Kadın yok traducir portugués
1,336 traducción paralela
- Beni burada bırakamazsınız yol boyunca başka bir kadın yok.
Não podem deixar-me aqui. Não há outra mulher num raio de quilómetros.
Bir tek kadın yok işin içinde, Tom.
Ela não é arraia miuda, Tom.
Ama benim pozisyonumda çalışan fazla kadın yok ve biz tekrar beraber çalışacağız ben sadece...
Mas não há muitas mulheres na minha posição e vamos trabalhar juntos de novo e eu apenas...
Para yok, güç yok, kadın yok.
Dinheiro-não, poder-não, miudas-não.
Ne, kadın yok mu?
O quê, não há mulheres?
O zamana kadar, araba kullanmak yok, alkol yok, ve en önemlisi kadın yok!
até mesmo, não conduzir, não beber e, o mais importante...
Senin kadar iyi başka bir kadın yok.
Bem, não há outra mulher com a tua determinação ou limite.
Kadın yoksa dert de yok.
Sem mulher, sem lágrimas.
Yok, hayır. Kadın Hollanda Kalvinisti'ydi.
Ela era uma calvinista holandesa.
Güçlü ve başarılı bir erkek olarak yakın bir gelecekte hiç şüphe yok ki birlikte olacağım onca kadının düşüncesi başımı döndürüyor.
Sou forte, homem bem sucedido que vai ter sorte com todas as mulheres que sair, num futuro proximo.
Benim bir acendam yok Bu biraz hakaret sayılır aslında, ben hiç bir acenda olmaksızın kadınlar ile gayet iyi arkadaş olabilirim.
Eu não tenho planos. Isso até é ofensivo. Sou perfeitamente capaz de ser amigo das mulheres, sem quaisquer planos.
Hiçbir kadının yok ki.
Não tens mulheres.
O iğrenç kulübeye dönmeye hiç niyetim yok. Hele hele o dayanılmaz kadının ve yaşlı çekilmez köpeğin olduğu eve.
Não faço tenções de regressar àquele covil nojento com aquela mulher intolerável, aquele gordo estúpido e aquele cão intragável.
Beş kadın bebeklerine kavuştu ve benim hala bebeğim yok.
Cinco mulheres já tiveram cinco bebés e eu não tive bebé nenhum.
Sana yardım ederdim ama daha bir kadını öpmüşlüğüm yok.
Eu ajudava mas ainda não beijei uma humana.
Bir tabak bile yıkadığın yok.
Nem sequer lavas um prato.
Hayır, bunun Debra ile ve onun kötü ev kadını olmasıyla bir ilgisi yok.
Isto não é sobre a Debra e o seu mau governo da casa.
Kaos krallığında kadınların işi yok deme.
E não me digas que o Reino do Caos não é sítio para uma mulher.
Artık bir garajda yaşamaya tahammülüm yok! Ben bir kadınım.
Eu já não consigo mais viver numa garagem!
Kadının bacakları arasındaki tatlı, kutsal gizemden... daha çok ihtirasların ve savaşların nesnesi olmuş... bir yer daha yok ve ben ona gururla... kukum diyorum.
Não existe lugar algum, em nenhum sitio, que tenha sido objecto... de mais ambições, mais batalhas que o doce, e sagrado mistério... entre as pernas de uma mulher que eu me orgulho de chamar... a minha rata.
Bu yatakhaneye kadınların girmesine izin yok.
As mulheres não podem entrar neste dormitório!
Şu anda bir kadınım yok nasıl olsa.
Eu agora não tenho mulher, portanto...
Küçük bir çocuk görüyorum. Bir de yetişkin kadın. Ama baba yok.
Vejo um menino e uma mulher, mas não vejo o pai.
Acelemiz yok. Daha önce de diğer kadın olmuştum.
Não há pressa Se não você seria outra.
Unutma, akıllı, güçlü, güzel, bağımsız bir kadınsın. Seni tamamlaması için bir erkeğe ihtiyacın yok.
E lembra-te, Elizabeth, tu és uma mulher inteligente, forte, bonita, independente, e não precisas de um homem para te completar.
Ve Julie Farthwork, "Bilgisayar Güvenlik Merkezi" nden bence öyle bir kadın da yok.
- E a Julie Farthwork do Centro de Pesquisa de computadores? Não tenho tanta certeza se ela existe também.
Sana anlatmamın sakıncası yok John, bir kaç kez bir kadınla beceremedim. Endişelerim yüzünden...
Em duas ocasiões, chorei como uma mulher por pura frustação.
Kendisinin kadın olmasına... etek giyip dolaşmasına falan gerek yok.
Ele não tem de se transformar numa mulher, nem de andar com vestidos e coisas assim.
Bu kadının avukat tutmaktan başka bildiği şey yok.
Tudo o que esta mulher faz é contratar advogados.
Belki konumuzla ilgisi yok ama tren hurdalığındaki kadın kimdi?
Posso estar enganado, mas quem era aquela mulher no cemitério de comboios?
Saçlarım ağardı, ama anladım erkekle kadın arasında hiçbir fark yok.
O meu cabelo é branco mas eu apercebi-me... que não existe diferença entre homem e mulher.
Bagajdaki kadının olayla hiç bir ilgisi yok.
A mulher na mala do carro, não tem nada a ver com tudo isto.
"Erkeğin" şeytani oyuncaklarına ihtiyacımız yok bizim "kadınımız" var.
Não precisamos de usar as ferramentas malignas do "homem" quando temos a "Mulher".
Çünkü 40 yaşında bir kadınının böyle gözükmesine ihtimal yok.
É que nenhuma quarentona deve ter esse aspecto.
Maalesef, eldivenin içinde hiç epitel hücresi yok çünkü temizlikçi kadının elinde amonyak varmış. Anlıyorum.
Mas não havia células epiteliais nas luvas, porque a empregada de limpeza tinha amoníaco nas mãos.
Yani Amelia'yı Myles öldürdü menajeri suçu örtbas etti ya da kadını menajer öldürdü ve Myles'ın haberi yok.
Então, o Myles matou a Amelia e o manager encobriu... ou o manager matou a Amelia e o Myles não faz ideia?
Yakın akrabası yok. Bekar bir kadın Vegas'a tek başına tatile mi gelmiş?
Uma mulher solteira de férias em Las Vegas sozinha?
Altın bulunduğundan haberi bile yok. - Kadın bizimle konuşur mu dersin?
- Achas que ela vai falar connosco?
Benim kadın için para harcamaya ihtiyacım yok.
Não preciso de pagar para ter mulheres.
Kadın kredi kartını sınırsızca kullanabiliyor ama banka hesabı yok.
Cartão de crédito ilimitado, mas não tinha conta bancária. Ela não precisava.
Babylon'da hiç kadınımız yok.
Não temos mulheres, aqui em Babylon.
Haberci olmama gerek yok, kadın olmam yeter.
Não tenho de ser repórter, basta ser mulher.
Vulcan kadınını al. Diğerlerini yok et.
- Levem a Vulcana e destruam os outros.
Sekiz aylık hamile bir kadının mutfağa koşturup durmasına hiç gerek yok, değil mi?
Não me parece haver nenhuma razão... para uma grávida de oito meses... andar dentro e fora da cozinha, pois não?
Çalışan bir kadınım ve aşağıda bir şeyler aramana vaktim yok.
Sou trabalhadora e não tenho tempo para andares aqui em baixo à procura.
Bu kadının yüzünü yıkar gibi bir hali yok, merkezdeki klas bir restoranda sıra bekliyor gibi.
Não me parece que esta mulher esteja a lavar a cara, parece-me que está na fila de um restaurante badalado da Baixa.
Bahane yok demişken, daracık kot pantalonları oradaydı - her kadının bir gün yine sığarım umuduyla sakladığı kot pantalonlar.
E, por falar em nada de desculpas, ali estavam eles, os jeans de magra, os jeans que todas guardam, na esperança de voltarem a caber.
- Eğer ben bir kadının banyosuna saklandım diye kovulmuyorsam, bence işin için endişelenmene gerek yok.
Se eu não fui despedido, por me ter escondido no chuveiro de uma mulher, acho que estás safo.
Mahalledeki yaşlı kadınla ilgili sorun yok. Adamın Omar hâlâ kayıplarda.
Isso significa a velhota dos bairros sociais, o que não é problema, e o teu amigo Omar, que está desaparecido.
- Konu şu ki - Bunun hakkında konuşacak bir kadını yok
O que se passa é que não pode desabafar com uma mulher.
Kadın eli gibisi yok!
Não há nada como um toque feminino.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73