Fakat traducir portugués
56,083 traducción paralela
Mal teslimlerini devam ettirmenizi takdir ediyorum fakat işler gereksiz yere gerilince ben de gereksiz yere geriliyorum.
Agora, fico satisfeito que estejam a fazer a entrega, mas, as coisas ficaram desnecessariamente tensas, e isso deixa-me desnecessariamente tenso.
Ama sen de kalmayacaksın o da kalmayacak, biliyorum fakat keşke sen kalsan.
Mas sei que não vais ficar, e ela também não, mas eu queria que ficassem.
Fakat güvenlik protokolünü ince eleyip sık dokumamız gerek. Özellikle de dandik olduğu kanıtlanmış noktalarda.
Mas precisamos refinar o protocolo de segurança, especialmente em pontos que provaram ser falíveis.
Zor katlanılacak bir durum olduğunun farkındayım fakat buradaki idareye katılmak kesinlikle doğru seçimdi.
Sei que é uma situação de merda, mas assumir a gestão aqui foi, de facto, a escolha correta.
Fakat sizde hiçbir zaman sahip olamayacağım bir şey var.
Mas vocês têm algo que eu nunca terei.
Fakat hayatımızın üstüne oynuyorsun.
Mas você está apostando nossas vidas.
Fakat şunu bil ki, zamanında göstermemiş olsam da yanımda olman beni mutlu etti.
Mesmo que eu não tenha demonstrado, eu gosto quando você está por perto.
Bu haberi size verdiğim için gerçekten üzgünüm fakat kızınız ölmüş.
Lamento sinceramente ter de ser eu a dizer-lhe isto, mas a sua filha morreu.
Fakat Naomi çağrınca bende her şeyi bitti.
Mas a Naomi tomou a decisão. Fim da história para mim.
Az kalsın ölecektin fakat oldukça rahat görünüyorsun.
Parece bastante relaxada para alguém que quase foi pelos ares.
Fakat bu meseleyle ilgisi yok.
Mas neste assunto, as suas mãos estão limpas.
Fakat biz bunu kullanamıyoruz..
Mas não podemos usar.
Fakat şunu yaparsanız, ayağa kalkıp gerçekten neler oluyor diye sorarsanız...
"Mas se disseres isso, se te levantares e disseres mesmo o que está a acontecer..."
Fakat yine de bunları almak zorundasın yoksa kıvranmaya başlayacaksın.
Mas ainda tens de tomar estes, ou vais começar a ter convulsões.
Fakat diğer seçenek koğuşa kilitlenmendi.
Mas a alternativa era o isolamento.
Fakat bu bağlantıları, videoları 7 / 24 internete sunma nedenimiz,... bunun bağımsız bir Amerikalı olmak için yapılan bir çağrı olduğunu hissedip, şimdi ayağa kalkma zamanının geldiğini anlamanızı istememizdir.
" Mas é por isso que estamos a colocar estes links e estes vídeos, para todo o mundo, todos os dias da semana, porque se sentires, esta chamada para seres um Americano independente, o tempo para revoltarem-se é agora.
Sekou'nun bize verdiği numara bir süredir kullanım dışı fakat onu bulmak zorundayız. Çünkü oğlunuza verdiği para, olayı çok kötü gösteriyor.
O número que o Sekou deu-nos foi desligado, mas temos de encontrá-lo, porque o dinheiro que ele deu ao seu filho soa muito mal.
Hayır. Fakat siz internette intihar eylemcilerini övmüyorsunuz.
Não, mas vocês não estão online a elogiar os bombistas suicidas.
Bir dayanışma deneyimi idi, asla unutulmaması gereken bir tecrübe.. Fakat korkarım ki Sayın Seçilmiş Başkan unutmuş.
Foi uma experiência enriquecedora, uma experiência que nunca se esquece, só receio que a Presidente eleita se tenha esquecido.
Bu size oy kazandırabilir fakat Tanrı korusun ne yaptığınızı bildiğinizi de sandırabilir.
Isso pode dar-lhe votos, mas Deus nos livre se pensares que sabe o que está a fazer.
Neticede bu senin kararın, fakat sana danışmanlık yapmak da benim işim.
No final o que conta é a tua decisão, mas também é meu trabalho aconselhar-te adequadamente.
Fakat bugün seni ziyaret ettiğini söylemiştin.
Mas disse que ele visitou-a hoje. Sim.
Fakat şu an bize değil.
Só não é o momento para nós.
- Fakat Sekou öyle değil.
Mas não o Sekou.
Fakat lanet Sekou ağzını kapalı tutamadı.
Mas o maldito Sekou só tinha de manter aquela boca calada.
Fakat yarın görüşeceğiz.
Mas vejo-te amanhã.
Fakat şimdi istiyorum.
Mas agora quero.
Fakat...
Mas...
Söyleyemem fakat acilmiş.
Não sei dizer, mas aparentemente, é urgente.
Franny'nin hayatında daha çok yer alabilme amacıyla yakın zamanda Brooklyn'e taşınıp yeni bir kariyere başlamış fakat Franny'e daha düzenli bir ortam sağlama çabasının bazı kör noktalar tarafından baltalandığını öğrendim.
Recentemente, ela mudou-se para Brooklyn e começou uma nova carreira um esforço para tornar a presença mais consistente na vida da Franny. No entanto, descobri que os esforços da menina Mathison para proporcionar um ambiente estável à Franny foram comprometidos por alguns... Pontos cegos.
Üzgünüm fakat, Quinn'in artık evimde yaşamadığını bilmelisiniz.
Peço desculpa, mas deve saber que o Quinn já não vive na minha casa.
Fakat sana yardım edemem.
Mas não posso ajudar-te.
Fakat Mossad, bir İran Devrim Muhafızları Ordusu yetkilisinin onlara anlatacak çok şeyi olduğunu söyledi.
Mas a Mossad argumentou que o chefe do IRGC tem muito para lhes dizer.
Fakat yasal plân açısından şunu anlamamız gerek : Ülkede bu kanıt üstünden Dar Adal'a soruşturma açılmasını kabul edecek bir yargıç yok.
Mas como proposta legal, precisamos perceber, que não há nenhum juiz neste País que vá permitir que seja feita uma acusação contra o Dar Adal para prosseguir com esta evidência.
Buradaki sistem dinamik veril sunucu kullanarak konumunuzu gizliyor. Fakat güvenlik duvarında sorun var.
Está bem, então, o sistema aqui usa proxies dinâmicos para esconder a tua localização, mas há um conflito com a firewall.
Fakat görünüşe göre ziyareti ertelememiz gerekecek.
Mas, parece que vamos ter de adiar a visita.
Fakat halk önünde küçük düşerim.
Mas vou ser humilhado...
- Fakat bizi yüzüstü bırakamazsın.
Mas você não pode nos decepcionar.
Fakat oradaydı, değil mi?
Mas ele estava lá, certo?
- Fakat oradaydı, değil mi?
- Mas ele estava lá, certo?
Bir kölenin azadı için ödenmesi gereken kefaret fakat sıradan bir köle değil.
É um resgate a ser pago para libertar um escravo. Mas não se trata de um escravo qualquer.
Haklı efendim. Fakat o atlılar bir anda ortaya çıkıp nereye gittiğimizi sordular ve bizi bırakıp ortadan kaybolmaları için dua ettik.
Ele está certo, senhor, mas esses cavaleiros apareceram do nada perguntando-nos para onde viajávamos.
Fakat komutanını buraya, bana getireceksin. - Gözünü al.
Mas vais trazer o seu comandante para cá, para mim.
Fakat durum bundan da kötü.
Não!
Fakat kim bunun kolayca hallolacağını iddia etti ki?
Mas desde quando esperávamos que fosse outra coisa qualquer?
Fakat bundan emin olmalıyım.
Mas tenho de ter a certeza.
Fakat ekip listenin Grimes'ta olduğunu doğrulayana kadar hareket etmeyecek.
Eles só avançam após saberem que o Grimes tem a lista das células.
Fakat sisteme direk girip arama yapıIan baz istasyonuna ulaşırsak...
Se entrarmos directamente no sistema e identificarmos a torre responsável pela chamada...
Fakat terfi verilecekken, kapalı kapılar ardında önem arz ediyor.
Bom, à porta fechada, quando as promoções estão a ser concedidas, isso importa.
Fakat bunun sorumlusu olan adamı ele geçirmek... Bir başlangıç olurdu.
Mas imagino que deitar as mãos ao homem responsável por isso poderia ser um começo.
- Fakat ben suçlu değilim.
Mas eu não sou culpado.
fakat ne 19
fakat neden 40
fakat efendim 19
fakat ben 85
fakat bu 37
fakat sen 42
fakat o 40
fakat sonra 25
fakat nasıl 24
fakat şimdi 42
fakat neden 40
fakat efendim 19
fakat ben 85
fakat bu 37
fakat sen 42
fakat o 40
fakat sonra 25
fakat nasıl 24
fakat şimdi 42