English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ O ] / O benim param

O benim param traducir portugués

663 traducción paralela
O benim param, Mark. Benim aldığım miras.
- É o meu dinheiro, a minha herança.
- O benim param.
- Meu dinheiro.
O benim param! Geri verin!
Esse dinheiro é meu!
- O benim param ama.
- É o meu dinheiro.
Fakat tut ki, o benim param değil.
Mas supõe que não seja o meu dinheiro.
O benim paramın peşindeydi.
Só queria o meu dinheiro.
- O benim param.
- O dinheiro é meu.
Benim param evimde saklı.
Tenho o dinheiro no apartamento.
Senin zamanın, ama benim param.
O teu tempo, mas o meu dinheiro.
Benim param gidiyor.
De quem é o dinheiro?
- Ama benim param burada.
Mas, George, eu tenho o meu dinheiro aqui.
Bu benim param değil.
- O dinheiro não é meu.
Hatta benim kirli paramı istemezsen, Çalışırım bile.
E se não quiser o meu dinheiro sujo, trabalharei.
Benim de paramı aldılar.
- Vou atrás dele. - Também me levaram o meu, Emma.
Paramı çektim, benim çocukların parasını ödedim ve kapattım.
Fui levantar o meu dinheiro para pagar aos meus empregados e estou fechada.
Tek istediğin benim param.
Só queres o meu dinheiro.
Benim o kadar param yok.
Não sou artista!
Haklısın, Paramı benim için harca.
Isso mesmo. Gasta o meu dinheiro por mim.
Benim param, senin viskin.
O meu dinheiro, o teu uísque.
- O benim yol paramı da ödedi.
- Ele pagou-me a viagem, também.
Francie, belki bunun benim param olmadığını söylesem ne derdin?
Francie... o que dirias se eu te dissesse que talvez este não seja o meu dinheiro?
Jennifer ölmüştü ama hala benim paramı harcıyordu.
Jennifer estava morta e continuava a gastar o meu dinheiro.
Benim param bu çantada.
O meu dinheiro está nesta mala.
Benim param değildi, şu...
O dólar nem sequer era meu.
- Benim o kadar param yok ki.
- Sabe que não tenho esse dinheiro.
Ne var, benim paramın kıymeti yok mu?
O que foi? O meu dinheiro não serve para si?
Benim param da onunki kadar kıymetli ve ben de oğlumu onun oğlunu sevdiği kadar çok seviyorum.
O meu dinheiro vale tanto como o dele, e eu amo tanto o meu filho como ele ama o dele.
tek tesellim kenara koyduğum param olur... durumumu değerlendiriyorum... ben kötü biriyim ve böyle kalacağım... bir değişim görmeyeceksiniz ama adiliğin de alemi yok... kimsenin benim yüzümden incinmesini, pisliğe bulaşmasını istemem... bu pis hayat bana göre değil hem artık benim için çok tehlikeli... hiçbir şeyden ödün veremem ama bu durumu kim değiştirecek?
o único consolo pode ser o dinheiro que se poupou vou rever a situação sou má rês e assim vou continuar não contem ver alterações mas é um erro ser apenas um vilão não quero ninguém ferido ou a passar um mau bocado esta vida não é p'ra mim já começa a ser demais já não tenho meio-termo mas quem a muda por mim?
O bankada benim param vardı.
Acontece que eu tinha poupanças nesse banco.
- Butch, biliyorsun benim param olsaydı, senden başka kimseye çaldırmak istemezdim.
- Sabes que se o dinheiro fosse meu, preferia tu o roubasses do que qualquer outra pessoa.
- Her neyse, benim param yok.
- Não sei. - Aliás não ganho o suficiente.
Benim param için o...
Pelo meu dinheiro ele...
Benim altınım, benim param demek!
E o meu ouro é o meu dinheiro.
Paramın nereden geldiği benim için önemli değil.
Não quero saber donde vem o meu dinheiro
Benim param ve istiyorum.
O dinheiro é meu, e quero-o.
Orada batanın benim param olduğunu hatırlamanı istiyorum.
Posso relembrar-te de que é o meu dinheiro, que está a afundar-se?
Benim hiç param yok. Karin'in dişleri için 1000 kronordan fazla ödedim.
Eu paguei o ortodontista da Karin.
Benim tüm param, 10 $.
Dez dólares é tudo o que tenho.
- Benim paramı da alma.
- Não aceites o meu dinheiro.
Benim param senin paran.
O meu dinheiro é o teu dinheiro.
Çocuklarımın düğünü için verecek param yok benim.
Não tenho dinheiro para o dote dos meus filhos.
Nasıl yardım edecekler? Benim paramı alarak mı?
E a levarem o meu dinheiro é que vão ajudar?
Benim param bankaya gidecek.
O meu dinheiro vai para o banco.
- Benim param benim cebime girecek.
Tudo legal. - O meu vai para o meu bolso.
Görüyorum ki benim param hala senin cebinde, benim emeğimin karşılığı.
Vejo que o meu dinheiro, fruto do meu trabalho, ainda está no teu bolso.
... benim bir... önsezim oldu ve ... param vardı ve... kiliseden fırladım, ve Üniversiteye gittim... ve kapıların kapalı olduğunu gördüm... orada bir sürü Alman askeri vardı... ve Profesörleri gördüm.
Eu tive um... pressentimento e eu... tive muito medo e eu... sai correndo da igreja e fui a universidade... e vi que o portao estava trancado e... havia muitos alemaes Ia... e eu vi os professores.
Benim param beni iyi bir şekilde güvenli, sağlama alarak, hızlı transit yaparak yönlendirir.
É o meu dinheiro, que está a deixar de ir para me fornecerem um transporte bom, seguro e rápido.
Bernie, benim dükkânımı iki kez bastılar ve aylardır paramı alıyorlar.
Bernie, eles entraram na minha loja duas vezes e há meses que ficam com o meu dinheiro.
O kadar param yok benim.
Não tenho tanto dinheiro.
! Tanrım, benim o kadar param yok ki!
Não tenho tanto dinheiro.
Benim, Jake'in ya da anneninki kadar çok param yok ; ne olmuş yani?
Não tenho o dinheiro que o Jake e a tua mãe têm. E depois?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]