Etrafta traducir portugués
7,985 traducción paralela
Ve herkes etrafta sanki Enya'nın klibindelermiş gibi dolanıyor.
E anda toda a gente por aí como se estivesse num vídeo da Enya.
Gözünüzü açık tutun. Etrafta ayılar var.
Fiquem atentos, andam por aí ursos.
Steroit kullandığıma dair dedikodular dönüyor etrafta.
Já corre o rumor que tomo esteróides.
Etrafta dolaşıp bulabildiği kadar kızdan faydalanan birisin.
- Andas aí a comer tudo o que podes.
- Etrafta kimse yok.
Ninguém está a ver.
Avukatı etrafta dolanıyor.
Ele tem um advogado aqui no edifício.
Antibiyotik almak yerine etrafta yürüyen ölüler gibi dolanıyor.
Ele prefere andar para aí como um zombie do que tomar antibióticos.
İçki yok, uyuşturucu yok, etrafta oyalanmak yok, geç kalmak yok ; Hiçbiri.
Nada de bebidas, nada de drogas, nada de distracções, nada de chegar tarde, nada disso.
Dinle beni. Babamız için bir şey yapmak istiyorsan etrafta bu pislikle dolaşma.
Escuta, queres fazer algo pelo pai... deixa de dar conversa a este rato.
Hiç etrafta sıçtıklarını gören oldu mu?
Alguém ficou por perto tempo suficiente para ver um movimento intestinal?
Etrafta bacaklar falan var.
Tem pernas e cenas por todo o lado.
Yutabileceği çok ıvır zıvır var etrafta.
Desculpem, há demasiadas coisas que ele pode ingerir.
- Etrafta hiç hırsız görmüyorum.
Nao vejo ladrao nenhum.
Etrafta dolaşan 100 tane mühendis var.
Estão cá uns cem engenheiros.
Etrafta "Asla kaybetmem." havaları atıyorsun.
Andas por aí como se fosses imune ao falhanço.
Steven? Etrafta koşuşturmayı bırakır mısın?
- Queres deixar-te de palhaçadas?
- Etrafta insanlar var adamım... - Biliyorum.
Há gente por aqui,
Etrafta tuğla gibi kaset taşıyorsun.
Carregas um tijolo que toca uma cassete.
Dur biraz, Jim! Etrafta gezip insanları kovacak bir elemanım yok çünkü bazı elmasını yemeyi kesmeyen güvenilmez pislik tamamen sinirimi bozuyor.
Não tenho pessoal para andar a despedir gente... porque um idiota inseguro que não deixa de comer a sua maça... se chateou.
Gecenin bir yarısı dışarıda tek başıma neden etrafta dolandığımı biliyor musun?
Queres saber porque estou aqui... conduzindo sozinho, a meio da noite?
Hiçbir şey olmamış gibi etrafta dolaşıyordun.
Andavas como se nada tivesse acontecido.
Etrafta dolaşıp, bir şeyleri berbat ediyorum.
Eu só ando por aí e faço merda.
Etrafta uçabilmek için.
Para eu poder andar por aí.
Sence Biz eski kafalıyız. Ve... ve... ve iki kişilik bisikletlerden mi kiralayacağız, Ve etrafta uyumlu kıyafetlerle mi dolaşacağız?
Pensas que vamos a uma loja de antiguidades e... e... e, vamos alugar uma bicicleta de dois lugares e andar à volta da cidade, com equipamentos iguais?
Bir şeyler gizleyerek etrafta dolaşmak giderek garip hissettiriyor..
Está a ficar estranho andar às voltas desta maneira.
Etrafta çıplak dans ediyordu. Çok güzeldi.
Andava a dançar toda nua e... estava tão bonita.
Etrafta dolaşmalarını özlüyorum.
Não sei. Sinto a falta de as ver por perto.
Hadi M sahadaki bir adamın bunlarla yarışabileceğini söyleme. Öldürme yetkisiyle etrafta koşturmanın.
Não pode dizer-me que um homem no terreno pode competir com tudo isto, andando por aí à solta com a sua licença para matar.
Etrafta olsaydın bu asla yaşanmazdı.
Nunca teria acontecido, se ainda estivesses por cá.
- Sizi hiç etrafta göremiyorum.
- Nunca vos vejo.
Şey zannederdiniz... Etrafta dolaşan zombileri izlediğinizi zannederdiniz.
Seria como verem zombies a passar.
Yani onunla etrafta dolaşacak mıyız?
Para podermos andar por aí com ela?
Bilmiyorum, etrafta çok fazla insan vardı, gerçekten düşünmüyordum.
Não sei, havia tanta gente por ali, eu não estava realmente a pensar.
Yalnızca bir gece çalışması gerekiyor ve etrafta kızağı ve sihirli ren geyikleriyle uçuyor. - Mike, ben...
Trabalha só uma noite voando no trenó com as renas mágicas.
Büyük ve siyah bir şey, etrafta geziniyordu.
Era uma forma grande e escura a flutuar ali.
Bunun etrafta dolaşmasını isteyeceğini sanmam.
Penso que ele não vai querer isto nas rondas.
Pencereden parlak bir nesne görüp içeri uçar ve yaralanır. Odada etrafta uçarken lambaya çarpar.
Bem... ele viu algo brilhante através da janela voou para ela, magoou-se, voou pelo quarto, derrubou o candeeiro.
Bütün o vahşiler etrafta gezerken insan güvende olamıyor dışarıda.
É melhor andar prevenido lá fora com esses selvagens por aí a vaguear.
Etrafta çavuş ya da asker göremiyorum.
Não vejo nenhum pau nem nenhum tronco.
Etrafta başkalarını görürsek ikinizi de infaz ederiz.
Se virmos mais alguém a mover-se sorrateiramente, executamos-te.
Hapse gitmek yerine 30 gün boyunca etrafta koşturup her şeyi mahvedecek!
Em vez de ele ir para a prisão, tem 30 dias para andar por aí à solta, a lixar tudo!
O kadar yaşlı bir adam olacağım ki kendi evin, eşin, bir sürü çocuğun, köpeğin, kedin olacak ve herkes, her şeye ketçap sıkarak etrafta koşuşturuyor olacak.
Eu estarei muito velho, está? Tu já terás uma casa, um marido, um monte de crianças, cães e gatos e todo vão estar a pôr ketchup em tudo.
Sanırım baban dönene kadar etrafta takılacağım.
Acho que vou ficar por aqui à espera dele.
Etrafta bir sürü heykel falan...
Cheia de estátuas e o...
Çocuklar varken alkol almak yasak, ama etrafta dolaşan velet görmedim.
Ya, o alcool pode ser contra as regras quando os miúdos estão cá, mas não vejo aqui nenhum fedelho.
Etrafta çok güzel şeyler var.
Há tantos gajos giros.
- Etrafta kurtlar olabilir.
Devem haver lobos por perto.
Ben de senin yerinde olsam etrafta hava atarak gezmem.
Se fosse eu, não andaria com a etiqueta para fora.
Etrafta insanlar olduğu için şanslısınız çünkü şu an öyle kızgınım ki...
Têm sorte em haver testemunhas, porque estou tão furiosa neste momento...
Ben'i etrafta göremiyorum.
Não vejo o Ben.
Etrafta uyuşturucu satıcıları vardı..
Que tinha sido traficantes de droga.