Biliyorsun ki traducir portugués
2,965 traducción paralela
Biliyorsun ki konuştuğumuz o aylarda, oldukça korkmuştun.
Quando falámos há meses atrás, você estava muito assustada.
Ayrıca biliyorsun ki bilim düzensiz ilerler.
Além disso, sabes que a ciência avança aos solavancos.
benim kadar biliyorsun ki eğer Birmanya'yı terk ederse, geri dönmesine asla izin vermeyecekler.
Anthony, sabes tão bem quanto eu que se ela alguma vez sair da Birmânia, nunca a deixarão regressar.
Hey, spa-boy, Dedektif olmak hakkında ne biliyorsun ki sen?
Rapaz do spa, o que sabes sobre ser detective?
Biliyorsun ki, modern hayattaki gelişmeleri duymaktan çok hoşlanır.
Porque ele adora de ouvir falar sobre os costumes modernos.
Nereden biliyorsun ki?
Como é que sabes disso?
Biliyorsun ki, Sally iyi olacak.
Sabes, a Sally vai ficar bem.
Evet ama biliyorsun ki, kızını kaybetti. Az şey değil. Şimdi yapayalnız kaldı.
E depois uma manhã ela faz o pequeno-almoço, ela ri.
Sen nereden biliyorsun ki bunu?
Como é que sabe disso?
Biliyorsun ki, sizi bu işe ben dahil ettim.
Trouxe-te para cá.
Ama biliyorsun ki dünyaları verirdim yatmak için yanında
Mas tu sabes que eu daria o mundo para estar deitado ao teu lado
Ama biliyorsun ki dünyaları verirdim yatmak için yanında
Mas sabes que eu daria o mundo para estar deitado ao teu lado
- Biliyorsun ki bilmiyorum, Carter.
- Pois, Carter, não sei.
Aşırı tepki verdiğimi söylüyorsun ama biliyorsun ki ayılar ve timsahlarla ilgili kötü anılarım var.
Falas como se exagerasse. Mas deves lembrar-te, já tive péssimas experiências com ursos e jacarés.
- Biliyorsun ki, bu bir tesadüftü. - Şanslıydık.
Nós tivemos sorte.
Biliyorsun ki - -
Sabes que...
Onunla irtibat kurmamalısın ve biliyorsun ki o vahşi ve tehlikeli.
Não deveria contactá-lo e agora sabe que ele é violento e perigoso.
Biliyorsun ki... hepimiz aynı gökyüzünün altındayız
Sabes que todos nós estamos sob o céu
Sen benden daha iyi biliyorsun ki desteklenmeyen sanık ifadesi duruşmada kullanılamaz.
Sabe melhor que eu que, neste estado, depoimento não-corroborado de co-réus não é admissível. Não quer dizer nada.
Biliyorsun ki bu Nikita'nın yok ettiği ikinci kutu.
É a segunda que ela destrói.
Biliyorsun ki Tanrı yanında, sana güç veriyor.
Sabe que Deus está consigo, fortalecendo-o.
Nerden biliyorsun ki bunu?
Acha que o pai dela é bandido?
Nerden biliyorsun ki sen?
Como sabes que lhe limpo a caspa?
Biliyorsun ki o seansın bir anlamı kalmadı.
Tu sabes que aquela sessão ficou comprometida.
Terry her şeye koşturuyor zaten. Ama onun da bir hayatı var biliyorsun ki.
A Terry ajuda muito, mas ela também tem a sua vida.
Biliyorsun ki, üstüne atlamak üzere geliyordum.
Eu já te ia buscar.
Biliyorsun ki, restoran para aklama için kullanılmıştı.
Você sabe que o restaurante foi usado para lavar dinheiro.
- Biliyorsun ki, Sandy vejetaryen.
- Sabes que Sandy é vegetariana. - O quê?
Senden benim kadar iyi biliyorsun ki o bir yerlerde lanet bir bebek gibi bayılıp kalmıştır.
Sabes tão bem como eu que ele está algures desmaiado como um maldito bebé.
Biliyorsun ki seninle bu şey hakkında konuşamam.
Sabes que não posso falar contigo sobre estas coisas.
Evet, biliyorsun ki sen yönetim değilsin.
- Sim, mas não são "o tipo".
- Sen nasıl biliyorsun ki?
- Como sabes?
Albert biliyorsun ki bir misafir için uygun bir yemek değil.
Albert! Sabes que não é um prato adequado para servir a um convidado.
Biliyorsun ki, Will'de davaya dâhil.
- O Will está no processo também.
Biliyorsun ki...
Ouve-me...
Savaş sonrası modernizm hakkında ne biliyorsun ki?
O que sabes sobre modernismo pós-guerra?
Hadi ama! Biliyorsun ki, burada işim bitince beni de öldürecek.
Assim que terminar isto, ele mata-me.
Silahı nereden biliyorsun ki?
- Como sabias da arma dela?
- Nereden biliyorsun ki...
- Como é que sabe?
Biliyorsun ki birçok firma bunun için seni hapse yollar ve lisansını da elinden alırdı.
Sabes, a maioria das firmas por-te-iam em frente à Ordem e tiravam-te a licença.
Ama sen de biliyorsun ki bu- -
Certo.
Özgür, hani biliyorsun ben öyle merdiven falan inip çıkamıyorum ya artık çok diyorum ki sen bir yarın baksan şu dükkanla bir ilgilensen, ha?
Ozgur. Sabes que ultimamente tem sido difícil subir e descer escadas? Bem, podias ir ao estúdio amanhã?
Belli ki kim olduğumu biliyorsun, yoksa burada olmazdın.
Bem, tu obviamente sabes quem eu sou ou não estarias aqui.
Görebiliyorum kabuğundaki kabalığının gerisini, biliyorsun kelimelerimin ne kadar doğru olduğunu o nedenle dur ve dinle bir süre, eminim ki yakalayacağım gülümsemeni...
Eu posso prever a tua rudeza exterior, já viste o suficiente para saber que minhas palavras são verdadeiras, Então escuta-me um pouco, tenho certeza que tu vais rasgar um sorriso..
- Tabii ki biliyorsun.
- Claro que sabes.
Biliyorsun ki bu kutu başımızı belaya sokacak.
Esta caixa vai meter-nos em problemas.
Onu çok iyi tanıdığın en yakın dostun. Öyle ki kullanıcı adıyla şifresini de biliyorsun.
O teu melhor amigo que tu conheces tão bem que até sabes o seu nome de utilizador e a sua senha.
Belli ki resmî görevde olmadığımı zaten biliyorsun.
Já sabe que não estou em missão oficial.
Hayır, diyorum ki, bizim ortak bir yönümüz var, biliyorsun işte...
Não, estou-te a dizer que temos algo em comum.
Bu demek oluyor ki değişmen gerektiğini biliyorsun.
Isso significa que agora sabes que tens de mudar.
Yani, böyle şeyleri çözmede iyiyimdir ve biliyorsun, geçen hafta beni öptüğünde kimyamız uyuşmuştu, ve biliyorum ki -
Quero dizer, avalio bem este tipo de coisas e quando me beijaste na semana passada houve muita química entre nós, e eu sei...