English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ B ] / Bu o değil

Bu o değil traducir portugués

22,980 traducción paralela
Bu, o mezar değil.
Não é este.
- Carter... - Bu saçma küçük oda bir firavunun mezarı değil.
- Esta salinha ridícula não é o túmulo de um faraó.
Konumuz bu değil!
O ponto não é esse!
Bu gerçekten hiç umurumda değil.
Não me importa o que nunca foi.
Bu o değil.
Não tem cicatriz. Não é ela.
Bu arada erzaklarin takibini sisman bir kadina yaptirdiginizi tek fark eden ben olamam, degil mi?
E não posso ser o único a reparar que tens uma gorda no controle das rações, pois não?
Jesus'ın malzeme arayanlardan olduğunu ve bu sabah değil dün gittiğini söyledi.
Ele disse que o Jesus faz patrulhas e que partiu ontem, não hoje de manhã.
Bu yol, deponun yolu değil.
Este não é o caminho para o armazém.
Bu arada gerçek adı o değil.
Esse não é o verdadeiro nome dele.
Çünkü bu benim kan davam değil. Bu benim işim.
Isto não é a minha vingança, é o meu trabalho.
Arkadaşın Ash'in tüm bu tuhaflıklardan haberi var, değil mi?
E o teu amigo, Ash, não é estranho às merdas esquisitas, pois não?
Annem seni bu yüzden terk etti, biliyorsun değil mi?
Sabe que foi por causa disso que a mãe o deixou, certo?
Tekneyi durdurursam bu, birilerini indirmek için olur başkalarını bindirmek için değil.
Se parar o barco, será para descer pessoas, não para embarcar mais.
Ama o bot da bu yata ait, değil mi?
O problema é que a lancha pertence a este iate, certo?
Kıyamet değil bu.
Isto não é o Apocalipse.
Bu niye yeterli değil?
Porque é que isso não é o suficiente?
Kusura bakma ama her şey bu oyun bir parçası değil.
Com todo o respeito, nem tudo aqui faz parte do jogo.
Bu benim temel taşım değil mi?
É o meu pilar, não é?
Bu mesajı 30 dakika önce aldık ama görüntü akışı sağlam değil.
Recebemos isto há 30 minutos, mas o tempo não é de confiança.
Onu demiyorum. O'Brien sosyal çevremi genişletiyorum dediğinde bu işi seninle birlikte yapacağını düşünmüştün değil mi?
Não, quando o O'Brien disse que ia interagir socialmente, pensaste que era contigo, não foi?
Ama bu yoğunlaştırılmış güneş enerjisinin bu binayı yıktığı gerçeğini değiştirmez. Sadece o metalik sodyum paneller burada değil.
Mas não significa que a energia solar concentrada não tenha acabado com este prédio.
Hayal ettiğim son değil ama bu da iş görür.
Não é o final que eu esperava, mas vai ter que servir.
Bu hapishane temasını fazla abarttılar, değil mi?
Levaram o tema da prisão muito a sério, não foi?
Bu o kadar basit değil.
Não é assim tão simples.
Minibüsü alıp, bu işi halledersin değil mi?
Vai levar o furgão e tratar disto, certo?
- Evet ama konumuz bu değil.
Sim, mas não é para o que pensa.
Konu bu değil.
Esse não é o ponto.
Senden devamlı bir şeyler istiyorum ama bu sefer benim için değil, babam için.
Eu sei que estou sempre a pedir-lhe coisas, mas... Desta vez não é para mim, é para o meu pai.
Herkes bir anlamı olması şart değil, olayın özü bu kanka, diyor.
Toda a gente diz : "Não é suposto que faça sentido. " É esse o objetivo, meu. "
Bu günahlarımın en kötüsü de değil Vaiz.
E tal não é sequer o pior dos meus pecados. Pregador.
Bizim Vaiz Custer hem bir Tanrı'nın olduğunu, hem de onu bu odaya çağıracağını ve onunla konuşacağımızı iddia ediyor. Doğru, değil mi Vaiz Custer?
Aqui o pregador Custer diz que, não só Deus existe, como vai telefonar-lhe, a partir desta sala, e vamos todos falar com ele.
Ama bu FBI değil.
Mas não é o FBI.
- Şeyin ilk işareti bu değil miydi...
- Esse não é o primeiro sinal de...
O da zordu, ama bu derece değil.
A minha mãe, não. Foi difícil, mas não tanto.
İkinci olarak da, dünyanın kalanının yaptığı lanet şey bu değil mi?
E segundo, não é o que faz o resto do mundo?
- Bu o kadar da kötü değil.
- Não é assim tão mau.
Ama bu yaratık şeytan falan değil bir uzaylı kaçak, İnsan Avcısı.
Mas, esta criatura não é nenhum diabo, é um fugitivo extraterrestre, o "Manhunter".
O da bu dünyadan değil.
Ela também não é daqui.
Uyarı. Bu yapı Myriad hakkında konuşmaya yetkili değil.
Esta máquina não está autorizada a discutir o "Myriad".
Ama bu dünyayı kurtarmanın ufak bir bedeli, değil mi?
Mas, esse é um pequeno preço a pagar para salvar o mundo, certo?
Ders, ne olacağımız belli değil, bu yüzden kendine iyi bak latte içmeyi bırak ve yeşil içecekler iç.
Lição : nuca tomes a vida como garantida, tome sempre bem conta de ti mesma, recusa o "cappuccino", e bebe sumos verdes.
Bu o kadar da basit değil.
Não é assim tão simples.
Çete olsun olmasın, bu cinayetlerin amacı sadece korku değil.
Com gangue ou sem gangue, estes assassinatos não são apenas sobre o medo.
- Bu Brandon değil.
Este não é o Brandon.
Bu adam Jake Townsend Harold ile kavgalıymış ama mavi haplar yüzünden değil.
Este tipo, Jake Townsend, tinha uma disputa com o Harold, mas não foi por causa dos comprimidos azuis.
Bu böyle bir şey ile ilk karşılaşmam değil.
Isto não é o meu primeiro encontro com algo assim.
Peki, birincisi ikiside birlikte mutlu gözüküyorlar ve önemli olan da bu değil mi?
Antes estava, mas eles parecem felizes juntos, e... Não é isso o importante?
Onu aldı çünkü hep golf öğrenmek istediğimi söylemiştim ki bu doğru bile değil.
Ele só comprou porque eu disse que sempre quis aprender a jogar, o que nem é verdade.
- Bu matem elbisen değil mi?
- É o teu vestido de luto, não é?
Bertie ile anlaşmamıza göre ben her şeyi bırakıp sürgünde sessiz bir hayat yaşayacaktım, karşılığında da bana maaş bağlanacaktı. Ama bu anlaşma benim hayatım boyunca sürmeliydi, onun hayatı boyunca değil!
O acordo entre Bertie e eu era que eu abriria mão de tudo, iria para o exílio e seria discreto em troca de uma pensão que deveria durar até o fim da minha vida, não da dele.
Emerson olayıyla bir değil bu.
Isto não é como o Emerson.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]