Ayakkabılar traducir portugués
7,387 traducción paralela
Sadece ayakkabılarımı çıkarayım.
deixa-me só tirar os sapatos.
Ayakkabılarını hiç sorun etme.
Não te preocupes com os teus sapatos.
Babamın ayakkabıları benim işe yaradığı gibi benimkiler senin işine yarayacak.
Assim como os sapatos do meu pai serviram para mim, os meus vão servir para ti.
Baba, bütün bu ayakkabıları sen mi yaptın?
Pai, tu fizeste todos esses sapatos?
Ayakkabılar ta büyük deden Pinchas'a kadar uzanıyor.
Não, estes sapatos existem desde o tempo do o teu bisavô, Pinchas.
Yemek verip ayakkabılarını tamir etmiş.
Ele alimentou o homem, ajeitou-lhe os seus sapatos... Na manhã seguinte, o mendigo sumiu...
Senin ayakkabıların nerede?
Onde é que estão os teus sapatos?
Ayakkabılarımı gördün mü?
Esses aqui?
- Güzel ayakkabılarınıza kum girmesin.
Não quero que suje as sandálias.
Kalan eşyalarını benim çantama koy, sonra da ayakkabılarını giy.
Mete o resto das coisas no saco e calça os sapatos.
Seni hassas ayakkabılarınla görmek güzel.
Fico feliz em ver-te usar os teus sapatos delicados.
Evet, hâlâ topuklu ayakkabılarım var.
Ainda tenho o meu sapatinho de cristal.
Sol taraftaki şu şık giyimli buluşmadan önce her gün ayakkabılarını parlatıyor.
Aquele janota ali à esquerda, engraxa os sapatos todos os dias no centro comercial, antes de se encontrarem.
Bunun için mi tüm ayakkabıları parlattım?
Engraxei botas todo o dia para isto?
Mesela ayakkabılarından biri delinse ne yaparsın?
Tipo, O que fazes se tiveres um par de sapatos e tiveres um buraco neles?
Bugün de spor ayakkabılar mı?
De sapatilhas hoje.
Daha da iyisi, iki dolap, birisi giysiler için biri de ayakkabılar için.
Melhor ainda, dois armários. Um para roupas e outro para sapatos.
Güzel ayakkabılar, Randy.
Belos sapatos, Randy.
Süveterlerinin, ayakkabılarının ve sikik Sephora eşyalarının arasına sıkıştım.
Estou entalado entre as tuas camisolas e sapatos, e o teu maldito armazém de produtos valiosos para a porra da loja Sephora!
Hangi cehennemde benim ayakkabılarım?
Espera. Onde estão os meus sapatos?
Benim lanet ayakkabılarım nerede?
Onde estão os meus sapatos?
Nasıl oluyor da içeri girip çiğnenip atılıyor ve benim çok pahalı ayakkabılarıma yapışıyor?
Como é que ela entra, é mascada, largada e fica presa na sola do meu caríssimo sapato?
Ayakkabılarınızı da çıkartın.
E descalcem-se.
- Ayakkabılarım sıkıyor.
Os meus sapatos estão apertados.
Güzel ayakkabılar.
São uns sapatos muito bonitos.
Güzel ayakkabıları vardı ama.
Mas tinha uns belos sapatos.
Ayakkabılarını görmüş müydün hiç?
Viram o calçado dela?
- Ayakkabılarının rengini sor ona.
Pergunta-lhe a cor dos sapatos. O quê?
Ayakkabıların ne renk?
De que cor são os teus sapatos? Quê?
Arabalarına dönmeden önce ayakkabılarını atmak zorunda kalmıştılar zira görebileceğiniz en iğrenç çamurla kaplanmışlar.
Tiveram de livrar-se dos sapatos antes de voltarem às carroças, pois estavam cobertos com uma lama imunda.
Ayakkabılarını da çıkarmış.
- E tinha descalçado os sapatos.
Güzel ayakkabıların var, ama lüks değiller.
aparte outros bem foleiros.
Ayakkabıları çamur içindeydi.
Os sapatos estavam cobertos de argila.
Yeni alınmış ayakkabılar ve pantolonu.
Ténis sem marca e calças de ganga novas.
Parlak altın saat, pahalı ayakkabılar.
Relógio de ouro vistoso, ténis finos.
İşte tam o sırada siz iki ayakkabıları hâlâ ıslak sinsi Tyler suda boğulana kadar üzerinde beklediniz.
Foi nessa altura que vocês os dois... que ainda têm os ténis húmidos, se atiraram para cima dele e o seguraram de cabeça para baixo até se afogar.
Kendini bu dünyada yanlız hissetmemenin bir yolu da, seni ayakkabılarının içinde karşımda dikilirken görmem değil mi?
Uma maneira de te sentires menos só no mundo, de ver se sou igual a ti.
içinde dikildiğin ayakkabılar benim değil.
A situação em que estás, não é a mesma que a minha.
Ayakkabılarımı çıkarabilir miyim?
Posso tirar os sapatos?
Ayakkabılarımı bağlayabilmem bile bir mucize.
É um milagre eu saber apertar os meus cordões. 5ª Temporada |
Ayakkabılarını çıkart.
Tira as botas dele.
Ayakkabıların ne güzelmiş.
Amo os seus sapatos.
Ayakkabılarını çıkar. Elbiselerini de.
Tira os sapatos e as roupas.
Ayakkabılarınla benim yatağımdaydın.
Na minha cama com os sapatos calçados.
Ayakkabıları çıkarıyor muyuz?
É preciso tirar os sapatos?
Kıskançlıktan ölmeyeceğim. Özellikle de bu ayakkabılar sendeyken.
Não morrerei de inveja, especialmente se estiver com estas botas.
Bu adam daha hızlı koşmasını sağlayan gizemli ayakkabılar aldı. Ama ölene kadar koşmak zorunda kalacaktı, bir işe yaramayacaktı.
Este amigo recebeu ténis para correr mais depressa mas teria de usá-los até morrer, o que faz deles totalmente inúteis.
Çok iyi giyimli giyiyordu pahalı ayakkabılar, pahalı giysiler
Muito bem vestida. E calçava sapatos caros, roupas caras.
Çok tatlı kötü ayakkabılılar, gerçek gülümsemeliler, iyi dinleyenler, iyi işliler, Jimmy Fallon, kalın çerçeveli gözlüklüler.
Tu tens sapatos adoravelmente maus, riso genuíno, o ouvinte, trabalho fixe, Jimmy Fallon, e óculos de armação grossa.
Ayakkabılarına cila istemiyor.
Não precisamos de um engraxador.
Çıplak arama yaptılar, ayakkabı bağcıklarına el koydular, kemerini de aldılar ve tecrit hücresine kapattılar.
Despiram-no para o revistarem, tiraram-lhe os atacadores, o cinto e deixaram-no na solitária.