English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ O ] / Oğlunu

Oğlunu traducir portugués

4,159 traducción paralela
Tek oğlunu öldürdüm.
Eu matei o seu único filho.
Biz onlar hakkında çok az şey biliyoruz, onların kitabelerini okuyamıyoruz... Ancak onların çizimlerinden bazı şeyleri söyleyebiliriz.. Onlar çiftlik hayvanlarını sahipleniyorlardı, aynen bir bayanın oğlunu sahiplendiği gibi...
Sabe-se pouco deles, a escrita é praticamente indecifrável, mas podemos perceber muitas coisas a partir dos seus desenhos, por exemplo, que se dedicavam à criação de animais, como o filho daquela senhora.
Oğlunu da al git buradan.
Apanha o teu filho e vai.
Oğlunu gün ortasında almış.
Aparentemente procurou o filho no meio do dia.
Ama o, oğlunu o kadar çok seviyordu ki, aşırı korumacı davrandı.
Mas ela amava tanto o seu filho que se tornou super protectora.
O kasabın oğlunu öldürdüm ben. Kızıl çocuk.
Matei o filho do vosso carniceiro, o ruivo.
Kendi oğlunu ölüme mi mahkum edeceksin?
Condenarias o vosso próprio filho à morte?
Oğlunu mu boğazlıyorsun? Bu bildiğin delilik!
Tu estrangulas o teu filho?
Oğlunu memleketlerine götürmek istiyor.
Ele quer que o seu filho volte para casa.
Fedakarlığın faziletini kavramak oğlunu kurtarmak için.
Para aprender a virtude do sacrifício. Para salvar o teu filho.
- Oğlunu duymamış.
- Ele não ouviu mais o filho.
Doylelar'ın oğlunu arıyorlar.
Andam à procura do rapaz do Doyle.
Küçük kız kardeşimin kazada oğlunu kaybetmesi çok kötü bir şey.
Tem sido duro. A minha irmãzinha perdeu o seu filho no acidente, sabem?
Oğlunu bulacaklar efendim.
Eles vão encontrá-lo, minha senhora.
Tanrı, oğlunu öldürmesini emrettiğinde İbrahim itaat eder.
Quando Deus lhe ordena que mate o seu filho,
Beni ve senin oğlunu.
A mim e ao teu filho.
Bir anne oğlunu böyle görmek istemez.
Uma mãe não quer isto para o filho.
Bir zamanlar as kadro oyuncusu olan Kent oğlunu minikler takımındaki çaylaklık günlerinden beri spora teşvik etmişti.
Um homem que tinha sido ele próprio um "tailback" titular, Kent educara o filho para jogar desde os seus dias como iniciado.
Oğlunu bilirsin.
Sabes como é o teu filho, não?
Suzanna, öldüğün gece oğlunu terk ettim.
Suzanna, no dia em que morreste...
Antonio'nun oğlunu aldılar.
Eles levaram o filho do Antonio.
Lavar'ın oğlunu bulamadığımızı söyle. Ama bulabileceğimiz en iyi ikinci şeyi bulduğumuzu da ekle.
Diz-lhe que não encontramos o filho do Lavar, mas que temos a segunda melhor coisa...
Tanrı dünyayı çok sevdi. O'na biricik oğlunu verdi.
Deus, amou tanto o mundo... que entregou o Seu Filho Unigénito.
Amber'i kaçıran bu adamlar aynı zamanda başkanın da oğlunu kaçırdılar.
Estas pessoas que raptaram a Amber... também raptaram o filho do Presidente.
Bir Gizli servis ajanı önce kendi çocuğunu ardından da başkanın oğlunu kaçırıyor.
Um condecorado Agente dos Serviços Secretos e amável pai, rapta o próprio filho, depois, o filho do Presidente. Isso é contigo, Dunn? É Agente Dunn.
Oğlunu öldüren pislik mi?
O cabrón que matou o teu filho?
Felipe'nin aklını kaçırıp arabasıyla oğlunu öldürdüğü hikâyeyi kaç defa dinledin?
Quantas vezes ouviste a história do Felipe de ter capotado e matado o Felipe Jr?
Tek görevin sultanın oğlunu Roma'ya gitmeye ikna etmekti.
A sua única missão era levar o filho do Sultão até Roma.
- Hayır oğlunu.
O filho.
Tek oğlunu o kapıdan çıkarken görmekten daha önemli ne olduğunu... -... bana söyleyecek misin?
Estás a dizer que o que tens de fazer é mais importante do que veres o teu único filho sair da prisão?
Ona oğlunu emanet etmiş.
Ele confiava-lhe o filho.
Oğlunu korudum.
Protegi-lhe o filho.
Gerçek şu ki kendi oğlunu gizli gizli görmeye gitmek zorunda kaldın...
O facto de teres tantos segredos para poderes ver o teu próprio filho...
Mike'ın babası oğlunu bir saat içinde hapisten çıkarttı.
O pai do Mike deixou-o ficar uma hora.
Bu silahla oğlunu vuran kişinin kim olduğunu öğrenmeyi ne kadar da çok istiyordur.
Quão desesperadamente quer saber quem lhe alvejou o filho com esta arma.
Tıpkı insanlar gibi, Atrian bir anneyi mutlu etmenin kesin yolu, oğlunu mutlu etmektir.
Assim como os Humanos, o caminho mais certo para o coração de uma mãe Atriana é fazer o seu filho feliz.
Sadece ne kadar özel olduğunu söylemesi için oğlunu kürsüye davet ediyorum.
Para vos dizer o quão... especial ela é, gostaria de dar as boas-vindas ao seu filho.
Hayır, oğlunu.
Não, o filho dele...
Lavar'ın oğlunu bırakmak zorundaydım.
Tive que libertar o filho do Lavar.
- Francine, oğlunu kaç kere bıçakladın?
Francine, quantas vezes já esfaqueou o seu filho? Nenhuma!
Başkanın oğlunu vuramazlar.
Não vão atirar no filho do Presidente.
- Beni dinlemiyorsan bile oğlunu dinle.
Então se não me dás ouvidos, dá ouvidos ao teu filho.
Var Olmayan Ülke'de oğlunu bulabildin mi?
Conseguiste encontrar o teu filho na Terra do Nunca?
Oğlunu taşırken.
Quando ele carregava o filho?
Başkanın oğlunu öldürmek onu zengin yapmaz.
Matar o filho do Presidente, não a enriquecia.
Ve dün gece bir kadınla oğlunu öldürdü.
E matou a mulher e a criança na noite passada.
Oğlunu da.
E ao teu filho.
Ona hayatını ve oğlunu zarar görmemiş olarak verdik.
Nós demos-lhe de volta a vida e o filho incólumes.
Kendi öz oğlunu öldürmeye çalıştın.
Tentaste matar o teu próprio filho.
Oğlunu küvette boğduktan sonra onuncu kattan aşağı atlamış.
- Ela afogou o miúdo na banheira e saltou de um prédio de dez andares.
Oğlunu.
O teu filho.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]