Namus traducir portugués
153 traducción paralela
Son bir namus kırıntısı, o kadar.
Foi apenas um resto de decência, só isso.
Bak Bruce, bu benim için bir namus borcu.
Ouça, Bruce, isto é como uma dívida de honra.
Özsaygı ve namus da önemli.
O respeito por si mesmo, a decência. Não posso continuar.
Yaşlı bir kadının kurumuş damarlarını böyle azdırıp tutuşturabiliyorsan, bırakalım fazilet, namus balmumuna dönsün coşkun gençliğin elinde.
Foi o inferno capaz de te revoltar nos ossos de uma mãe.
Ben de öyle görünebilirim, ama namus anlayışım buna izin vermez.
Eu poderia ser assim. Só que tenho noção de modéstia.
Yetro'nun çadırında namus, onur, özgürlük... ve güzellik var.
Na tenda de Jetro há dignidade, honra, liberdade... e beleza.
Namus kanunları benim yanımda.
A lei não escrita está do meu lado.
Namus kanunları bir efsanedir.
A lei não escrita é um mito.
Namus kanunları diye bir şey yoktur.
Não existem leis não escritas.
Namus timsali, bir albay kızı için, doğru mu?
Por uma professora illibada, e filha do Coronel talvez?
Yoksulluk, namus ve itaatkarlık oldukça zordur.
- Pobreza, castidade, e obediência são extremamente dificeis.
Namus meselesi.
Só uma ideia estúpida.
Namus meselesiymiş onlara derdimi bir türlü anlatamıyorum ne yapayım yani öleyim mi?
Como é importante a honra! O que deveria fazer uma desgraçada, desaparecer e nunca mais pensar nisso?
Latince, anlamı da : Gerçek ve namus her şeyin üstündedir.
É latim e significa verdade e honra acima de tudo.
Buralarda kumar borcu namus borcudur. - Ödeyeceğim.
Por aqui, quando um homem perde ao póquer, espera-se que pague.
Burda namus taslamıyom.
Estou a fingir que mereço.
Onun için "namus", "adalet" gibi kelimelerin bir anlamı yoktur.
Sabia que não valeria a pena. Para ele, palavras como honra, lealdade e justiça não têm sentido.
Olabilir, Namus Abidesi, ama ay yeniden çıktı.
Pode ser, mas voltou a nascer.
- Namus göreceli bir kavram.
- A virtude é um termo relativo.
hayat çok güzeldir... sokakta namus budalalarının bizi aşağılaması kimin umurunda?
é uma rica vida que interessa se os snobs nos escarnecem na rua?
İntikamını bu çocuğun namusundan aldın. Namus mu? Ve ona buranın ne kadar adi bir kasaba olduğunu gösterdin.
Tinhas de te vingar na virtude deste rapaz, mostrar-lhe que podre que esta cidade é.
Namus, utanma gibi duyuların yok mu?
Não tem sentido da decência, da vergonha?
Bana böyle namus taslama. Erkek kardeşini gözetlediğini anlatan sen değildin sanki.
Não dê uma de tímida comigo... ainda mais depois do que me contou sobre ver seu irmão.
Babam dedi ki ; "Lekelenen namus sadece Seyit'in namusu değil hepimizin namusudur." dedi. "Kız, bizim kızımız. Namusu gölgelenen kız, bizim kızımız." dedi.
Meu pai disse : não é só a honra do Seyit que foi manchada, mas sim a de todos nós, se nossa filha não for pura nós a limparemos.
Namus timsali olduğumu söylemiyorum.
Não que eu seja exemplo de virtude.
Kumar borcu, namus borcu.
Nunca deixei de honrar nenhuma aposta durante a minha vida.
Gençkadınlarda namus kalmadı artık.
As jovens de hoje näo säo boa peça.
- İnanç ve namus adına... karılarımız bizimle eğlenmekte, açıkça... gücümüzün tükendiğini söylemekte...
- Pela fé e pela honra... nossas damas zombam, nos dizendo que nosso vigor se esgotou!
Kanunlar da insanın, namus ilkelerini oturtmak için gösterdiği zayıf bir çabadan ibarettir.
E a lei é a vã tentativa do Homem Estabelecer os princípios da decência.
Namus.
Decência!
Namus bir anlaşma değildir!
E a decência não é um negocia.
Namus, ha?
Honra, não é?
Böyle düşünmen seni namus ve dürüstlükten uzaklaştırır.
Foi por pensares assim que re afasrasre do caminho certo.
Namus ve dürüstlük mü?
Caminho certo?
Bu namus taslayan üç kağıtçının geberip gitmesi gerekirken sürekli kazanmasından sıkılmadın mı artık?
Não está farto daquele vigarista? Ele devia estar debaixo da terra.
Bizim sınıftaki kızlar çok namus düşkünü.
As gajas da nossa sala são umas putas.
Namus, adalet duygularına sahipsin...
Tem o sentido de decência, de justiça...
Bu genç adam Deniz Piyadeliği'nin bize öğrettiği namus, adanmışlık ve onur gibi bazı temel şeyleri unutmuş açıkçası.
É óbvio que este jovem esqueceu coisas fundamentais como decoro, dedicação e honra. Tudo o que o Corpo nos ensinou.
Namus duygumu da veririm.
Também vendo a compostura.
Yahoo'lar, diğer taraftan, hiç namus sahibi gibi değillerdi.
Os Yahoos, por outro lado, pareciam não quaisquer virtudes.
- Yani, namus sebebiyle.
Bem, é uma questão de pudor.
Yani bu hanımlar elbise giymezlerse namus konusunda zayıf mı olacaklar?
Quer dizer que estas senhoras e estes cavalheiros seriam incapazes de ser pudicos se não estivessem vestidos?
Ey cehennemin Tanrı'ya başkaldıran şeytanı, yaşlı bir kadının kurumuş damarlarını böyle azdırıp tutuşturabiliyorsan bırakalım fazilet, namus balmumuna dönsün coşkun gençliğin elinde, erisin ateşinde! Kimse ayıplamasın kudurup şahlanan tutkuları. Madem buzlar bile tutuşuyor böylesine, madem akıl pezevenklik ediyor arzuya.
Rebelde inferno, se podes amotinar até uma matrona... para os jovens, a virtude deve ser como cera... derretendo com seu próprio calor ; morra a vergonha... quando o exigente ardor a atacar... pois até o gelo queima, e a razão submete-se à vontade!
Sende hiç mi namus yok?
Não tem sentido de decência?
Beyler, sizde biraz olsun namus yok mu?
Os senhores não têm qualquer sentido de decência? !
Tıpkı kanişlerin ve namus gibi ilkel düşüncelerin neslinin tükenmesi gibi.
Foi no que deu os cãezinhos e a vossa noção primitiva de modéstia.
Namus bekçisi olmadığımız için de, bu operasyona "vahşi popolar" diyeceğiz!
E como não somos moralistas, a operação terá o nome de : rabos selvagens!
Ama Profesör namus cinayetinin, dinle ilgisi yoktur. Hayır.
Fazem ideia de quem possa ter feito mal à vossa filha?
Namus ninelerinizin size öğrettiği şeydir.
Decência é o que a nossa avó nós ensinou.
Namus sözünüz.
A sua palavra de honra.
Onun çarpık namus anlayışı!
- Muito giro.