English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ M ] / Mark

Mark traducir portugués

9,819 traducción paralela
- Mark'ı bulmuşlar.
- Encontraram o Mark.
- Mark, üçüncü kez arıyor.
É o Mark. É a terceira vez que liga.
Mark diğer yarısının, güçlü olan yarısının öldüğünü kabullenemedi bu yüzden rol yapıyor ki, bu onu daha tehlikeli hale getiriyor.
O Mark não aceita a sua outra parte. A parte forte foi-se, ele está a perder-se. O que o torna ainda mais perigoso.
- Bu medya sorunlarımızı çözmez.
Não vai resolver os problemas com os media. Mark?
- Mark?
Ele estava aqui.
Bilmiyorum.
- Não sei, Mark.
Mark ama Kyle vuruldu ve ona bakabileceğim güvenli bir yere götürmem gerek.
Mas o Kyle levou um tiro, tenho de levá-lo a um lugar onde possam tratar dele.
Mark, onu kaybedemem.
Mark, não posso perdê-lo.
Pekâlâ, Mark'ın bunla ne alakası var?
O que tem o Mark, a ver com isso?
Ya tablo cinayetleri, Clarke'ın itirafı, itfaiye ya hepsi sadece Mark'ın intikam almasıyla ilgili değilse?
E se a representação dos assassínios, a confissão do Clarke, os bombeiros... E se não for só por vingança do Mark?
Şirketin sahipleri, Mark ve Vincent.
Mark e Vincent. São os donos da empresa.
Bu iki kardeş, Mark ve Vincent alelade çiftçi değiller.
Vê-me isto : Estes irmãos, o Mark e o Vincent, não são apenas agricultores.
Huzurlarınızda, Mark Plowman.
Mark Plowman.
Mahşer Atlısı hangisi, Vincent mi Mark mı?
Então quem é o Cavaleiro, o Vincent ou o Mark?
Raul'la ben Mark'tan bilgi koparacağız.
O Raul e eu vamos ver o que conseguimos saber sobre o Mark.
Mark'ı yakalar yakalamaz.
Tu também vais, quando apanharmos o Mark.
Adamımız Mark, geçen yıl ailesini öldürdüğümüz için cezalandırıyor bizi.
O Mark está a punir-nos por matarmos a sua família.
Mark'ın artık kendi takipçileri var.
O Mark tem os próprios seguidores.
Bu çok hoş, Mark. Teşekkürler.
É muita gentileza, obrigada.
- Andrew'i Mark kaçtıktan hemen sonra aramışlar.
Ele recebeu a chamada quando o Mark fugiu.
Ama Mark senin gerçek ailen, değil mi?
Mas o Mark é mesmo teu familiar, não é?
Bu yüzden mi Mark, seni arayacak kadar güvendi sana?
Foi por isso que o Mark se confiou em ligar para ti?
O kamyoneti bulursak, Mark'ı da buluruz.
Achamos a furgoneta, achamos o Mark.
Bu Mark olabilir.
Acho que é o Mark.
Mark arıyor.
É o Mark.
Mark Gray'den gelen bir Skype çağrımız var.
Estão a chamar-nos no Skype. É o Mark Gray.
Mark'ın Skype resmini yolla bana, belki bir şeyler buluruz.
Quero a fotografia do Mark para tentar encontrar algo.
Mark Gray bizi yargılayacak pozisyonda değil.
O Mark Gray, não pode julgar-nos.
Ne yaparsak yapalım, Mark'ın onu öldürmemesine imkan yok.
Não importa o que façamos, ele não vai deixar o Mark vivo.
Ama Andrew, Joe'nun takipçilerinden biriyse, neden Mark ile çalışsın?
Se o Andrew é seguidor do Joe, porque ia trabalhar com o Mark?
Ailesine olanlar için, bizi suçladığı kadar Joe'yu da suçluyor.
O Mark odeia o Joe. Culpa-o pela morte da família, tanto quanto a nós.
Eğer bizi Mark'ın birlikte çalıştığı kişiyle ilgili ipucu verirse...
- Se ele souber algo do Mark...
Eğer Mark'a istediğini verirsek, bu bize biraz zaman kazandırabilir.
Se cedermos ao Mark, ganhamos algum tempo.
- Hayır, hayır, Mark.
Não. Não, Mark.
Bu Mark Dört erime reaktörü.
É um reactor de fusão de 4ª geração.
İki tane kurbanımız var. Birincisi Mark Post.
Temos duas vítimas, a primeira é Mark Post.
Personel müdürüyle konuşup bilgilerini aldım.
Conversei com a orientadora da tripulação, e tenho as informações. Os mortos : Mark Post, 28, de Nova York.
Tuhaf olan bir şey var, o da Mark'ın mermi yaraları onu öldürmemiş.
Nenhum dos ferimentos de bala do Mark o matou.
Mark ve Cindy ölmeden önce oraya gitmediler.
Eles só chegaram lá depois do Mark e da Cindy serem mortos.
Mark ve Cindy ile olan ilişkisi peki.
E quanto ao relacionamento dela com o Mark e a Cindy?
Birkaç ay önce Mark ve Cindy'yi akşam yemeğinde görmüştüm.
Há alguns meses atrás, vi o Mark e a Cindy a jantar.
Söylemek gereksiz belki ama... Mark ve Cindy'yi birlikte gördüğüme şaşırdım.
É desnecessário dizer que fiquei surpreendida de ver o Mark com a Cindy.
Valla, Anna ile Mark'ı beraber sanıyordum.
Bom, achava que a Anna e o Mark estivessem juntos.
Loretta, Mark'ın dalgıç kıyafetinden çıkardı.
A Loretta retirou-os da roupa de mergulho do Mark.
Mark, suya atmakla tehit etti.
O Mark ameaçou atirá-los ao mar. O... o... o...
Mark hamle yaptı ve ateş açtı.
O Mark investiu contra mim, e ela... e ela disparou.
Sen Mark mısın?
És o Mark?
Mark bu!
É o Mark.
- Mark'ı gördüğümüz son yer.
Foi o último lugar onde vimos o Mark.
- Mark'ı o almış olmalı.
- Deve ter procurado o Mark.
Mark ile bir bağlantı bulmak için Andrew Sharp'ın geçmişini araştırıyordum ve Joe Carroll ile bir bağlantı buldum. Bir şey buldum!
Encontrei alguma coisa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]