English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ S ] / Sö

traducir portugués

2,643 traducción paralela
Biz Sam So tutmak için söz Wherever
Mas eu prometo-vos a todos onde quer que seja, nós realizaremos estupros!
Boksör anca yemeğine dikkat ederek başarılı olabilir.
Um boxista so é bom se comer bem.
Sokak dövüşçüsünün teki. Boksör olamayacak kadar sinirli.
So é um Knockoteur, não è um boxista.
İsminin Dev Greg olduğunu söylemişlerdi ; ama bu kadar da tahmin etmiyordum.
So disseram que se chamava Greg, o gigante mas não sabia que era tão grande.
Antidotu bulmak için ekibe liderlik edecek birine ihtiyacımız var, Çok geç olmadan onu bize getirecek.
Alguém que os leve so interior, e encontre o antídoto, antes que seja demasiado tarde para fazer seja o que for
Ama şuanda 48 saat içerisinde bir kurtulan ve bir tedavi haberi birlikte, taşşaklarımı kurtarır diye umut ediyorum.
Mas se em 48 horas aparecer com um sobrevivente e uma cura é claro que estram lixados por saberem so agora
O bir yalancı.
É um mentiroso. Men-ti-ro-so.
Bana bir iyilik yapın ve kendi iyiliği için onu odasından çıkarmayın.
Eu sei que não. So faz me um favor e... tu sabes, fique em sua casa. Para seu proprio bem.
Sadece sen ve büyük usta güvenilir kişilersiniz.
De agora em diante, so vós e o mestre serão dignos de confiança.
Pekala, so that's why we have to borrow his terminal.
Certo, é por isso que pegaremos "emprestado" seu terminal.
Ho-Ke çok mutlu.
So Ho-Ke está muito feliz.
Biraz asılmıştım, birden düştü.
So me mexi um bocado e isto caiu logo.
Neden sadece ben kazıyormuşum?
Mas porquê que so escavo eu?
Sadece bir kişinin hayatta kalacağı.
E em que so um sobrevive.
Benim de yarım saatim var.
Eu própria so tenho meia hora.
¶ O kadar yüksekten uçuyorlar ki, gökyüzüne ulaşıyorlar.
They fly so high, they reach the sky
Hayatımdaki her şey hep tam gaz oldu. Keşke biraz yavaşlayıp dursa.
Tudo na minha vida sempre foi a alta velocidade eu te disse... eu so queria poder ir um pouco mais devagar... ou parar...
Kendi işime bakmak beni - beni yeterince meşgul ediyor.
Preocupar-me so com a minhas coisas mantem-me interessado.
SO SASSY.
- És "insolente". Aceita-o.
- Sadece merak ettim. - Neyi? - Neden bu kadar kaba olduğunu.
Estava so a perguntar Porque é tão mal educado?
Demek istediğim, yani festival bitince, hazır paramız da var bir yolculuğa çıkarım belki.
Eu estava so a dizer que, com tanto dinheiro agora, pensava viajar, quando isto acabar. - Onde arranjaste esse pijama?
Bunu krallığın anahtarı olarak düşün.
Considera o seguinte... a chave para o para � so.
Rancho konuşmasında bazı kelimeler değişiyor gibi kombine, hizmet ve quot ; Sam So quot ;
Como milagre, que virou estupro.
O Sam So her dakika geçirdi
Controle total do tempo e muita perspicácia são os seus segredos!
Sam So quot ; Biz bayrağı quot çekerim ; dünyada.
Levaremos o nome da ICE às alturas!
Biz dünyayı bizim Sam So. yeteneğini gösterecektir dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir öğrenci karşılaştırabilirsiniz...
Mostraremos a todos que a capacidade dos nossos alunos realizarem estupros nenhum outro estudante deste planeta possui!
O cömertçe meme bağışladı Merhamet bu değil Sam So öğrenciler.
Você entregou os seus seios nas mãos deste estuprador.
Yani ha Sam So Bilimleri geldin?
Então o que fazes aqui? Para estuprar?
Onu aramalısın. İstediğin her türlü spor arabayı bulur.
So tens que ligar-lhe e tu consegues o carro deportivo que quiseres.
Artık daha fazla bokluk istemiyorum sadece güzel bir hayat istiyorum.
Basta de malhuquiçes so quero uma boa vida.
- Sadece iyi bir insan olmak istiyorum.
So quero ser uma boa pessoa. Sim, todos queremos o mesmo.
Ben Joe'ya biraz yardım ediyorum.
So estou ajudando o Joe.
- Ben, yumruk atarken kullandığın güç tüm vücudundan gelmeli, sadece kollarından değil.
Ben, a força dos teus golpes deve de vir do teu corpo não so dos teus braços.
- Herhâlde sadece öfkemi çıkartıyordum.
So me estava a libertar. Sim?
Bir kereliğine vur bana.
Vamos, bate-me so uma vez. bate-me vamos.
Başlıyoruz...
So isso.
Bunlardan sonra, başhemşireliğe yükselebilirim bak.
Depois de tudo, é so acabar por promover a chefe de enfermaria.
Allah'tan biraz zedelenmiş o kadar.
Por sorte, é so uma equimose.
Sadece kum torbasında biraz çalışmak istemiştim.
So quero lutar no saco por um tempo.
Ve ben de burada oturup biraz dinlenmek istemiştim.
Eu so quero sentar-me aqui para relaxar um pouco.
Ne zaman bacakların lastik gibi olur, kan kaybedersin, şişersin, çok yorulursun düşünemezsin, başaramazsın. Yüreğin her engeli aşar.
Quando sentires a fraquejar das pernas e estiveres a sangrar e estiveres todo inchado e exausto e sentires que ja não podes so o teu coração fara com que consigas.
- "Yüreğin her engeli aşar."
So o teu coração fara com que consigas. Assim.
Evet. "Yüreğin her engeli aşar."
Sim, so o teu coração fara com que consigas.
- Anladın sen. - "Yüreğin her engeli aşar."
Ja entendeste. So o teu coração fara com que consigas.
- Sol elini kullan, solu kullan.
Vamos, usa a tua esquerda. So a esquerda. A esquerda!
Çözdüm seni. Hiç bu kadar sert bir eğitim almadın. Yaşlı bir adamın seni dövmesine göz yumuyorsun.
Pensei que não tinha sido um treino tão intenso so para deixar que um velho te aleije.
Maçının yarın olduğunu duydum ben de sadece iyi şanslar dilemek istedim.
Ouvi dizer que ele vai lutar amanhã. So queria desejar-te sorte.
Artık doktora ihtiyacım yok, Natalie. Ben'in bu maçı kazanmasına ihtiyacım var benim.
So preciso que o Ben ganhe esta luta.
Maç, sadece bir adamın etrafında döndü.
So um homem é quem aqui esta.
Sonra, Myang So Hun var.
Depois temos a Myang So Hun.
Sadece boktan bir durum.
So que não dá.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]