English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ I ] / Işık

Işık traducir portugués

9,184 traducción paralela
- Işık tam ten rengine uygun değil şu anda.
- Só um segundo, esta luz não o favorece.
Işıkta bekliyordum ve çılgın bir adamın kenara çekip sokaktan bir kızı zorla arabasına soktuğunu gördüm.
Bem, estou no semáforo quando vejo um tipo qualquer a encostar, apanha uma rapariga no passeio e, mete-a dentro do seu carro.
- Bilmiyorum. Işık gibiydi.
- Não sei, parecia... uma luz.
Işık çok fazla!
Demasiada claridade!
Işık daha iyi.
A iluminação é melhor.
Işık verebilirim belki.
Ver se consigo alguma luz.
Işıklar açıkken kıyafetlerimi çıkaramam.
Não conseguia despir-me com a luz acesa.
Açık kaldı. Işık!
Está a ficar aberto.
- Işık versenize!
- Preciso de luz, caramba!
Işık sönecek.
Estou a perder energia.
Açıkçası bu iş artık saçma bir hal almaya başladı.
Sinceramente, esta situação está a começar a ficar ridícula.
Artık bu iş bittiğine göre hiçbir şey seni durduramaz.
Agora que tudo isto terminou nada te impede de fazê-lo.
Bak bu iş çok daha karışık...
Ouve, isto é muito mais complicado...
Artık ayaklandığına göre bir iş bakma vaktin geldi.
Agora que estás bem, talvez devas arranjar trabalho.
Işık yayımlayıcı diyotlu bir yer seçmek.
Escolher um local cheio de chumbo.
İş ve özel hayatımızı ayrı tutacağımız konusunda mutabık olmuştuk.
Mas combinámos separar a vida pessoal da profissional.
İyi iş çıkardınız ama Orlando artık şüpheli değil.
Bom trabalho, mas o Orlando já não é o nosso alvo.
- Peki. 9 farklı ülkede iş yaptım lâkin kendimi seninle kıyasladığımda, bin yıllık meşe ağacı gibi hissediyorum.
Eu tenho negócios em nove países, mas comparado contigo, sinto-me uma árvore com raízes de três mil anos.
Isırık, insanı dönüştürmüyor ama virüsün tedavisi mümkün değil.
As mordidas não nos transformam, mas a infecção não é curável.
Attılar ama bu kısma şok olabilirsin New York'ta tek iş orada değil.
Expulsaram, mas... Agora, isto pode ser um choque para ti... existem outras clínicas na cidade de Nova Iorque.
Çıkışı olmayan bir iş.
Não há uma estratégia de saída.
- Siktir! - Isırık izleri mi?
São marcas de mordidas?
Isırık izleri görüyorum.
Vejo marcas de mordidas. Paramédico.
İş için değil de sadece arkadaşlık için mi?
Não para negócios, como um amigo?
İş ilanlarına baktı, bana kıyafet ödünç verdi, görüşmelere götürdü.
Procurou os empregos, emprestou-me roupa, levou-me de carro às entrevistas.
İyi bir iş bulmak için hizmetkârlık boyunduruğundan kurtuldu.
Ela deixou o jugo do serviço para ter uma boa vida.
Bu yüzden ilk önce zihnini kıracağım ve o iş tamamlandığında, bedenini alacağım.
Portanto, vou vergar primeiro a tua mente, e quando esse trabalho estiver concluído, fico com o teu corpo.
Isırık izleri de var.
E algumas marcas de mordidelas.
A hala dışarıda bir yerlerde, bir arada kalmamız ve bu kızı iş üstünde yakalayabilmeye, çalışmamız gerek.
"A" continua à solta. Temos de nos manter unidas e ver se apanhamos esta rapariga com a boca na botija.
Bu iş bitince kızınla evlenmek istiyorum.
Quando tudo isto terminar, quero casar com a tua filha.
Orada birçok yeni iş var artık.
Há todo o tipo de empregos lá agora.
İş bu yüzden göğüs kılları yeniden gözde olacak.
E é por isso que um peito peludo está a caminho... de voltar.
Ne iş gecenin bir yarısı, burada ne yapıyorsun... ve neden evyede flash belleği yıkıyorsun?
Que tipo de trabalho estás a fazer aqui no meio da noite que implica lavar uma pen no lava louça da cozinha?
- Saat 5, iş çıkış saati. Metroya saldırmak için mükemmel zamanlama.
Às 17h é hora de ponta, altura perfeita para atacar o Metro.
Kızımı bu işe karıştırarak bunu sen kişisel bir iş haline getirdin!
Tu tornaste isto pessoal... ao arrastares a minha filha para isto.
İş hayatımdaki iki yıllık boşluğu açıklamak istedim.
Queria explicar os dois anos de intervalo no meu currículo.
Bu iş olacağına varır. Eğer hâlâ bir sıkıntın varsa bir yürüyüşe çıkar çözeriz.
Uma vez que o tempo siga o seu curso e se ainda tivermos um problema, tu e eu vamos dar um passeio.
Onlar için yapabileceğin en iyi şey en kısa sürede bilgilendirmek ki başka bir iş bulabilsinler.
A melhor coisa que podes fazer por eles, é avisá-los cedo, para que possam procurar outros empregos.
3 haftada kadar önce, iş arkadaşının öldürülmesine tanık oldun, River.
Assistiu ao homicídio da sua colega há menos de três semanas, River.
Biliyorum ama onunla çıkıyorum. Yani iş için en iyi adayın o olduğundan kesinlikle emin olmalıyım.
Eu sei, mas namoro com ele, por isso tenho de ter a certeza absoluta que é a melhor pessoa para o trabalho.
- Mitchell nasıl? - İyi. Şu an birkaç iş teklifi arasında gidip geliyor fakat herkesi seninle kıyaslaması büyük sorun oluyor doğrusu.
Na verdade, está a analisar algumas propostas de trabalho, mas está com dificuldade porque compara sempre os outros contigo.
Sıkı bir iş gününün ardından ne kadar doyurucu olacağını düşün bir de.
Imagina quão mais satisfatório seria a seguir a um dia de trabalho.
Stevie ölmeden yaklaşık bir ay önce bana geldi. İş arıyordu.
Veio um mês antes de perdermos a Stevie, à procura de emprego.
Yaklaşık üç ay önce geldi. İş arıyordu.
Veio três meses antes, à procura de emprego.
Gerçek failler kaçmışken iş senin üstüne yıkılmış durumda.
Você está sendo presa enquanto o verdadeiro criminoso foge.
- Bir iş yarım kalınca kıçım kaşınıyor çünkü.
Negócios inacabados dão-me comichão no cu.
Kızlara özgü bir iş yapma havasındayım.
Meu espirito tem uma necessidade desesperada duma tarefa de rapariga.
Eskiden birlikte birkaç iş yapmıştık.
Fizemos alguns trabalhos há algum tempo.
Bu yaptığınız tam olarak şaklabanlık iş arkadaşlarım.
Isto, meus associados, é a definição de "parvoíces".
Bir sonraki işimizde yardımcı olur. Artık iş her neyse.
Pode ser útil no próximo trabalho, seja lá qual for.
- Hangi iş böyle karşılık verir?
E que tarefas seriam essas?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]