Anladım ki traducir portugués
1,181 traducción paralela
Dün gece hapiste yatarken o çocuğu düşündüm. Anladım ki dilek olayı işe yaramıyor.
Bem, ontem à noite, quando estava na cadeia, falei com um tipo e percebi que esta coisa dos desejos não resulta.
Ve şimdi anladım ki, sen Tanrısın...
Bem, parece-me que és Deus.
Anladım ki sürekli birbirimizi gördüğümüzden iyi geçinmeye çalışmalıyız.
Sim. Sabes, pensei que uma vez que temos de nos ver constantemente, mais valia tentarmos darmo-nos bem.
Hadley'le mücadele ettim ama anladım ki bir araçtan başka bir şey değildi.
Enfrentei o Hadley, mas percebi que, para ele, o programa era apenas uma maneira para arrecadar doações de conservadores ricos.
Ama şimdi anladım ki onlar hakkında hiçbir şey bilmiyormuşum.
Mas acabei de perceber que não sei nada sobre elas.
Anladım ki içimdeki bir tanrı değil.
Percebi que o ser que eu transportava não era um deus.
Buraya gelince anladım ki aslında seni hiç özlememişim.
Voltar aqui faz-me perceber que não tive saudades tuas.
Anladım ki işim henüz bitmemiş, bu yüzden Samsara'ya geri dönüyorum.
Compreendo agora, que a minha tarefa ainda não terminou e, por isso, voltarei a Samsara. Sei que voltaremos a encontrar-nos.
Ve sanırım anladım ki biraz elde edebilmek için o andan sonra onların oyununu oynamalıydım.
E acredito que entendi desde esse momento... que para conseguir "algo", teria que jogar o seu jogo.
Ve o zaman anladım ki, seni çok...
Foi quando avaliei quanto eu...
Sonra uyandım ki bir rüyaymış daha sonra anladım ki hala rüya görmekteyim uyandığımın rüyasını görüyorum.
Mas aí, acordei - porque estava a sonhar -, para descobrir, mais tarde, que continuava a sonhar, a sonhar que não voltava a acordar.
Kendimi çok yalnız ve hasta hissettim. Ama biraz daha büyüyünce anladım ki bazen iyi insanların da başı derde girebiliyor. Hiçbir yanlış yapmamalarına rağmen.
Senti-me tão mal e tão sozinha, mas quando eu cresci compreendi que às vezes as pessoas boas encontram-se em sarilhos sem terem feito nada de mal.
Ancak, anladım ki acı dindirilebilir.
Mas também compreendi que nenhuma dôr é irrevogável.
Sonunda anladım ki.
Eu finalmente percebi.
Ama, anladım ki üstün değilmişiz.
Mas eu percebi que nós não somos maginíficos.
Ama anladım ki hiç kimseyi Flexo'yu sevdiğim kadar sevemem!
Mas eu nunca poderia amar ninguém como tu me fizeste perceber que amo o Flexo!
Sebep ne olursa olsun şunu anladım ki her son, yeni bir karışıklığa yol açıyor.
Seja qual for a razão, fez-me aperceber qualquer fim leva a novas complicações.
Dr. Cox'a bakarken anladım ki, saygı duyduğumuz kişilerin ilgisini çekmeye çalışmaktan asla vazgeçmiyoruz.
Ao ver o Dr.Cox apercebi-me que nunca deixamos de desejar a atenção das pessoas que admiramos.
İşte o anda anladım ki, insanların benden faydalanmasına izin vermeyeceğim.
E então foi aqui que eu me apercebi... Não vou deixar que as pessoas se proveitem mais de mim. Olhe!
- Anladım ki, senin eski dostlarından.
Pensei que pudessem ser os teus velhos amigos.
O kokarcayı gördüğüm an anladım ki onu yakalayıp hayvanat bahçesine geri götürmeliydim nereden bilebilirim, belki de, belki de sena olduğum gibi aşıktır birine.
Assim que vi aquela doninha fedorenta, eu soube logo... Que tinha que a apanhar e leva-la para o jardim zoológico. Onde talvez possa... talvez possa...
Bir an için anladım ki Mulder da gerçeği görüp fark ederdi.
E num instante, apercebi-me que seria isso que o Mulder veria, ou compreenderia.
Seninle konuşunca anladım ki her şey Dwight'ın fikriydi.
E depois de ter falado consigo agora, acho que tudo isto foi ideia do Dwight.
Sonra şunu anladım ki fark edilmeden aralarına sızması ve onların güvenini kazanabilmesi için ajanım da onlar gibi düşünmeli ve onlar gibi hissetmeliydi.
Até descobrir a solução. Em vez de passar despercebido no meio deles, de merecer a confiança deles, o meu provocador teria de pensar como eles. E teria de sentir como eles.
Anladım ki günler Akıp gidiyor
Vendo os dias passarem tão depressa
Anladım ki ; hiç gitmedim, çünkü gidecek bir yerim yoktu.
Ocorreu-me depois que nunca saí porque näo tinha para onde ir.
- Anladım ki ilişkimiz doğru dürüst ilerlemiyor. - Bir gün, eve geldim ve... - Onu karşıma oturttum.
Eu percebi que a nossa relação tinha chegado ao fim, e um dia cheguei a casa, obriguei-o a sentar-se e disse-lhe que não aguentava mais.
- Ama anladım ki, ödenmesi gereken bir bedel varmış. - Ve ben bedellerin en büyüğünü ödedim.
Mas percebi que há um preço a pagar e paguei o preço mais alto quando te perdi.
Tüm olanlardan sonra, anladım ki... biz Johnny Black'in gerçek Johnny Black'e dönüşmesine izin vermiştik.
Depois disto, percebi... "nós" percebemos... que tínhamos de deixar o Johnny Black ser o Johnny Black.
Onun için bana aldırma dostum ; çünkü şimdi anladım ki büyümek insanın kendini tanımasıdır.
Não olhes para mim, meu amigo, porque agora percebo... que crescer não é mais do que saber qual é o nosso tamanho.
Şimdi anladım ki sadece şansmış.
Vejo agora que foi por acaso.
Fakat anladım ki... safça bir hayalmiş.
Afinal era apenas o meu pensamento desejoso.
Bunu düşündüm Ve baktım ve anladım ki ben önceki işimi yapmalıyım ve senaryo benim yapmak istediğim şey.
pensei sobre isso e descobri que era preciso submeter trabalhos antigos e um guião para algo que quisesses fazer.
Ama anladım ki...
Mas eu percebi...
Sanırım anladım ki birileriyle uyum içinde olduğunu görmek hoş bir şey.
Concluí que era bom olhar para uma pessoa, ao mesmo nível.
Şimdi anlıyorum ki Playstation'ım tamamen hayatımı boşa harcamakmış. Sonunda anladım ki satrancı gerçekçilikten uzak olduğunu düşünmek inanılır gibi değil.
Percebi que a Playstation é uma total perda de tempo e que reclamar a falta de sangue realista não se compara a uma crítica inteligente de xadrez.
Biliyormusunuz, anladım ki.. eğer insanlık neslini sürdürmek gereği olmasaydı bunlar hayatta bir kızla çıkmazdı!
Acham que eles se apercebem que se não fosse preciso popular a Terra, nunca arranjariam alguém?
Anladım ki bu büyüyle olmuyor.
Percebi que estas coisas não funcionam por magia.
Bütün gece sohbet ettik ve anladık ki birbirimize kızgınlığımızın sebebi birbirimize karşı hala bir şeyler hissetmemizmiş.
Passámos quase a noite toda a falar e percebemos que estamos zangados um com o outro porque ainda existem sentimentos entre nós.
Hayır, tabii ki anladım.
Sumiu. É um quarto enorme.
Anladın mı? Efendim, o kadar heyecanlandım ki, prosedürlere uymayı unuttum. Ama bu davranışımın sonuçlarına katlanacağım.
No fundo, eu fiquei tão entusiasmado, que me esqueci de seguir os procedimentos, mas assumo todas as responsabilidades dos meus actos.
Gerçek şu ki bu sıralar biraz daha az ben olmaya çalışıyorum ama gerçekte hâlâ kendimim, anladın mı?
Bem... sabes que mais? A verdade é que, Ando a tentar ser um pouco menos eu ultimamente, e daí isto.
Yoldaşlarımızı kaybederek de olsa anladık ki cadıları kişisel olarak üzerimize almamalıyız.
Provamos com a perda dos nossos falecidos camaradas que não podemos derrotar as bruxas individualmente.
- Şimdi anladım ki, o fon teklifi çok kötü bir fikirdi.
Vejo agora que a oferta desse fundo foi uma má ideia.
Ben düşünmüştüm ki kesin bir yolda gitmemiz gerektiğini veya veya hazır olmadığımızı düşündüm ama içimden bir parçanın artık dinlemek istemediğimi hissettiren asıl parça olduğunu anladım.
Acho que só... Acho que apenas tenho esta ideia de que isto era suposto acontecer de certa maneira ou que talvez nós não estivéssemos preparados, mas apercebi-me que a parte de mim que me tem dito estas coisas é a mesma parte em que me fazes sentir que não quero dar ouvidos a outra pessoa,
Biliyorlar ki acıyla doğmuş bir inanç, politikayla değil. Anladım.
Sabem que é uma convicção gerada pela dor, não pela política.
Söylediğini anladım, ama belli ki sen beni anlamadın.
Eu percebi-te, mas tu não me percebeste.
Anladığım kadarıyla bir Otis bekliyordunuz, benim adım o değil tabii ki Otis.
Por isso deves estar à espera de um Otis. A menos que penses que o meu nome é Otis, o que não é.
Hattı tutabildiğin kadar açık tut ki izlemeye alabilelim. Anladın mı? - Evet.
Fique em linha todo o tempo que puder para podermos localizar o sinal.
İyi ki eşcinsel olduğumu anladım. Yoksa sen, ben ve dört daha!
Sorte que sou gay, já pensastes, tu, eu e esse traje a rigor...
Demek istediğimi anladınız mı? Yani ne yapmalıyız ki, evlerimize saldırıp, kızlarımızı almalarını mı bekleyelim?
Devemos esperar até que eles entrem nas nossas casas e levem os nossos filhos?