English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Ş ] / Şans için

Şans için traducir francés

16,930 traducción paralela
Başka bir şans için.
À avoir une autre chance.
Efendisinin düşmanlarını öldürmek için geceleri salınan kalpsiz bir ölüm makinesi.
Une machine sans cœur qui extermine les ennemis de son maître.
Bana ikinci bir şans verdiğin için çok sağ ol.
Merci de me donner une deuxième chance.
20 dakika içinde bir başına, silahsız telefonsuz, onların bir adamından mal almak için buluşacak.
Dans 20 minutes, il va y aller, tout seul, sans arme, sans téléphone, pour rencontrer un de leurs gars pour monter une vente.
Şu an öldüğümü zannediyorlar kendimi güvene alabilmek için tek şansım bu.
Pour l'instant, ils me croient mort. C'est ma seule chance de rester en sécurité.
Arkamdan şirketimi satmaya çalıştığın için hem de!
Numéro deux. Tout ça par ta faute. T'as voulu vendre ma compagnie, et sans m'en parler!
"İlk ihanet edene,"... Affedilmeniz için ilk şansı veriyorum.
" Au premier des traîtres j'offre la chance de se repentir.
Ben... İki kez şansım oldu, Ama hayatın o kısmı benim için yeterli değildi.
Ça m'est arrivé deux fois, mais cette partie de la vie avec moi ça marche pas.
Yeterince iyi değildir ama yine de not edersin. Sırf kafandan atabilmek için.
Sans conviction, on la note pour se la sortir de la tête.
Sanırım her sahnede ben olduğum için.
Sans doute car je suis dans toutes les scènes.
Birlikte olmak için bir şansımız olmadı.
- Ça risque pas de coller.
Öyle olacağını düşündüğüm gibi yalnızlıktan ölmekten değil. Gerçekten kendimi hiç yalnız hissetmiyorum. Muhtemelen sizinle takılmam için beni zorladığınız için.
Non seulement je ne suis pas morte de solitude, comme je le craignais, mais je ne me suis pas sentie seule, sans doute parce que vous m'avez forcée à passer du temps avec vous.
Özgürce düşünürüm, çalışırım. Dağa tırmanmak için özgürüm ya da bütün gün naneli kurabiye yiyerek yatakta yatarım. - Kimse de bana bir şey diyemez.
Libre de penser, travailler, escalader une montagne ou glander au lit en mangeant des pastilles à la menthe sans être importuné.
Seni uğurlamak için uyanmam. Bol şans.
Je ne serai pas levée à votre départ, alors bonne chance.
Sonya'ya Dolokhov'un hiçbir özelliği olmayan bir kız için iyi bir eş olduğunu söyledi.
Elle a dit à Sonya que Dolokhov est un très bon parti pour une fille sans perspectives.
Senin için çocuk oyuncağı olur hem.
Tu t'en tirerais sans problème.
Delil olarak sunmaya karar verirseniz Bay Ehrmantraut savunma makamı için her zaman hazır olacak ve kesin ve tartışmasız bir şekilde yanlış anlaşılmaları ortadan kaldıracak.
Au moment opportun, M. Ehrmantraut se mettra au service de la défense, et mettra les choses au clair, formellement et sans équivoque.
Yalnızca benimle satranç oynamak için çıktığınızı dürüstçe söyleyebilirsiniz.
Vous pouvez lui dire sans mentir que vous sortez avec moi pour jouer aux échecs.
40.000 belki savaş için kaynak olamaz ama Duverney'i ve Kral'ı Jakobitlerin bir şansı olduğuna ikna edebilir.
40 000 £ ne financeraient pas une guerre, mais suffiraient à convaincre Duverney et le roi que les Jacobites ont un espoir.
Hayır, ne beni asması için cellâda ikinci bir şans daha verecek kadar aptalım ne de buradaki işimizi bırakmaya niyetim var ama bana tutunacak bir şey verdin.
Non, je ne suis pas sot au point de donner une seconde chance au bourreau. Je ne veux pas non plus abandonner ce que nous devons accomplir, mais tu me donnes une chose à laquelle m'accrocher...
Geri kalmaman için bir şans çıktı.
Voilà ta chance de rattraper le coup. Regarde le plan.
Eğer senin için değilse hepimiz Charles Town'da bitki olarak dikilmiş olurduk.
Sans toi, on serait tous au fond de la baie à Charles Town.
Eskiden olduğu şeye dönmesi için bir şansı olduğunu düşünmüştüm. O anki hâline dönmesi için.
Je pensais qu'elle avait une chance de retrouver sa puissance d'antan, comme à l'époque.
Nassau şehrini almak için kraliyet donanmasından önemli varlıklar kaybetmeyi riske etmeden başka yol göremiyorum.
Je suggère que je ne vois pas de moyens évidents par lequel nous pourrions réclamer la ville de Nassau sans risquer la perte signifiante de ressources de la flotte de sa majesté.
Bu teşebbüs için danışmanlarımla toplandım, hiçbir masraftan kaçınmadım.
Quand j'ai sélectionné mes conseillers pour cette entreprise, J'ai dépensé sans compter.
Kimsenin zekânı açıklamasına gerek duymaksızın zeki olduğun için.
Parce que tu es intelligent sans avoir besoin de quelqu'un pour t'expliquer comment être.
Hisar duvarında gedik açıldı, direnmek için ufak bir şans vardı.
Le fort était déjà fissuré, il n'avait qu'une petite chance de résister.
Nassau'nun düşüşüyle beraber birbirimize uygun ortaklar olduğumuza ve değerli müttefikler olabileceğimize ikna etmem için, benimle kraliçe arasında bir görüşme ayarlayabileceğini söyledi.
Il va organiser une rencontre entre la reine et moi. Je dois la convaincre de notre valeur et que sans Nassau, nous serons de bons partenaires.
Eğer dener ve eli boş dönerse, burdan canlı çıkmak için tek şansımızı kaybedebiliriz.
Mais s'il échoue et qu'il en reste là, on ne quittera pas cette île vivants.
Kocana büyük saygım var, ne söylememi istediğini de biliyorum... beni ve adamlarımı, sizin için avlanmaya yollamaktan başka şansın olmadığını, hayatta kalmanız için tek yol olduğumu.
Je respecte beaucoup votre mari. Je sais ce qu'il veut que je dise. Que vous êtes obligée d'accepter que nous vous ravitaillions.
Jack için savaşırken can vermesi mi yoksa o olmadan sağ kalması mı.
ou qu'elle survive sans lui.
Max'in haberi olmadan kızlarını Vali'nin harekatından bilgi almak için mi kullanmak istiyorsun?
Tu veux utiliser les filles de Max pour avoir des informations sur cette opération sans le dire à Max?
Lord Hamilton'un çabaları olmadan, senin çabaların olmadan büyük ihtimalle afları sağlamak için ben de çabalarımda başarılı olamazdım.
Sans les efforts de Lord Hamilton, sans vos efforts, il est probable que j'aurais échoué à garantir les pardons.
Davranışlarının eğer sen araya girmeseydin tersi için seni sorumlu tutacağı bir sonuca sebebiyet vereceğini anlamayı reddederek seni küçümsedi.
Le mépris. Il refusait d'admettre que sans votre intervention, ses actions auraient conduit à un triste résultat dont il vous aurait jugé coupable.
Yaptığınız iş banka soygunlarını temizlememiz için bize şans tanıdı. Bürodaki yolsuzluk da cabası.
Votre travail nous a permis d'éliminer les vols de banques, ainsi que de dévoiler une corruption au sein du FBI.
Beceriksizliğinden kurtlamam için bir şans ver.
Donnez moi une chance de survivre à votre incompétence.
Ve mutluluk için tek şansımı ziyan mı edeyim?
Pour gâcher ma seule chance de bonheur?
Ben artık aşk için son şansı da kaybetmiş gibi hissediyordum.
Parce que pour moi, tout espoir d'amour était perdu.
Bu emsalsiz görüşmeyi gerçekleştirebilmek için tüm yeteneklerime, konsantrasyon gücüme ihtiyacım var.
Il va me falloir tout mon pouvoir de concentration pour réussir cette interview sans précédent.
Sana sicilini düzeltmek için bir şans veriyorum.
Je vous donne une chance de rectifier la vérité.
Pek takılma şansı bulamadığım için biraz üzgünüm sadece.
J'ai juste l'impression qu'on n'a pas passé beaucoup de temps ensemble.
Grand Rapids için tebrik kartları basıyoruz ve Domino's Pizza zincirini kim unutabilir?
DIPLÔMÉE C'EST UN GARÇON! Sans oublier la circulaire de Domino. ASSOCIATION DE PRESSE MIDWEST PRIX DE L'HOMME DE L'ANNÉE
Sadece aklımda canlandırdım... Annem internette Laird'i arayacaktı.. ve onu tanımak için bir şans bile vermeden direk sonuca zıplayacaktınız.
J'imaginais que maman chercherait son nom sur Google et que vous sauteriez aux conclusions avant d'avoir eu la chance de le connaître.
Seninle takılma şansını bulduğum için çok memnunum.
Je suis heureux qu'on passe du temps ensemble.
Meclisteki o palyaçolar gibi asla hiçbir başarı göstermeden sonsuza kadar konuşmak için buraya gelmeye devam mı edeceğim?
Je vais continuer de venir parler ici, sans jamais rien accomplir, comme les clowns du Congrès?
Vonda'dan kaçtıktan sonra... Bir aile kurmak için tek şansımın Çatlak profösör senaryosu olduğunu düşünmüştüm.
Mais après avoir fui Vonda, ma seule chance de fonder une famille était un scénario à la Klump.
Bir darbe daha, ve Thompson ailesinin çalmak için bir şansı oldu.
Encore une mauvaise réponse, et les Thompson prennent la main.
Hakikatler için onunla anlaşıncaya kadar... kadar... kadar aynı şeyleri yapmaya tekrar tekrar yapmaya devam edersin. ... devam edersin.
Et tant que, tant que tu ne régleras pas ce problème avec elle pour de bon, tu continueras à reproduire sans arrêt le même comportement.
Aileler için kapanmadan.
Sans fin pour les familles.
- Hızlı ve sessiz bir şekilde ölmesi için.
Parce qu'il mourira vite et sans bruit.
Biliyorum, şans dilemek için aradım.
Je voulais te souhaiter bonne chance.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]