman'e yeni kıyafet mi yapacağım?
Je vais créer un nouveau costume pour Superman?
Metallo hakkında ne yapacağımızı biliyorum.
Je sais quoi faire pour Metallo.
- Jeremiah ile ilgili elimden geleni yapacağım, söz veriyorum.
Je ferai tout ce que je peux pour trouver Jeremiah, je le promets.
Muhabir olarak ilk röportajımı yapacağım.
Je fais ma première interview en tant que reporter.
Sadece ne yapacağımı söyle. Ve ben gidip yapayım.
Dis-moi quoi faire, et je le ferai.
Yapacağım.
Je le ferai.
Yani onlarla ne yapacağını biliyorsun? Patlatıcılarla mı?
Alors, vous allez en faire quoi... des explosifs?
- Hayır. Kurdele dansı yapacağım!
- Non, je dois faire la dance du ruban!
Tam istediğin geçit arabasını yapacağım.
Je ferai le char de tes rêves.
Yapacağım şey güvenliğin için.
Ce que je vais faire, c'est pour ta sécurité.
Ne yapacağımız konusunda tartışmıştık.
Je sais. On n'était pas d'accord sur la meilleure façon de faire.
İmparator olarak yapacağım son şey ise tahttan vazgeçmek ve Zairon'un gerçek hükümdarının tahta oturmasına izin vermek olacak.
Et pour mon dernier acte en tant qu'Empereur, je renonce au trône et me désiste en faveur du souverain légitime de Zairon.
Burada sizsiz ne yapacağım ben?
Qu'est-ce que je fais sans vous ici?
Ben çocuklarımıza koçluk mu yapacağım?
Moi, entrainez vos enfants?
İyi be bu adamla birlikte koçluk yapacağım.
Oh, d'accord. Je vais entrainer ce gars.
Ne yapacağım?
Qu'est-ce que je fais?
Düşünmene yardımcı olması için çay yapacağım.
Je vais faire du thé, ça t'aidera.
İstediğin her şeyi elde etmen için elimizden geleni yapacağız. Hâlâ öğretmen olmak mı istiyorsun?
Et on va s'assurer que tu aies tout ce que tu veux.
Bu durumda hangi konuşmayı yapacağımı düşünüp duruyorum.
J'ai réfléchi à quel discours sortir pour l'occasion.
Ne mi yapacağım?
Ce que je vais faire?
Sadece geçici bu ne yapacağımıza karar verene kadar.
C'est seulement temporaire... Uniquement jusqu'à ce qu'on sache de quoi il en est.
Eğer hikaye kanıtlanırsa ne yapacağımıza karar vermemiz lazım.
On doit réfléchir à ce qu'on va faire si cette histoire se vérifie.
Evet, onu gördüğüm anda yapacağım ilk şey ona dev bir ayı sarılışı yapmak. Çünkü bunu benden o istedi.
Ouaip, le premier truc que je vais faire quand je le verrai c'est de lui faire un énorme câlin parce que c'est ce qu'il veut que je fasse
Hala bunları orada nasıl yapacağımızı çözmemiz gerekiyor.
On doit toujours trouver comment les créer là-bas.
Çabucak bir muayene yapacağım, sonra gidebilirsin.
Un rapide examen et pourrez y aller.
O dağıtım kutusunu bulduğumuzda orada kaybolmamam için yapacağın çok şey olacak.
Tu auras beaucoup à faire quand on trouvera la boîte de dérivation rien qu'en t'assurant que je ne me perde pas là-dehors.
- Ben yapacağım.
- Je vais le faire.
- Bu sırada ben ne yapacağım peki?
Et je fais quoi en attendant?
Bu canavarı sokağa çıkarman için yalancı şahitlik yapacağım.
Soyons clair.
- Yapacağımı söylediğim şeyi yaptım.
- Qu'as-tu fait?
Kalanımız Spokane'e doğru devam edececek ve Murphy'e engel olmak için elimizden geleni yapacağız.
Nous, on continue vers Spokane et on fera tout pour stopper Murphy.
Spokane'e vardığımızda ne yapacağız?
On fera quoi une fois à Spokane?
Ben, Ronald Reagan, yemin ederim ki tüm sadakatimle görev yapacağım...
Moi, Ronald Reagan, je jure solennellement... que j'exécuterai loyalement la charge de...
Louis bunu yapmayacağım çünkü onlardan sonra kim gelirse gelsin aynı konuşmayı tekrar tekrar yapacağız.
Et bien, Louis, je ne vais pas faire ça car peu importe par qui on les remplacera, on aura à nouveau cette conversation.
Oraya gidip aynen planladığımız şeyi yapacağım.
Je vais aller là bas et faire ce que l'on avait prévu de faire.
- En başta yapılması gerekeni yapacağım.
Je ferai ce qui aurait dû être fait dès le départ.
- Bunu birlikte yapacağımızı söyledik. Senin kadar ben de bu şirketin bir parçasıyım. Böyle gidip bensiz bir şeyler yaptığında çok sinirim bozuluyor.
On devait choisir ensemble, et je fais partie du cabinet, autant que toi, et quand tu fais une chose pareille sans moi, ça me met en rogne.
Masumiyet davasını yapacağım.
Je veux faire le projet Innocence.
Yapacağım.
C'est d'accord.
Yaptığım şey bu. Senin yapacağın şey ise o aşağılık herifin elinden programımı alıp bu işi durdurmak.
Ce que vous allez faire, c'est empêcher ce fils de pute de mettre la main sur mon logiciel.
Rachel, yapacağımı söyledim ve yapacağım da.
J'ai dit que je le ferai, et je le ferai,
Tamam. - Ne yapacağım?
OK.
Bay Bailey, biz de tam olarak dediğinizi yapacağız.
M. Bailey, ce que Rachel veut dire, c'est que c'est ce que nous allons faire.
- Şimdi yapacağımızı söyleyeyim.
- Voilà ce qu'on va faire.
- Ne yapacağımız umurumda değil.
- Je m'en fous.
Yapacağımı söylediğim şeyi yapıyorum.
Je fais ce que j'ai dit que je ferais.
O zaman beni bir dahaki görüşünde bize yeni tanığını söylemediğin için kızıyormuş numarası yapacağım.
Alors à notre prochaine rencontre, je ferai semblant d'être offusqué que tu nous aies caché ton nouveau témoin.
Ben de sen hangi saçma şeyi yaparsan ona kızıyormuş numarası yapacağım.
Et je simulerai l'offuscation pour les conneries que tu sortiras.
Ama şu an vaktini Leonard Bailey'i çıkartmak için harcamanı tercih ederim. Öyle yapacağım.
Mais je préférerais que tu trouves de quoi libérer Leonard Bailey.
- Muhbirlik yapmayı kabul ettiğimde, ne yapacağımı biliyordum.
- Non, mais je savais ce que j'acceptais en informant sur toi.