English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ A ] / Asın onu

Asın onu traducir portugués

2,820 traducción paralela
Asın onu!
Enforcai-o!
Onu işe almalarının tek sebebi seferler esnasında Umut Üssü ile iletişime geçmenin bir yolunu bulabilmesiydi.
A razão pela qual o recrutaram foi... Para que descobrisse um modo de comunicar com o Hope Plaza entre as peregrinações.
O değilse bile, asıl köstebeği gizli tutmak hatta kaçmasını sağlamak için onu buraya göndermişlerdir.
Mesmo que ele não esteja, tê-lo aqui talvez faça o verdadeiro espião sentir-se seguro. E talvez possa descair-se.
- Hayır, onu sen öldürmedin. Ama kurşunlar bir yığın faili meçhul cinayetle uyuşuyor. Özellikle Mickey O'Hara davası tanıklarınınkine.
- Não, não o matou, mas as balas combinam com outros assassínios sabe, muito especificamente, com um de 2 testemunhas no caso Mickey O'Hara, então devia chamar o seu advogado, aquele advogado que falava...
Karşılayın onu.
Dê-lhe as boas vindas.
Halk en havalı arkadaşlarının votkanı içtiğini düşünürse onu daha çok içerler.
As pessoas ficarão mais aptas a beber a tua vodka, se pensarem que os seus melhores amigos, a estão beber.
Onu aramak için Gogol'un bilgisayarlarını kullandım.
Utilizei os computadores da Gogol para varrer as contas usando os meus parâmetros de busca.
Güvendiğin kişiler bunu bekleyecek en büyük düşmanların onu isteyecektir. Ve en çok değer verdiğin kişiler mutlaka bunu kullanacaktır. "
As pessoas em quem confias vão esperá-la, os teus inimigos vão desejá-la, e aqueles quem tu mais gostas, vão, sem dúvida, abusar dela. "
Beş aylık yargılamanın yarattığı baskı ve gerginlik onu çok kötü etkiledi.
A tensão e as pressões deste tribunal de cinco meses abateram-se sobre ele.
D.N.A. varmış ve onu Jackie'nin evinde bulduğumuz bebek saçı ile karşılaştırmış.
ADN e, por palpite, comparámos com as amostras de cabelo do bebé que encontrámos na casa da Jackie.
Asıl sorun ise onu öldürdükten ve kardeşin cesetten kurtulduktan sonra Jackie'nin bebeğini ne yaptın?
Você tem, assim como o Shane. Resta saber o que fez com o bebé da Jackie, depois de a ter morto e ter pedido ao seu irmão para se livrar do corpo.
Bilgisayarların tüm bilinen disiplinlerle durumsal yönden ilişki kurmasına izin veren birliğe ait sistem bir kez ortaya çıktığında, onu yani ölçülemez olasılıkların aracını idrak edeceğiz.
Uma vez que o sistema associativo emerja, o que permitirá aos computadores relacionar contextualmente todas as disciplinas conhecidas, teremos em nossa posse, um instrumento de possibilidades incomensuráveis.
Hayır, hayır, hayır, sakın onu, eline alma. Tüylerin o küçük tetiğe sıkışabilir.
Não, não, não, nunca a conseguirias levantar, e as tuas penas ficariam presas no gatilho.
Dünyanın her yerinden onu görmeye geliyorlardı.
As pessoas vinham de todo o mundo para ver. Bob com os Jackson Five
Babam güçlerinizi bir araya topladı ve onu kralınız yaptınız.
O meu pai reuniu as vossas forças e vocês fizeram dele vosso Rei.
Belki de koca adamın masa adabı en iyi örnek olmayabilir, fakat onu kim azarlayacak ya da yanında oturan arkadaşıyla kavga edecek?
Talvez as maneiras á mesa do matulão não sejam o melhor exemplo, mas quem é que lhe vai dizer isso ou querer uma luta com o amigo sentado ao lado dele?
Hastalıkları sorun etmiyorlar ya da onu sonra arayacak mısın onlara bakabilecek misin ya da küçük sikin mi var ilişkin mi var, bunlar dert değil.
Não se preocupam com doenças ou se lhes ligas de volta ou se as vais sustentar ou se tens um pau pequeno ou se são parentes. Certo?
Annem, çatıyı terk edip merdivenlerden inmeye başlamış. Tam da Sebina'nın yukarı çıkıp onu bulmaya geldiği anda.
A minha mãe deixou as roupas no terraço e começou a descer as escadas, bem na altura que Sebina estava a ir ao seu encontro.
İnsanların onu görmesi gerekiyor.
Mas as pessoas precisam de a ver.
Azgın küçük çocuk. Onu görür görmez aşık oldu.
Eu consiga ver que aquele rapaz excitado queria saltar-lhe em cima desde o primeiro momento.
Onu suçlamak için ihtiyacınız olan tüm kanıtlar elinize değil mi?
Não tem todas as provas de que precisa para condená-la?
Sürekli benim için yaptığı şeyler hakkında ve ve o adamın onu nasıl öldüreceği hakkında konuşup durdu.
Ela veio com todas as coisas que fez por mim. E como aquele tipo que viste a ia matar.
Doğum sırasında onu bacaklarımın arasında sıkıştırmak istemiştim,... ama beni uyuşturmuşlardı.
Ao dar à luz, queria sufocá-la entre as minhas pernas mas tinham-me dado ópio.
Onu yakalamamız için silahların parasını ödemesi lazım, sakın unutma.
Lembra-te, ele tem que apanhar as armas antes de o prendermos, está bem?
Carlisle, lütfen onu öldürüp hayatımızın geri kalanını barış içinde yaşayabilir miyiz?
Carlisle, podemos matá-la por favor? Para que possamos seguir com as nossas vidas?
Onu bağlamış, onunla seks yapmış, sonrada her şey kötüye gitmiş, kadın bağırmamış yoksa korumalar hemen gelirlerdi demek ki kadını bir tür tecavüz ilacıyla falan uyuşturmuş olmalı.
Amarrou-a, tiveram relações sexuais. As coisas correram mal, ela não gritou, por isso é que os guardas não ouviram. Ele deve tê-la drogada com droga usada por violadores.
Eğer onu incitirsen, bacaklarını kırarım.
Se a magoas, eu parto-te as pernas.
Umudunuzu yitirdiğiniz an onu geri getirme şansımızın yok olduğu andır. - Umudunuz olmalı.
O momento em que perde a esperança é o momento em que desaparecem as oportunidades de o voltar a encontrar.
- Hemen onu buradan çıkarın!
- Tire-as imediatamente daqui.
Molozların yamaçtan aşağıya düştüğü noktaya gelince haziranda çiçek açan orman güllerinin arasından onu aşağıya yuvarladım.
Lá, onde as rochas se sobressaem sobre o cascalho e as rosas alpinas florescem em junho, eu o deixei rolar.
Asıl sen ne yapacaksın onu düşün.
Pensa só no que é que tu vais fazer.
Evet o kadar aşıktın ki, onu terk ettin.
Sim, tão especial que acabaste levando um pontapé no rabo.
Onu alıkoydunuz ve kendini medyum gösterek... olayın içine girip soruşturmanın gidişatını yönlendirmeye çalıştın.
Então, você recorreu ás suas visões... para que as investigações corressem como você queria.
Mesela şu anda Ansiedad'ın harçlarını ödeyemediğim için onu okuldan atacaklar.
Como agora, A escola da Ansiedad, vai correr com ela porque não posso pagar as propinas.
Ayrıca o hastaneyken bunu getirip, odasının duvarına asıp gözlerini açtığında onu görmesini istemiştin.
E como você levou isto para o hospital e pendurou na parede para ela ver quando abrisse os olhos.
Onu banyan ağacına asın!
Enforquem-no na figueira!
O zaman bu zencinin kime aşık olduğu Alman'ın neden umurunda? İşte onu bilmiyorum.
Porque é que aquele alemão está interessado nas paixões daquele cabrão, isso não faço a mínima ideia.
Eğer onu 10 dk içinde aramazsam, yukarı çıkar... kızı siker ve kafasını sopayla dağıtır.
Se eu não telefonar dentro de dez minutos, ele subirá as escadas... irá fodê-la e bater-lhe na cabeça com um bastão.
Sesler bana eğer onu öldürürsem acımın yok olacağını söyledi.
As vozes disseram-me que a dor... ia-se embora se eu o matasse.
AsıI doğru olmayan şey Pamela Weilman'ın kocasının cinayetiyle suçlanması. Aslında onu sen ve sevgilin öldürmeye çalışırken.
Não, o que não é certo é Pamela Weilman ser acusada de matar o próprio marido, quando na verdade, você e o seu namorado estavam a tentar matá-la.
Annen öldüğünden beri insanlar sana müsamaha gösteriyorlar ve sen tutup hayatını alt üst edip düşünmeden etmeden o an canın ne istiyorsa onu yapmak istiyorsun.
Desde que a tua mãe morreu, as pessoas cortaram-te a folga, e agora deste cabo da tua vida sem pensar em mais nada a não ser no que queres no momento.
Bazı şeyleri kafamda toparlamak için zamana ihtiyacım var ve onu düşmanın bellersen bu onunla beni daha da yakınlaştıracaktır.
Preciso de algum tempo para perceber as coisas, e... Se o atacares, só nos vai aproximar, e eu sei que és demasiado esperto para isso.
Amy Sackheim'ın kayıp olduğunu öğrendi diğerleri gibi onu da öldürdüğünü farz etti.
Ele leu sobre o desaparecimento da Amy Sackheim, e assumiu que fosse ele, tal como aconteceu com as outras.
Lütfen onu çok fazla güçlü olmasıyla hatırlayın.
As pessoas lembram-se dele por ter uma força incomensurável...
O her cuma akşamı kumarhaneye giderken, sen de onu feribota bıraktın. Değil mi?
Ela ia ao Casino todas as sextas à noite e tu levavas a Rosie ao barco, não era?
Karısı onu evden kovunca eşyalarını taşımak için gelmiştik.
Ajudei-o com as mudanças, depois da esposa dele o ter posto fora de casa. Para onde se mudou ele?
Sen de onu o zamanlar tanıyordun herhalde. Ama geçen bahar ailesiyle birlikte yaşamak için buraya taşındıktan sonra asıl adını kullanmak zorunda kaldı.
Deve ter sido quando a conheceste, mas depois da primavera passada quando se mudou para aqui para viver com a família, voltou a usar o nome verdadeiro.
Her oğul babasının elini silah doğrultmak için değil onu korumak için kalkmasını ister.
Todo filho quer que seu pai levante as mãos para abençoá-lo... não para disparar uma arma.
Sinbad tıpkı bir kalp atışı gibi daima sana bağlı kalacak. Sen de onu bulacaksın tabii.
Sinbad vai estar sempre ligado a ti, como as batidas do teu coração.
Ama en azından Bonnie'nin verdiği otlar işe yarıyor. Onu iyileştiriyorlar ve karanlık tarafının ortaya çıkmamasını sağlıyorlar. Öyle mi?
Mas as ervas que a Bonnie lhe deu estão a curá-lo e mantêm o lado negro enterrado.
Her ölümünün onu asıl benliğine yakınlaştıracağını bilerek ona baktım.
cuidava dele, sabendo que de cada vez que morria ele ficava mais perto do seu verdadeiro ser.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]