English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Z ] / Zorundalar

Zorundalar traducir francés

1,244 traducción paralela
Bu tek şansımız. Bizi dinlemek zorundalar.
Ils devront nous écouter.
En kötüsü ise geri kalanlarımızın televizyon karşısında oturup Levi's düşük belli kotlarının ve koca göt bol paça reklamlarını izlemek zorunda kalıyoruz çünkü bu dejenere, züppe, mızmız şerefsizler ağızlarını tutamayıp çöreklere ve tatlılara saldırıyorlar ve koca götleri odalara sığmıyor ve koca göt bol paça pantolon giymek zorundalar.
Et le pire dans tout ça, c'est qu'alors nous, on regarde toutes ces pubs à la télé pour des jeans Levi s coupés larges et des Docker pour gros culs. Parce que ces dégénérés de babyboomers suceurs de bites ne peuvent pas s'empêcher de toucher aux croissants et aux Hagendass. Et leur bon gros cul s'étale bien partout et ils doivent alors porter des Docker pour gros culs.
Raul'u bulmak zorundalar.
Il faut qu'ils trouvent Raul.
Peki ama ağabeyini getirmek zorundalar mı?
Ils sont obligés d'amener ton frère?
Neden evlenmek zorundalar ki?
Pourquoi se marier?
Burdalar çünkü kurban edilmek zorundalar.
- Ils doivent être sacrifiés.
Kendisi ve Tom oraya daha konvansyonel araçlarla... ulaşmak zorundalar.
Tom et lui s'y rendront par des moyens plus conventionnels.
Diğer taraftan iyiler, oldukları yerde kalmak zorundalar.
Les bons, par contre, doivent rester où ils sont.
Söyletmek için bana işkence yapmak zorundalar.
Ils devront me torturer pour que je le dise.
Sert olmak zorundalar.
Ils doivent être durs.
Alçakgönüllü insanlar Dünya'yı miras almak istiyorlarsa, lanet olası sıraya girmek zorundalar!
Les débonnaires veulent hériter de la terre. Ils sont pas les seuls.
Ama bu arkalarında kalıyor. Uydunun yanında kalmak zorundalar.
Mais ils vont vers la mer, pour récupérer le satellite en visée.
Onun uçağını ve seri numarasını bulmak zorundalar.
Ils connaissent le modèle de son avion et même son immatriculation.
Tekrar gitmeyi planlıyorlar sanırım. Davis boğazındaki buzulların çözülmesini beklemek zorundalar.
Ils ont du attendre jusqu'à maintenant pour que la glace fonde dans le Davis Strait.
've onlar kadar şanslı olmayan, sayısı 100'den çok, daha büyük çocukların olduğu bir grubu'arkalarında bırakmak zorundalar.
Ils laisseront derrière eux plus de 100 enfants plus âgés qui n'ont pas eu cette chance.
Öğrenmek zorundalar mı?
Ils devront savoir?
Akyuvarlar birbirlerine engel olmak yerine işbirliği yapmak zorundalar.
Pour sauver ce dernier, les globules blancs doivent s'entraider plutôt que se battre entre eux.
Pon farr ikisini de öldürmeden önce, bu sorunlarını çözmek zorundalar.
- Ils doivent résoudre leur Pon farr.
Savaşçı sınıfımız Valen'in bilgeliğini artık tanımıyorsa eski yöntemlere dönmek istiyorlarsa o zaman atalarımız tarafından konulan kanunlara uymak zorundalar.
Si la caste des guerriers rejette la sagesse de Valen... et regrette les moeurs passées... elle doit alors respecter la loi des Anciens.
Günde 24 saat deli gömleği giydirmek zorundalar çünkü canavarları görmemek için gözlerini çıkarmak istiyor.
Il passe 24 heures par jour dans une camisole... sinon, il s'arracherait les yeux pour que ça s'arrête.
Virüs bulaştıktan sonra, iki haftada bir ilacı almak zorundalar.
Une fois infectés, il leur faut une injection d'antidote régulière.
Zavallı salaklar Cumartesi günü okula gelmek zorundalar.
- Ces pauvres tâches viennent le samedi.
Neden rahatlamak zorundalar?
Pourquoi veulent-ils se détendre?
Yapmak zorundalar.
Il le faut!
Ama, hepsi, her türlü tedbiri almak zorundalar.
Mais des précautions s'imposent.
Sanırım onun bebekler bir süre kaba ortamda kalmak zorundalar Ilginç.
Ses poupées devront vivre à la dure pendant quelque temps.
Ve bay Pateny sana... neden vurmak istedi? - Herhalde gerçek baban... olmadığımı sandı. Bilirsin, yabancılara dikkat... etmek zorundalar.
Ils ont dû croire que j'étais pas votre vrai père
Para bizde olduğu sürece kararlarımıza uymak zorundalar.
On gère le fric. Ils sont obligés de suivre.
Independence, A.J.'yi alamadı. Onsuz gitmek zorundalar.
Il vont fermer la porte sans A.J.
Tekrar denemek zorundalar.
Ils devaient essayer à nouveau.
- Onlar da bunu araştırmak zorundalar.
ils auront peur et feront une enquete.
Bu pilotlar bulutlu havadan daha kötü havalarda uçmak zorundalar.
II s'agit de pilotes qui doivent affronter bien plus que des nuages.
Dinle... ah... operasyonlarda standart prosedür bizden 24 saat'de haber alamazlarsa. Buraya bir destek timi göndermek zorundalar.
Écoutez... euh... la procédure standard en opérations, c'est que la base envoie une unité s'ils n'ont pas de nouvelles après 24 heures.
Bu araçları neden öyle yapmak zorundalar ki?
Quel étrange véhicule!
Bunu anlamak zorundalar.
Ils doivent reconnaître cela.
Kurtarmak zorundalar.
Ils doivent nous sauver.
Bizi kurtarmak zorundalar.
Ils doivent nous sauver.
eğer seni geri göndermeyi planlıyorlarsa, büyüyü evde yapmak zorundalar.
Si elles veulent te renvoyer, elles devront t'ensorceler chez elles.
Ameliyatla almak zorundalar.
Il faut t'opérer pour l'enlever.
Yine de çöpçüler söylediğin her şeyi gerçekten yapmak zorundalar mı?
Mais les éboueurs peuvent-ils vraiment faire tout ce que tu as dit?
Bunları niçin Tabut gibi dizayan etmek zorundalar ki?
Pourquoi faut-il que ces caissons ressemblent à des cercueils?
Persliler oradan geçmek zorundalar. - Bu yüzden onları durdurmak için en iyi yer orası.
C'est là qu'on arrêtera les Perses.
Olabildiğinde hızlı ve vahşice yok edilmek zorundalar.
Ne leur faites pas de mal. Je les garderai chez moi.
Sana her türlü korumayı sağlamak zorundalar.
Ils doivent te protéger. Mais je...
Galaksinin yarısını geçmek zorundalar.
Ils doivent traverser la moitié de la galaxie. Regarde...
Bunu yapmak için Billy Chapel'ı ve Detroit Tigers'ı yenmek zorundalar.
Pour cela, ils devront battre Billy Chapel...
Burada bir süre geçirdikten sonra... Onu geri göndermek zorundalar.
On va devoir l'expulser... après un petit séjour en prison bien sûr.
Terrance ve Phillip oldurulmek zorundalar...
Terrance et Phillip vont être exécutés.
Bana kızımın nerede olduğunu söylemek zorundalar!
Ils doivent me dire ou elle est!
- Almak zorundalar, dostum.
J'y compte bien.
Bunu yapmak zorundalar.
Ils devront bien.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]