Zamanı gelince traducir francés
966 traducción paralela
Zamanı gelince görüşürüz.
Nous le saurons en temps voulu.
- Zamanı gelince alırsın.
- Vous l'aurez au moment du terme.
Zamanı gelince dansı bırakacağım derdim hep.
J'ai toujours dit que je partirais le moment venu.
Ancak zamanı gelince öyle ya da böyle bir şeyler duyarsın.
Vous le saurez en temps voulu.
Zamanı gelince düşünürüm bu meseleyi.
J'y penserai en temps voulu.
Hasat zamanı gelince göçmen bir işçisin, daha sonra bir serserisin.
Quand il y a du boulot, t'es journalier, après, t'es clodo.
Neresi olduğu zamanı gelince size bildirilecek.
Où : on vous le dira le moment venu.
Ama Bağdat'ın soylularından bilge bir adam onları bir kehanetle rahatlattı... dedi ki, " Zamanı gelince, bir kurtarıcı gelecek...
Mais un sage parmi les sages leur annonça cette prophétie : " Avec le temps, un libérateur viendra.
"Uç halı" dendiğinde uçan bu halı ile... zamanı gelince cennete gidebilirim.
"Vole, tapis", j'irai jusqu'au paradis quand l'heure aura sonné.
"Zamanı gelince, size bir kurtarıcı gelecek... ve onun işareti şu olacak :"
Avec le temps, un libérateur viendra. Vous le reconnaîtrez à ceci...
Yaşlı kralın zamanı gelince... cennete gitmek için halıya ihtiyacı olmayacak.
Quand l'heure du vieux roi viendra, il n'aura pas besoin d'un tapis.
Senin gibi bir kız zamanı gelince bolca mirasa konacak.
Tu seras riche, un jour!
Zamanı gelince sana ne yapacağımızı söyleyeceğim.
Le moment venu, je vous dirai quoi faire.
Dedim ki : " Zamanı gelince o bir mucize yaratır.
L'autre fois, je me moquais de toi. Tu devais accomplir un miracle.
Zamanı gelince bunları düşünmeyeceksin.
Tu ne penseras pas ça, le moment venu.
Güzel, ama henüz poliçeyi oraya koyma. Zamanı gelince söyleyeceğim.
N'y mets pas la police avant que je te le dise.
Zamanı gelince söylerim.
Je te dirai le moment venu.
Zamanı gelince ne yapacağını söylerim.
Je te dirai.
- Zamanı gelince göreceksin.
Tu le verras.
- Zamanı gelince öğreneceksiniz, Doktor.
- Vous le saurez bientôt.
Beni rahat bırakırsan iyi olur. Zamanı gelince iş bulurum.
Fiche-moi la paix, je trouverai un boulot en temps voulu.
Çok iyi. Şimdi istemiyorum ama zamanı gelince ücretim günlük 25 dolar ve harcamalar.
Je n'ai pas besoin d'argent maintenant... mais je prends 25 $ par jour, plus les frais.
Şehir mahkemesinin ve sorgu yargıcının işlevi zamanı gelince yerine getirildi doğal olarak da dava yetki alanıma girdi.
J'ai donc été saisi de l'affaire en vue de la poursuite de la procédure.
Zamanı gelince.
Le moment venu.
Ve ona anlatılmaması için bir neden yoktu.. zamanı gelince.
Il n'y avait aucune raison de ne pas le lui dire... en temps voulu.
Son ana kadar bekle. Zamanı gelince sana söylerim.
Préviens-les au dernier moment.
Zamanı gelince başına bela olur onu kim durduracak?
Quand il sera prêt, il passera à l'action. Et qui l'en empêchera?
Zamanı gelince, onu öldüren ben olacağım.
Au moment venu, c'est moi qui le ferai.
Zamanı gelince, gider ve uçağa el koyarız.
Jusqu'à l'heure du décollage.
Bunu, zamanı gelince konuşuruz.
Nous en reparlerons à ce moment-là.
Zamanı gelince anlarsın.
Vous le saurez assez tôt.
Zamanı gelince çıkın ortaya.
Vous saurez quand sortir.
Zamanı gelince
Quand le moment sera venu
- Zamanı gelince size uğrayacağım.
J'irai. - Je viendrai te chercher.
Zamanı gelince. - Size katılabilir miyim?
Je suis très effrayée.
Pekala. Çocuğunuzu göreceksiniz. Zamanı gelince.
Vous allez voir votre petit garçon.
Ödeme zamanı gelince kızıyorlar.
Ils se fâchent au moment de payer l'addition.
Aşık olmanı ve zamanı gelince sana saygı duyan bir adamla evlenmeni istiyorum.
Tu tomberas amoureuse, tu épouseras un homme qui te respectera.
Evet, öyle. Gözlemeye alın ve zamanı gelince buna son verin.
- Et que puis-je faire pour vous?
Zamanı gelince hazır olacaksın.
Tu seras prête.
Acele etmeyin. Sıranız gelince size bol bol zaman vereceğiz.
Attendez votre tour.
Zamanın gelince seninde şansın olacak.
Votre tour viendra.
Sana gelince, biliyorsun, seni en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum.
Et toi, ça fait des siècles...
Zamanı gelince sana söyleriz.
On te dira quand parler.
- Ne zaman döner? - Buraya gelince.
- Quand rentre-t-il?
Kaygılanma, Bay Sackett'i arama zamanı gelince, sana haber veririm.
Quand je préviendrai M. Sackett, tu le sauras!
Zaman gelince söylerim.
Je sonnerai quand ça sera l'heure.
- Philadelphia'ya gelince,.. ... onu ne zaman salacaklarını öğrenirseniz bana da haber verirseniz çok sevinirim.
Si vous apprenez qu'il ressort, soyez gentils de m'avertir.
Geri kalanlara gelince... Belki bazı gemiler bizi zamanında kurtarabilir.
Quant à nous autres... espérons qu'un navire arrivera à temps.
- Neyin zamanı gelince?
Il a raconté une histoire comme la nôtre.
O zaman gelince öldürecek tek bir Fransız bile kalmayacak.
- Tous nos ennemis seront tués avant.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144