Şey yani traducir francés
8,934 traducción paralela
Yani, bu harika, buna bayılıyorum ama olup biten her şey yani, eğlenmek için vaktimiz yok.
Enfin, c'est génial, j'adore ça, mais avec tout ce qui se passe... On n'a pas le temps de profiter de nous.
Evet, çünkü sen ona duygusal olarak bağlandın bizim yapmadığımız şey yani. Çünkü ben şu anda çıtanın tepesindeyim tıpkı Her filmindeki "Her" gibiyim.
Oui, parce que tu étais connecté émotionnellement, ce qu'on n'était pas car je suis à un autre niveau, genre Elle dans le film "Elle".
Yani, basit bir şey olacak, ama... seni orada görmeyi isteriz, değil mi, hayatım?
Ce sera à la bonne franquette, mais... Nous apprécierions votre présence, n'est-ce pas, chéri?
Yani, bana kimse bir şey söylemedi.
Personne ne m'avait prévenue.
Yani aslında çok az bir şey var, işte liste burada.
Je veux dire? hum, il y a rare et obscur et ensuite, il y a votre liste
Yani, seni incitecek bir şey söylemedim.
Je veux dire, je n'ai pas dit ce que j'ai dit pour te blesser.
Yani, belki kitap yazar yada onun gibi bir şey yaparım.
Je veux dire, peut-être que j'écrirais un livre ou autre chose.
Yani, bunun anlamı bana saldıran o şey aslında...
Ça veut dire que mon assaillant...
Aramızda yani. Yanlış bir şey mi yaptım?
J'ai merdé, c'est ça?
Ah şey, bu aslında... aslında kapalı bir grup, yani... insanların etrafta bir yabancı olmasından hoşnut olacaklarını sanmıyorum.
Oh. Euh, tu sais, c'est un... c'est en fait, c'est un groupe vraiment très uni, donc... je ne suis pas sur qu'ils soient capable de s'ouvrir s'il y a un étranger dans le coin.
Sonuçlar gelmeden bir şey yapmayacağına dair bana yemin etti... -... yani bize biraz zaman kazandırdım.
Il a juré de ne rien faire en attendant les résultats, ça nous donne un peu de temps.
Yani şimdiye değin bana söylediğin her şey yalanmış.
Tu ne m'as raconté que des salades.
Bu kadar mı yani? Başka bir şey söylemeyecek misin?
C'est tout ce que vous avez à dire?
Yani, Taylor'un bildiği her şey şu anda kızgın adamın elinde mi?
Tout ce que Taylor sait se trouve entre les mains d'un fou?
Yani, baş ağrıları, sesler, cinsel istek şu an her şey daha mantıklı.
Donc les maux de tête, les voix, l'appétit sexuel... tout prend son sens.
- Yani, elimizde bir şey yok mu?
- Donc, nous n'avons rien?
Yani bahsettiğin şey şu ki... Bunu söylediğime bile inanamıyorum.
Tu me parles de...
Yani, benim gibi bir adamın ihtiyaç duyduğu en son şey süper bir bilgisayarın götümün üstünde dolaşmasıdır.
La dernière chose dont j'ai besoin c'est qu'un super-ordinateur me colle au train.
Yani, artık kimse bir şey çalmıyor, Rachel.
Plus personne ne vole rien, Rachel.
Yani eğer orası bir suç mahalli olarak değerlendirilseydi daha fazla şey yapabilirdim, ama... Yo, yo.
Si ça avait été classé comme scène de crime, j'aurais pu faire plus, mais...
O kadar da zeki bir şey sayılmaz ama eski bir jimnastikçi yani.
Elle n'est pas l'ampoule la plus brillante du chandelier, mais c'est une bonne gymnaste
Yani patronunuzun ve kocanızın yattıklarını öğrendikten sonra ona hiçbir şey demediniz?
Donc quand tu as découvert que ta boss et ton copain se voyaient, tu n'est pas allé lui parler?
Niye ki? Dürüst bir şey yaptın yani.
Tu as gagné à la loyale.
Yani onca zaman bir yığın tahıl yağmur altında mı kalsın? Ben... Şey, hayır.
Je, et bien, non, ça aurait un... un toit en barre de salade dessus, espèce d'idiote.
Çünkü dün gece Caroline bana kanından içirdi,... yani aynı şey bana da olacak.
Parce que Caroline m'a donnée de son sang hier soir, alors la même chose va m'arriver.
Yani bir şey gördüm.
J'ai vu quelque chose, d'accord, mais c'était...
Takımla birlikte bir şey üzerinde çalışmakla ilgilenir misin diye merak ediyorduk. Yani sizin için mi?
Nous aimerions savoir si vous aviez un quelconque intérêt à travailler avec quelqu'un dans une équipe.
Yani bundan daha şiddetli bir şey bulmalıyım.
Je dois donc trouver quelque chose d'encore plus violent. Délicieux.
Yani onu kurtamak için bir şansımız var, ama medyanın bu işe bulaşması istediğimiz en son şey.
Il y a une chance que nous le sauvions, mais la dernière chose dont on a besoin est d'un cirque médiatique.
Yani başka bir şey olmasına.
Rien d'autre.
Yani Trini ve araçtaki diğer her şey Christine bağladı.
Tous les instruments dans le pick-up ont fait comme dans Christine?
Yani hiçbir şey bilmiyoruz.
Donc on ne sait rien.
Ne desem bilemedim ve yanlış bir şey de söylemek istemedim, yani ben... Tuhaf oldum.
Je ne savais pas quoi dire, et je ne voulais pas dire quelque chose de mal, donc... je suis parti.
Yani, birinin J'siyle taşak geçmek bir şey, ama bu saçmalık... Bütün bunlar bi forma numarasıyla bitemez.
C'est une chose de déconner avec les jordan d'un mec, mais ça... ça peut pas être que pour le numéro d'un maillot
Sizi gücendirecek bir şey yapmak istemedim yani.
N'y voyez pas de bassesse.
Yani, şey, uymamak için.
Enfin, ton état normal.
Dürüst bir şey yaptın yani.
Tu as gagné à la loyale.
Prova yemeği çok mühim bir şey, yani arkadana yaslan ve çeneni kapat. - Hapisten çıkınca arasan olmaz mıydı?
Tu ne pouvais pas juste passer un coup de fil?
Yani, olası her türlü ölümcül olaya gözünü kırpmadan atlıyorsun, hiç bir şey yokmuş gibi.
Je t'ai vu te mettre volontairement Dans des situations où tu risquais ta vie Sans tourner de l'oeil, Comme si c'était rien.
Yani biliyorum, biliyorum, İkinize de teşekkürler gelip beni uyardığınız ve her şey yoluna girene kadar ayrılmadığınız için.
Merci à vous deux d'être venu me prévenir et de ne pas partir avant que ça ne soit fini.
- Eee? - İnsanlar iyi bir şey için burada yani.
Que je puisse manger est une bonne cause.
Her şey bunun için mi yani?
Voilà donc tout cela est à propos?
Yani, cenazede karısına söyleyebilirim ama aynı şey olmaz ki bu.
Enfin, je pourrais le dire à sa femme, à l'enterrement, mais ça ne serait pas pareil.
Buradan kimseyle sohbet etmedim ama bunlar neredeyse şey gibi yani insan kozalaşmasını yapmışsın gibi.
Je n'ai parlé à personne ici, mais on dirait une chrysalide humaine.
Yani, diyorum ki yapılacak en iyi şey düğüne devam etmek ve herkes gittikten sonra onu götürmek.
Je dis que la meilleure chose à faire est de poursuivre le mariage puis, l'arrêter après le départ de tout le monde.
Yani, konuşurken rahat hissettiğim tek şey kas çalışmak değil.
L'entraînement physqiue n'est pas la seule chose dont je sais parler.
Yani bağlantılı değiller, ama onlarla ilgili bir şey bağlantılı?
Donc, ils ne sont pas reliés mais quelque chose à propos d'eux l'est?
Ne için olduğunu bilmiyorum ama bunu çaldığım adam sırf bunu almak için tüm arkadaşlarımı öldürdü, yani değerli bir şey olmalı, değil mi?
Je ne sais pas ce qu'elle fait, mais le gars à qui je l'ai volée a tué tous mes amis en tentant de la récupérer, elle doit valoir quelque chose, non?
Yani yaptığım şey, So what I do is,
Donc ce que je fais, c'est :
Yani gerçekte bir şey olmamış olması için bir neden yok değil mi?
Ce n'est pas possible que ça vienne d'une histoire vraie, non?
Yani, buraya geldiğim Ekimden beri hiç bi'şey yapmadım.
Karly, 19 ans COVINGTON, WASHINGTON Je n'ai rien fait depuis octobre, depuis que je suis là.
yani 12090
yanında 38
yanımda 72
yanımda kal 49
yanılmışım 190
yanılıyorsun 708
yanındayım 92
yanında kim var 24
yanındaki kim 31
yanıma gel 79
yanında 38
yanımda 72
yanımda kal 49
yanılmışım 190
yanılıyorsun 708
yanındayım 92
yanında kim var 24
yanındaki kim 31
yanıma gel 79
yanıyor 120
yanıyorsun 21
yanılmıyorsam 96
yanıldım 24
yani o 46
yanılıyorsunuz 182
yanıldın 34
yanılıyor 29
yanında olacağım 35
yanıyorum 101
yanıyorsun 21
yanılmıyorsam 96
yanıldım 24
yani o 46
yanılıyorsunuz 182
yanıldın 34
yanılıyor 29
yanında olacağım 35
yanıyorum 101
yanılmıyorum 35
yanına geliyorum 25
yani ben 120
yani biz 33
yanılıyorlar 22
yanında mı 21
yanılıyor muyum 134
yanıt yok 52
yanımdasın 16
yani bu 55
yanına geliyorum 25
yani ben 120
yani biz 33
yanılıyorlar 22
yanında mı 21
yanılıyor muyum 134
yanıt yok 52
yanımdasın 16
yani bu 55