Bekâr traducir portugués
952 traducción paralela
Oysa ben yaşlı yalnız bir bekârım.
Mas sou apenas um velho solteirão solitário.
Belki sadece bir kaç ay ve hâlâ bekâr olduğum için endişeli.
Talvez só alguns meses. Preocupa-se porque não criei raízes.
- Bekâr gözükmüyor.
- Não tem ar de ser solteiro.
Neticede, oldukça medeni biri. Ve buralardaki tek bekâr.
Em resumo, é surpreendentemente culto... e o único solteiro por aqui.
Neden kendine paralı bir bekâr bulmuyor ki?
por que não se dedica a algo que dê um dinheiro decente?
Bekâr, genç ve körpe bir Kral aşkına.
Casar com um rei solteiro e mancebo formoso.
- Bekâr evinde, 15. bölgede.
Num quartinho no distrito 15.
O halde bekâr kalmayı mı planlıyorsun?
Tencionas então ficar solteira?
Bekâr Asker Eğlencesi.
O baile dos oficiais solteiros.
Ben bekârım.
Sou solteiro, sabe?
Görüyor musunuz, daha çalışmaya bugün başladım, ve sanırım bir anda bekâr evinin sonuna geldik.
Sabe, hoje é o meu primeiro dia aqui, e acho que concluí precipitadamente que esta era a casa de um solteiro.
Burası bir zamanlar tam anlamıyla bekâr evi idi.
Há muito tempo que é uma casa de solteiro.
Bir kaç gün içinde okuldan eve dönüyor. Geldiğinde birlikte buradan ayrılacağız. Böylece sizde beklediğiniz bekâr evine tekrar kavuşacaksınız.
Sabe, ela regressa a casa da escola dentro de dias e depois partiremos juntas, e pode voltar a comportar-se como considerar adequado na casa de um solteiro.
Zebra cesetlerini almamıza ve Elsa'nın bekâr erkeğe dönmesine daha birkaç saat vardı.
passaram-se horas antes de chegarmos perto dos restos da zebra... e levarmo-la mais à Elsa para junto do jovem leão.
Bekâr kal.
Permanece solteiro.
26 yaşındayım, bekârım ve bir okul öğretmeniyim, ve gerisi önemsiz.
Tenho 26 anos, sou solteira e professora. E não vai passar disto.
Jim yeni Owzat dizisinde bekâr bovlingci rolünde Bay Softee'nin üstünde Anneli Drummond-Hay eşi rolünde.
Jim é o solteirão pateta e jogador de bowling na nova série de Owzat, com Anneli Drummond-Hay em Mr. Softee como sua esposa.
- O bekâr.
- Ele é solteiro.
- Ben bekârım.
- Eu, pessoalmente, sou um solteirão.
Bekâr Subay Lojmanı deniyor.
São os aposentos típicos de um militar solteiro.
- Bekâr mısın, Matt?
- É solteiro, Matt?
- Bekâr mısın?
- É solteiro?
Bekâr bir beyefendi kendini oyalamak zorunda.
Um cavalheiro solteiro tem que se divertir.
İkinci eşi, Emily, kendisinden 30 yaş küçük,... ve bekâr kız kardeşiyle birlikte evi disiplinli bir şekilde yönetiyor.
A segunda esposa dele, Emily, é 30 anos mais nova que ele, e com a sua filha solteira dirige a casa com rigor.
Serge Levis, 23 yaşında, bekâr. Fotomodelmiş. Dosyası da burada.
Serge Levis, 23 anos, solteiro era modelo fotográfico aqui está seu dossiê.
Yine bekâr bir kadın olmaktan mutluyum.
Eu estou contente por ser novamente uma mulher solteira.
Ben de bekâr bir adamım.
Eu sou solteiro.
Dört hafta önce şirin, bekâr eski moda ata binmeyi seven bir adamla karşılaştım.
Quatro semanas atrás... eu conheci um tipo bonitinho, disponível... e antiquado... que gostava de andar a cavalo.
Bakalım bir... Bekâr Bundy mi?
- Eles gostam de nós.
Evli mi? Bekâr. O zaman bekâr.
- Não, estou em casa de uns cromos.
Eğer baban, limonatayı şarapla karıştırmasaydı ben hâlâ bekâr olacaktım.
Se o teu pai não misturasse vermute na limonada, estava solteiro.
Ama ben bekârım.
Mas eu sou solteira.
Bu bekâr adam için heyecanlı bir hafta olacak.
Esta vai ser uma grande semana para mim.
Sonunda ; hoş, bekâr, eşcinsel olmayan ve kendisiyle barışık bir adamla tanıştım, ama kendini öldürtmek için çok uğraşıyor.
Encontro um tipo fixe, solteiro, não é gay, nem está a tentar encontrar-se, e ele tenta por todos os meios suicidar-se.
Bekâr olduğunuza göre evlenebilir...
Como está solteiro, poderia ter prometido casar-se com ela.
- Sürüyle, hem de özgür ve bekâr.
- Resmas delas, livres e descomprometidas.
Nerede şu özgür, bekâr ve yirmilik kızlar Elliot?
Onde estão as mulheres descomprometidas, Elliot?
Nihayet, bekâr ve televizyonluyum.
Finalmente. Solteiro com televisão.
Ve şimdi meteorolojist Bill Palomino ile The Action Weather Doğru kızlar, hâlâ bekârım.
Querido, podes não ganhar muito, mas a Kelly nunca poderá dizer :
Bekâr bir adamım Bill.
Eu sou um bacharel, Bill.
Sizin gibi parlak bir bilim adamı hala bekâr mı?
Um académico brilhante como você, ainda é solteiro?
- Bekâr olduğunu söyledim.
- Disse-lhe que era solteira.
Bayan Gustafson adına bir şey yok, ayrıca banyo'nun da durumundan, bekâr olduğunu tahmin ediyorum.
Não há nada endereçado à Sra. Gustafson. Pelo estado do seu banheiro, presumo que seja solteiro...
60 yaşında bir bekâr göremeyecek miyim artık?
Nunca mais verei um solteirão de 60 anos?
Ancak, kendi borumu öttürmekten vazgeçmeme gelince hanımlar beni bağışlasınlar ama bekâr kalmayı tercih ederim.
Mas pendurar a minha corneta num boldrié invisível, as mulheres que me desculpem. Continuarei solteiro.
Bekâr olarak öleceğim derken, evlenecek kadar uzun yaşayacağımı sanmıyordum.
Quando disse que morreria solteiro, não esperava viver até que me casasse.
Ben babamın eşyalarını bekâr odasına götüreyim. Siz de birlikte nasıl eğleneceğinize karar verin.
Porque é que eu não ponho as coisas do Pai nos seus novos aposentos de solteiro para vocês, seus malandros, combinarem umas voltas.
Evet, çünkü bekârım, zayıfım ve temizim.
Pois é! Porque sou solteiro, magro e aprumadinho.
"Kaldığı temiz bekâr evinde Seinfeld ve Costanza eski bir çift gibi bir adet meyvenin temizliğinin tartışmasını yapıyor." Armutu yıkadığımı söylemiştim.
"Nos confins do coxim de solteiro, Seinfeld e Costanza altercavam-se sobre a limpeza de uma fruta, como um qualquer casal de longa data." Eu disse-te que a pêra estava lavada.
O bekâr.
Não tens sorte.
- Bekâr mısın?
- Solteiro?