Elbette ki traducir portugués
1,426 traducción paralela
Elbette ki isteyebilirsin.
Claro que podes.
- Elbette ki, ikimiz sayesinde.
- Graças aos 2, claro.
Elbette ki tekrar Marcel ile bir araya gelmek için.
Certamente para se reencontrar com o Marcelo outra vez.
Elbette ki kıskanacak.
Desde sempre.
Elbette ki biliyordum.
Claro que sabia.
Elbette ki istersin.
Claro que sim.
Elbette ki hayır.
Claro que não.
- Elbette ki öylesin.
- Mas é claro que fazes.
Elbette ki kullanabilirim.
Eu trato.
Elbette ki seni takıyorum.
Claro que me importo.
Elbette ki bu artık eğlenmeyi ve hayattan zevk almayı bırakman anlamına gelmiyor.
Só porque se cresce do lado de fora... não significa que não queiras divertir-te, gozar a vida.
Elbette ki, 10 dakika.
- 10 minutos.
Elbette ki hamileydin ama babasının kim olduğundan emin değildin, değil mi?
Certeza de que estava grávida ou... certeza de quem é o pai?
Elbette ki, Emniyet Amiri de, kapandığını söylediği davaları, arkadan dolaşarak Federallere götüren memurlarının olduğunu ilk kez duyuyor.
E é quando o Delegado sabe que os seus homens andam a tramar nas costas dele para entregar um caso ao FBI, quando já lhes disseram que estava encerrado.
- Elbette ki biliyorum.
- Claro que sei.
Evet, elbette ki kötü.
Bem, claro que é triste.
Elbette ki kaybedeceğiz, ama azınlık mutlu olacak.
Desta vez vamos perder, é claro, mas as minorias vão ficar satisfeitas.
Elbette ki, olağanüstü otomobiller yaratarak.
A nossa forma de construir carros é obsoleta.
Elbette ki sağ.
Direita, de certeza.
- Elbette ki hayır.
- Claro que não.
Hayvanların kralı elbette ki aslandır.
O rei dos animais é, certamente, o leão.
Elbette ki yaparsın.
Claro que podes.
Elbette ki, eğer baş şüpheli ile evlenirseniz,... suçu başka birisinin üzerine atmalısınız.
Bom, quando se casa com o suspeito principal é bom que se aponte para outra pessoa.
Elbette ki. O kızlar bana herşeylerini anlatırlardı.
Oh, claro. as raparigas contavam-me tudo.
Elbette ki var.
Sim, tenho uma ideia.
Elbette ki.
Claro que não.
Bu anlaşmanın yararlı etkileri, elbette ki, Skarra erkinde senin yükselişini de hızlandıracak.
Pelo bem de todos. O benefício deste trato será, é claro... a nossa rápida ascensão... na hierarquia Scariana.
Elbette ki düşmanca olacak!
Claro que são hostis.
- Elbette ki.
- Diabos, sim!
Elbette ki, üzgün olduğunu biliyorum ama azıcık da olsa sevinmiyor musun?
Sim, claro, sei que está triste, mas não está também um pouco feliz?
Elbette ki bahsettiğimiz şey doğuştan gelen potansiyel... ki bazı organizmalar buna erişirken bazıları da yapamayacak.
Claro, que estamos a falar de potencial inerente... que alguns organismos podem atingir, enquanto que outros não.
- Elbette! Onu kim ister ki?
Quem quereria estar com ela?
- Biz girebilir miyiz ki? - Elbette.
E podemos entrar?
Ve elbette, dedim ki, "Tabii ki farketmez."
E, claro, eu disse : "Claro que não importa."
Komutan Tucker'ı hatırlarsınız. Evet, elbette, tabii ki.
- Lembra-se do Comandante Tucker?
Elbette gireceğim, neden ki?
Claro, por que não?
- Elbette kim ister ki?
- E quem precisa?
... elektrik olmadan ancak bu kadarını yapabildim. Biraz jambonlu ve peynirli sandviç, hindili sandviç, dana rostolu sandviç ve elbette makarna salatası, patates salatası ve tabii ki normal salata.
Amy, não posso fazer muito sem electricidade, mas consegui fazer sandes de queijo e fiambre, sandes de peru, carne assada, salada de macarrão, salada de batata e uma salada normal.
Ki bu, elbette, çok kötü bir haber.
O que significa, claro, muito más noticias.
Elbette... Mesele şu ki...
O problema é que você só tem um tiro.
Elbette. Neden yiyemeyesin ki?
Não vejo por que não.
Elbette, yani Ron'a nasıl kızabilirim ki?
Rum? Como posso me zangar com Rum?
Öyle ki bu neredeyse nefesini kesiyordu. Bu Polina'nın parfümü, ve elbette onu büyük göğüslerine sürüşüydü.
"Era o perfume de Polina e sua aplicação em seu amplo seio."
Ki bu, elbette, çok kötü bir haber.
O que, é claro, são péssimas notícias.
- Elbette ki gelir.
- Claro.
Elbette, utanmıyorum ki!
Não tenho vergonha nenhuma. - Pois, mas tenho eu.
- Senin durumun farklı mı ki? Hayır, elbette değil.
Não, claro que não.
Onu Efendi Sakai'ye veriyorum. O kadar memnun olacak ki bize iş konusunda iyilikler yapacak. Elbette.
- Vou dá-la ao Senhor Sakai, que ficará tão contente que faz negócios connosco.
Elbette, neden olmasın ki?
Sim, porque não?
Yani, elbette, tabii ki.
Sim, claro que queria.
Elbette öyle söyledim. "Zorba" sözcüğünü kim iltifat olarak alır ki?
É claro que disse isso. Não imagino quem poderia achar que "militarista" é um elogio.