Kaçırdık traducir portugués
2,098 traducción paralela
Ice'ı kaçırdık. Peki onun daha ne işi var burada?
Já que o temos, porque é que ela ainda está aqui?
Sanırım partiyi kaçırdık.
Parece que perdemos a festa.
Hep buradaydı ve biz onu kaçırdık.
Ele esteve sempre aqui e não o vimos.
Belki "o an" ı kaçırdık.
- Talvez perdemos o nosso momento.
Şüpheli silahlıydı ve elimizden kaçırdık boş bir ahır, saklanmak için uygun bir yer.
E o suspeito, o suspeito armado, fugiu. Um celeiro vazio era um sítio muito bom para se esconder.
- Elimizden kaçırdık.
- Porquê? - Perdemo-lo.
Bakın bir şeyi kaçırdık mı.
Veja se lhe escapou alguma coisa.
Dedim ki, madem buradaki yılbaşını kaçırdık biz de Hawaii saatiyle kutlarız.
Como perdemos o Ano Novo aqui, podíamos comemorar no Havai.
Kutlamayı fazla kaçırdık herhalde.
Acho que celebrei demasiado.
Neden zahmet ediyoruz bilmiyorum. Zaten konuşmayı kaçırdık.
Não sei porque nos esforçamos, já perdemos os discursos.
Sanırım özel hayatlarımızın ayrıntılarında öyle boğulmuştuk ki önemli ayrıntıları kaçırdık.
Estávamos preocupados demais com nossos dramas... para ver o maior deles se desenrolar.
Ne kaçırdık?
O que é que nós perdemos?
Buluşma noktasını kaçırdık.
Falhámos o encontro.
Onu kaçırdık.
Ela acabou de sair.
Binayı vurduk ama hedefi kaçırdık.
Atingimos o edifício mas não o alvo.
Şansımızı bir kez kaçırdık Betty.
Já perdemos a nossa oportunidade uma vez, Betty.
Maçın ilk devresini zaten kaçırdık!
Já perdemos a primeira metade do jogo.
Gözümüzden mi kaçırdık?
Perdemo-lo?
Peki, alev almış zambak son mesajdı,.. ... peki biz bir sonraki mesajı gözden kaçırdık mı?
A flor-de-lis foi a última mensagem, por isso, estaremos a perder a próxima?
Sanırım bütün heyecanı kaçırdık.
Acho que perdemos a excitação toda.
Belki de ben, gazetede kocaman bir sayfada "Ben Carlton Shaw bir ajanım, gelin beni öldürün." diyor olacağım. Kaçırdık.
E depois bem posso publicar um anúncio de uma página no International Herald a dizer "Carlton Shaw, espião de carreira, matem-me já."
NasıI olduysa, onu elimizden kaçırdık.
Escapou-nos, de alguma maneira.
Bir noktayı kaçırdık ve ne olduğunu bulmamız gerek. Gel buraya.
Escapou-nos qualquer coisa, e temos de perceber o que foi.
Karısını öldürdükleri ve kızlarını kaçırdıkları için bunu yapmaya zorlandığı gerçeği dışında sana hiçbir şey söylemedi.
Ele não lhe disse nada para além de que foi obrigado a fazer o que fez, atendendo ao homicídio da mulher e ao rapto das filhas.
Şey, onu elimizden kaçırdık gibi o zaman onu bulduğumuzda seni ararız.
- Sim, ele fugiu de nós, portanto... telefonamos-te quando o apanharmos.
Sokağı kaçırdık.
Já passámos.
Ne kaçırdık?
O que perdemos?
Gözümün önünde kız kardeşimi eşek sudan gelinceye kadar dövdüler. Aklımı kaçırdım.
E bateram na merda da minha irmãzinha enquanto eu estava Treze cm dali explodiram a minha cabeça.
Senin yüzünden artık bir sabıka kaydım var ve senin yüzünden, Stan Lee ile dondurma yeme fırsatını kaçırdım.
- Ainda não acabei. É por tua causa que, agora, tenho cadastro criminal. E é por tua causa que não fui comer gelado com o Stan Lee.
Hele bir de sadık Mord'Sith'inin ona bir iki düzenbazın, altınlarını kaçırdığını söylediğinde Lord Rahl'ın duyacağı öfkeyi bir düşün.
E imagina o desagrado dele, quando as suas leais Mord-Sith lhe disserem que um impostor está a fugir com o dinheiro dele.
Karanlık Rahibeler çocuğu kaçırdığına göre amaçlarının ne kötü olabileceğini söylemeye gerek bile yok.
Se as Irmãs da Escuridão o têm, nunca se sabe que propósitos estranhos têm preparado para ele.
Şimdi, bu sahnede Byron'un profesörü kızını doktora götürmek için kimya sınavını kaçırdığı için Byron'u sınıfta bırakıyor.
Esta é a cena em que o professor do Byron o chumba por ter faltado ao exame de química para levar a sua filha ao médico.
Bu hücreleri ayırdık ve bir kaç DNA veritabanında denedik.
Extraímos essas células e corrêmo-las por diversas bases de dados de ADN.
Bu evsizleri öldüren kişinin babalar ve kızlarını da kaçırdığını ve evsizlerden sonra onları da öldürdüğünü düşünüyor.
Disseste que ele tinha uma teoria. Ele acredita que quem está a matar estes sem-abrigo está também a raptar pais e filhas e a matá-los depois dos transeuntes serem descartados.
Eğer uçaktan bir şey kaçırdığımı bilseydin, Bana kızarmıydın?
Você seria bonzinho para mim se soubesses que contrabandeei algo no avião?
O kısmı kaçırdım.
Não percebi.
Çocukluk dönemi artık bitti ve sen hepsini kaçırdın.
A infância dele já passou, e tu perdeste-la.
Elena'yı kılpayı kaçırdın.
- A Elena foi-se embora agora mesmo.
Dale, kızını kaçırdı.
Dale raptou a filha dele.
Kimi kaçırdık?
Quem pode ser? Um guarda?
Kızı sandviçi yiyen kişi kaçırdı.
Quem comeu a sanduíche também apanhou a menina.
Bir kaç kez bana vurdu, çenemi kırdı.
Me bateu algumas vezes, quebrou meu maxilar.
Alkolü fazla kaçırdık...
- Bebemos muito...
Karımı öldürdüler. Kızlarımı kaçırdılar.
Eles mataram a minha mulher.
Hayır, Sayın Yargıç! Sanık bir kızı kaçırdığını itiraf etti. Ve bizi kızı tuttuğu yere kendisi götürdü.
Não, meritíssima, o acusado confessou o rapto da garota e nos levou ao local onde a prendeu.
Daha kaç tane kızı kaçırdığını bilmiyoruz.
Não sabemos quantas crianças ele já pegou.
Çıkışı kaçırdım.
Perdi a saída. Merda.
Kaçırdığım her tatili burada sıkışıp kaldığım, her doğum gününü hepsini geri alacaksın.
Cada feriado que não estou presente, cada aniversário... - Vou recompensar-te.
- Her şeyi anlatsan iyi olur... Kızımı kaçırdın.
Para o caso de não saber, você raptou a minha filha.
Kızımı kaçırdılar. Hepsi benim suçum.
Raptaram-na e a culpa é toda minha.
Sırf kızın birinin ufak bir tutkusunun olması onun keçileri kaçırdığı anlamına gelmiyor.
Só porque sou um pouco ambiciosa, não significa que me passei.