Kalacak traducir portugués
10,965 traducción paralela
Kuş Dünyası'nda sevdiklerine kalacak bir yer bulabilirim hatta iş de bulabilirim, muhtemelen solucan çiftçiliği.
Posso oferecer-vos casa aqui no mundo passaralho, até empregos, talvez como apanha-minhocas.
Ahmed, biz başladığımızda söylemiştim Ben geçmek zorunda kalacak ne zaman bir zaman gelecek ki.
Ahmed, disse-lhe quando começámos que chegaria uma altura em que eu teria de seguir em frente.
- Sen protokolüne beni bilgilendirmek zorunda kalacak.
Tem de me informar sobre o protocolo.
Sizin toplantı o dönene kadar beklemek zorunda kalacak.
A reunião terá de esperar até ele voltar.
Onu size vermeden önce Alman İstihbarat Servisi'nin güvenli evinde 7 gün kalacak.
Sete dias na casa segura do BND antes de o entregarmos a vocês.
Bu yanına kar mı kalacak?
- Ela vai escapar desta?
Ordunun komutanı olarak, cephane bende kalacak.
Sim, bem, como Capitão da tropa, protegerei o arsenal.
Hangi taraf üstte kalacak?
Que lado ficará virado para cima?
İhraç noktasına son gelen stajyer, geride kalacak.
O último formando a chegar à extração será deixado para trás.
Yük rampası açılınca güvenlik gelmeden önce Çoğaltıcıyı alıp kaçmak için 90 saniyen kalacak.
Assim que as portas abrirem, vão ter 90 segundos para encontrar o tubo e fugir antes que os homens armados apareçam.
Ne işe yarayacak bu? Biri gidecek geriye 99 kalacak.
Como é que isso funciona?
Ondan nefret ettiğime Lily'yi inandıracağım ve hamlesini yapmak zorunda kalacak.
Eu convenço-a de que o odeio, e ela terá vencido a dela.
- Hayır. Kapı da açık kalacak.
E a porta fica aberta.
Buradan uzaklaştığımda Storri serbest kalacak.
Libertarei Storri quando estiver suficientemente longe.
Karın vaftiz kızım olarak kalacak.
A tua esposa continua a ser minha afilhada.
Gerçekleri vermek zorunda kalacak.
Ela vai ter de lhe dizer a verdade.
Kendi oğlunuz ihanetiniz sebebiyle sizi idam etmek zorunda kalacak.
O vosso próprio filho seria obrigado a executar-vos por traição.
Soğuk Savaş, sonsuza kadar kalacak bu duvar bir anda ortadan kayboldu.
Esta Guerra Fria, que se suponha que durasse para sempre, desapareceu muito facilmente.
Bir şey yapmaya kalkarsan Koca John canını yakmak zorunda kalacak.
Tenta alguma coisa e o Big John terá de te magoar.
Bu konuşma bu dört duvar arasında kalacak.
Uma coisa. Esta conversa acontece aqui e agora e em mais lado nenhum.
Kalacak yeriniz ve yiyeceğiniz vardı sonuçta.
- Vocês tem comida e um abrigo.
Ama bu ipucu olayı meyvesini vermezse bunlar tekrar takılacak ve takılı kalacak.
Mas se não descobrirmos nada com essa tal pista, você ficará algemado e não as tirará.
Böyle bir şeyde hayatta kalacak biri varsa, o da sensin.
Se alguém ia sobreviver a algo assim, só podias ser tu.
Merak etme. Konuştuklarımız sessizlik konisi içinde kalacak.
Não te preocupes, a minha boca é um túmulo.
Ama eğer burada kalırsan bugün her şeyle tek başına yüzleşmek zorunda kalacak.
Mas se vais ficar aqui, ela vai ter de enfrentar este dia sozinha.
Fark ettin mi bilmiyorum ama annem gitti ve babam odasından dışarı çıkmıyor, peki kim benimle kalacak?
Não sei se reparaste, mas a mãe foi-se embora e o pai não sai do quarto. Quem está aqui para mim?
Luke bir süre orada kalacak.
O Luke vai ficar lá durante algum tempo.
O listeyi aldığımızda bu iki milyon yanında hiç kalacak.
Não são nada comparado ao que vamos conseguir com aquela lista.
Eminim ki hassasiyetine ve soslu patlıcanına minnettar kalacak.
Sim, eu tenho certeza que ele vai apreciar o sentimento e a comida caseira.
Başka biriyle çalışmanı ayarlamak zorunda kalacak mıyız? Hayır.
Vamos ter de pôr-te a trabalhar com outra pessoa?
Fransa'yı terk edersen Charles'a başka biri göz kulak olmak zorunda kalacak.
- Se sairdes de França, alguém terá de vigiar Carlos.
Yani birileri bunları güncellemediği sürece, eski kanıtların hepsi Mars'ta sıkışıp kalacak.
Até que alguém sincronize as duas versões, as provas antigas poderão até estar em Marte.
Dash'in arkadaşının kalacak yere ihtiyacı vardı ve sizin de...
A amiga do Dash precisa de sítio onde dormir e...
Ayaklarınız sabit kalacak.
Quietinho.
Kalacak olman güzel.
Era bom se ficasses.
Şöyle olacak. Aracın arkasında tek başına oturacağım ve tüm yol boyunca camlar açık kalacak.
Eu vou no banco de trás, sozinha, e as janelas vão permanecer fechadas o caminho todo.
Ben de sinyali kabul edeceğim ve iki vagon ayrılmadan sizin tarafa geçmem için 10 saniyem kalacak.
Eu aceito o sinal e a partir dai tenho dez segundos para chegar ao teu lado antes das carruagens se separarem.
İkinci gösteriye kalacak mısınız?
Vão ficar para o segundo espectáculo?
Eğer yasalar dışına çıkarsa.. .. bu sorunla başkan ve o karşı karşıya kalacak..
Se não as cumprir, volta para ela e para o Presidente.
İlk planda, projenin bitişi 15 ay olarak hesaplanmıştı ama Megan'ın durumu nazara alındığında bu süre, üç ay içinde bitecek şekilde hızlanmak zorunda kalacak ve sonrasında Megan'ın hayatı kurtulacak.
Então o plano inicial para o projecto orçamentado foi de 15 meses, mas com a condição da Megan, terá de ser acelerado para menos de três, e então a vida de Megan será salva.
Silahları size doğrulmuş kalacak dediğiniz gerçek olsa iyi olur.
Vão continuar a apontar em ti, é melhor ser verdade.
Seni teslim edersem bütün mahkumlar serbest kalacak.
Se eu te entregar... todas as condenações vão ser anuladas.
On milyondan bahsediyoruz. Hepsi sana kalacak.
São 10 milhões de dólares.
Bu hastalık ilk hastayla sınırlı kalacak.
Isto termina no paciente zero.
Yani bu onun yanına kalacak.
Então ele vai-se safar com isto.
Catherine ve Caleb'a kalacak mirası biliyorlarsa hiç saçma değil.
Faz, se os pais biológicos soubessem o que a Catherine e o Caleb iam herdar.
Milyon kere silsek de gömsek de hep kanıt kalacak ama klor hepsini yok edebilir, polisin bulması da günler alır.
Mesmo que eu limpe mil vezes ou enterre, ainda vai ter evidências, mas o cloro destrói isso tudo e a polícia vai demorar dias - a encontra-la.
Bir hafta önce kendine kalacak bir yer bulmanı söylemiştim.
Disse-te, há uma semana, que procurasses uma casa.
Misafirlerimiz daha ne kadar burada kalacak?
Quanto tempo ficarão cá os nossos hóspedes?
Bu yaranın izi kalacak gibi!
Isso vai deixar uma boa cicatriz.
- Verdiğin sözler kalacak.
As promessas que fizeste vão manter-se.