Birden traducir portugués
16,277 traducción paralela
18 aydır ciddi bir iş piyasası yazısı yazmamış sonra birden bir bakıyorsun tam donanımlı bir suç hikâyesi yazıyor.
Há 18 meses que não escrevia sobre o mundo empresarial. E de repente descobre uma história de crime.
Birden bire.
De repente.
Birden bire keskin nişancı ateş etti.
Foi um excelente tiro, que veio do nada.
Birçok gösterinin birden fazla koreografı vardır.
Há muitos espectáculos que têm mais de um coreógrafo.
Anlaşılan Bay Duncan'ı korumak birden fazla açıdan pahalıya patlayacak gibi.
Parece que proteger o Sr. Duncan está a tornar-se mais caro do que de costume.
64 batı 21 adresinde birden fazla silah sesi duyulmuş.
Vários tiros disparados na rua 64 West 21.
64 batı 21 adresinde birden fazla silah sesi.
Vários tiros disparados na rua 64 West 21. - Não há tiros.
Sadece geçtiğimiz ay yaptıkları işlemler yüzünden birden fazla şirket kepenk kapattı.
Só eles no último mês, as suas acções colocaram várias empresas fora do negócio.
Bu sabah, birden bire bana yürüdü.
Ele tem sido a minha melhor amiga há uma década, e então hoje de manhã, do nada, ela atirou-se a mim.
Önce birden bire yapımcı istifa etti, ardından da mühendis.
Então, o produtor saiu do nada, e depois o engenheiro desiste.
Birçoğunuz uzun süredir yapımcılığımı yapan Susan'ın dün gece birden bire istifa ettiğini biliyordur.
Agora, sei que muitos de vocês sabem que a minha produtora de há longa data, Susan, despediu-se na noite passada.
Samaritan ajanları birden karşımıza çıktı.
Os agentes do Samaritano, apareceram do nada.
Binanın içinde birden fazla silahlı kişi var.
Temos múltiplos combatentes no edifício.
- İkimizi birden indiremezsin.
Não vai ser capaz de matar-nos aos dois.
Birden daldım içeriye. Kulak misafiri oldum.
Entrei só para ver e apanhei o fim disso.
Birden içeri daldım, kusura bakma.
Desculpa entrar assim.
Yürürken ya da metrodayken birden gözyaşlarına boğulurdum.
Ia a pé ou no metro e desatava a chorar sem parar.
Evet, bir gün buradasın ve sonra birden burada değilsin.
Sim, do género, um dia estás aqui e de repente deixas de estar.
Ne yani, Steve'in birden Hristiyanlığı mı tuttu?
O quê? O Steve está todo cristão agora ou algo do género?
Cesaretin birden verdiği o heyecanı yaşayamamanın, senden büyük bir şeyin parçası olmanın coşkusunu hissedememenin.
A não sentir a adrenalina que a coragem nos dá, aquela euforia de fazermos parte de algo maior do que nós.
Birden şak sesi geliyor.
De repente, há um estalido.
Dalgalar çok büyüktü, altına girdim, o kadar karanlık, siyah ve soğuktu ki... ama birden bedenimin dışına çıktım.
Eram demasiado grandes e senti-me a afundar e tornou-se muito escuro, negro e frio, e de repente eu estava fora do meu corpo.
Sonra birden... öfke duydum.
E depois... Raiva.
Birden yapayalnız kaldım.
E de repente, estava sozinha.
Arena Kulübü'nün üyelerini, birden fazla cinayeti içeren bir komploda ve aşırı tehlikeli bir madde üzerinde deney yapılmasında rol oynadığını söyleyen güvenilir bir kaynağımız var.
Temos informações que ligam membros do A.C. numa conspiração que envolve assassinatos e experiências com substâncias perigosas.
İzin verirsen, içimden etrafı güvene alma isteği geldi birden.
Então, se me dá licença. Tenho uma repentina obrigação de proteger o local.
Birden yıkılıverdi. Güneş çarptı herhalde.
Ela desmaiou, deve ter sido do sol.
Bir pilici beceriyordum, birden duvardaki tablolar düşmeye başladı.
Estou a montar a miúda e, de repente, os quadros caem da parede.
Tek bildiğim, hattın öteki ucunda birden sorumluluğunu aldığım çatlak birinin olduğu!
Só sei que há uma voz qualquer no outro lado da linha que está louca e por quem sou, de repente, responsável!
Dow Jones 508 puan birden düştü ve Wall Street'te büyük bir panik var. Beş yıllık iyimser piyasada kazanıIan karların üçte biri yok oldu.
O Dow a cair mais de 508 pontos... e o pânico a espalhar-se em Wall Street... revertendo mais de um terço dos ganhos... deste raro mercado crescente de cinco anos.
Sonra birden yüzüme yumruk yedim... yüzümün yan tarafına öyle sert vuruldu ki, altıma doldurdum.
Depois levei um murro na cara... de lado, tão forte que me borrei todo.
Bilmem, seni davet ettim gelmem dedin, sonra birden ortaya çıktın.
Não sei. Pedi-te para vires, disseste-me que não e apareces vinda do nada.
Ya adamın peşine düşeriz ya da buradan gideriz, ikisini birden yapamayız.
OK, então, podemos apanhar o gajo ou sair daqui para fora. Não podemos fazer as duas coisas.
- Üçümüz birden mi? - Henry de.
Nós os três?
Birden paniğe kapıldılar.
Eles começaram a passar-se.
Olaylar birden tam tersine dönebiliyor.
A situação pode mudar num piscar de olhos.
Şimdi kancayı birden çek ve geriye fırlat. Çünkü biz insancıl kimseleriz.
Agora tira depressa o anzol e volta a atirá-lo para o rio, porque somos humanos.
Bir gün arayıp birden kaynakların tükendiğini araştırma programını iptal edeceklerini söyledi.
Um dia, telefonou a dizer que os fundos tinham acabado e que tinham de cancelar os programas de investigação.
Sonra birden boy attım.
Depois, tive um surto de crescimento.
Bir buçuk yılda kırk santim birden.
Cresci 43 cm em 18 meses.
Michonne'le olan durumumuzdan bahsedecektim sana ama birden oldu.
Eu ia contar-te sobre mim e a Michonne, mas aconteceu.
- Hepsinin birden mi?
De todos?
- Nadirdir. İkisi birden zor.
- É raro, os dois é difícil.
Birden çıkan silahlı çatışmalardan nasıl sıyrılacağımızı iyi biliriz.
Sabemos como nos comportar quando há tiroteio.
Birden çok şampiyonluğu olan, 3 dünya şampiyonluğu bulunan Brody James ve yenilgisiz doğa gücü, "Psikopat" Ceaser Braga.
O tricampeão mundial e várias vezes galardoado, Brody James, e a invicta força da natureza, o "Psicótico" Caesar Braga.
Ve birden senin salonuna mı geliyor?
E vem por acaso a este ginásio?
Birden üçe Mindhorn serisi DVD'de.
Séries um a três do Mindhorn em DVD.
- Niye birden seni dinlemeye başlayayım ki?
E era agora que ia começar a dar-te ouvidos?
Temizlenme birden olan bir şey değil.
A purificação é um processo.
Sonra birden tehdidi unuttular çünkü onları korumaya gelmişiz.
Esqueceram a ameaça porque os temos protegido.
- Birden buraya geldi Jace.
- Ela apareceu do nada, Jace.