Söylemeye çalıştığım şey traducir portugués
437 traducción paralela
Söylemeye çalıştığım şey tam da...
É justamente o que tentei...
Söylemeye çalıştığım şey şu Duke :
O que eu quero dizer, Duke, é o seguinte :
Anne, söylemeye çalıştığım şey... Dün bir kızla tanıştım.
Mãe, tudo o que estou a querer dizer... é que conheci uma rapariga ontem.
Albay Thursday, efendim, size söylemeye çalıştığım şey kızınızı sevdiğimdir.
Pai, por favor. Coronel Thursday, senhor, o que tenho estado a tentar dizer-lhe, é que amo a sua filha.
Söylemeye çalıştığım şey buydu.
Eu bem lhe disse.
Söylemeye çalıştığım şey bu.
É isto que estou tentando dizer.
Söylemeye çalıştığım şey, yaşam bazen böyledir.
O que estou a tentar dizer... - a vida é assim às vezes.
Söylemeye çalıştığım şey bu değil.
Porque não é verdade.
Söylemeye çalıştığım şey bu.
É o que estou tentando dizer.
Söylemeye çalıştığım şey şu, ben.. Bu evde olan şeyler beni de rahatsız ediyor.
Estou tentando te dizer que foram descobertas coisas nessa casa que me preocupam muito.
Söylemeye çalıştığım şey şuydu...
O que estava a tentar dizer era que...
Söyleme çalıştıklarımı toparlayamıyorum ve size söylemeye çalıştığım şey, usandırma!
Não estou a conseguir juntar ideias, e aquilo que estou a tentar dizer é que é assédio.
Söylemeye çalıştığım şey sana aşık olduğum.
Estou a tentar dizer-te que te amo.
Senin en sevdiğim yanın bu. Söylemeye çalıştığım şey. Şu anda hazırım.
O que estou a tentar dizer, é que agora estou preparado.
Söylemeye çalıştığım şey şu... adalet isteyenler, onlar ödülsüz kalmayacak.
O que vos estou a dizer é... que os que tiverem fome de justiça, serão abençoados.
Konumunuzun ne kadar karışık olduğunu biliyorum, söylemeye çalıştığım şey.
Sei que a sua posição é complicada.
Söylemeye çalıştığım şey, Susan, evde kalacak birine ihtiyacım yok.
O que tento dizer, Susan, é que não preciso de uma governanta.
Söylemeye çalıştığım şey James bazen tamamen umutsuzsun.
Estou a querer dizer que às vezes és um incapaz.
Söylemeye çalıştığım şey her zaman birlikte takılamayız.
O que quero dizer é que não podemos andar juntos o tempo todo.
- Evet, söylemeye çalıştığım şey -
- Sim, bem, eu pretendo dizer...
Söylemeye çalıştığım şey buydu.
É o que tenho tentado dizer-lhe.
Söylemeye çalıştığım şey bu.
É o que vos digo.
Sana söylemeye çalıştığım şey bu.
É só isso que te estou a tentar dizer.
Söylemeye çalıştığım şey, sen ve Corey.. Birbiriniz için yaratılmamışsınız dostum.
O que eu estou a tentar dizer é que tu e a Corey não foram feitos um para o outro.
Söylemeye çalıştığım şey şu, Tristan. Sanırım seni seviyorum.
O que eu... o que estou tentando dizer Tristan, é... eu acho que te amo.
Söylemeye çalıştığım şey... Ben başka bir gerçekliktenim.
O que estou a tentar dizer é... que sou de uma outra realidade.
Söylemeye çalıştığım şey, eğer konuşmak isterseniz, ben sizi dinlerim, tamam mı?
O que estou a dizer é que, se quiserem falar disso, estou aqui para ouvir.
Söylemeye çalıştığım şey şudur ah, her şeyin, doğru bir zamanı ve yeri vardır.
O que eu quero dizer é que... há uma altura para tudo.
Oh, bu şeyi hanginizin yazdığı umurumda değil, bütün söylemeye çalıştığım şey, hikayeye birazcık daha tutku eklemeniz gerektiğidir.
É mesmo? Escute, não me preocupo qual de vocês está escrevendo esta coisa, tudo que estou dizendo é que há espaço em toda boa história, para um pouco de paixão.
Evet, sanırım söylemeye çalıştığım şey...
O que eu tento dizer é...
Söylemeye çalıştığım şey, bu bir yönetim kurulu toplantısı ve sen bir üye değilsin.
O que quero dizer é que isto é uma reunião da direcção e tu não és membro.
Söylemeye çalıştığım şey bu değil.
Não é isso que estou a dizer. Só que...
Sanırım söylemeye çalıştığım şey, Pekala, seni yanlış değerlendirmiş olabilirim, Hank.
Afinal, parece que me enganei a teu respeito, Hank.
Söylemeye çalıştığım şey şu.
O que eu queria dizer...
- Sana söylemeye çalıştığım bu. Hiçbir şey yapmamalıyız.
Não devemos fazer nada.
Angie, bir şey var... Sana söylemeye çalıştığım birşey var. - ve bu o kadar kolay olmayacak.
Angie, há... algo que eu não lhe contei.
Söylemeye çalıştığı şey uzun süre senin işini yaptım.
Por que não? Há muitas formas de vencer, e para mim, há uma forma rápida.
Neden sana bir şey söylemeye çalıştığımı düşündün?
Por que achas que estou a tentar dizer-te algo?
Sanırım savcının size söylemeye çalıştığı şey... o çocuğu öldürdüğünüze dair yapılan suçlamalara karşı... açık cevabınızı duymak istediğimizdir.
O que eu acho que o advogado lhe está a tentar dizer é que... nós gostávamos que respondesse, específicamente, à acusação de que você matou esse rapaz.
Sanırım söylemeye çalıştığı şey kendisinin kalp krizi geçirdiği.
Acho que está a tentar dizer que "ele" está a ter um ataque cardíaco.
Söylemeye çalıştığım...., yani bahsettiğim şey... ee... tanıştığım bütün kadınlar.... Ooh!
O que estou tentando, é encontrar uma maneira de lhe dizer de todas as mulheres que encontrei...
Bizim söylemeye çalıştığımız şey, klasikleri öne sürmen gerektiği.
ensine os clássicos.
Kütüphanedeki ilk sohbetimizden beri sana söylemeye çalıştığım bir şey var.
Há uma coisa que tenho querido dizer-te desde o nosso primeiro encontro na biblioteca.
Size söylemeye çalıştığımız şey ona aileden birinin belki de siz...
O que procuramos dizer-lhe é que alguém da família, o senhor talvez...
Belki de hiç traktör sürmediğim içindir ve babamın kardeşi ile olduğum içindir ama sanırım söylemeye çalıştığım şey şu bu iş için doğru adam olduğumu sanmıyorum.
Acho que o que estou a dizer é que... Não sou o homem para este trabalho.
Söylemeye çalıştığım tek şey : Eğer güzel bir kadınla çalışmak evliliğimi tehlikeye atacaksa... Ailem önde gelir.
Se trabalhar com uma mulher bonita põe em perigo o meu casamento a minha família vem em primeiro lugar.
- Söylemeye çalıştığım şey, her "biz" in temeli, bir " bendir.
A base para um "nós" é um "eu," e se o "eu"
Sanırım kızımın söylemeye çalıştığı şey :
Acho que o que a minha filha está a tentar dizer é :
- Sanırım... söylemeye çalıştığı şey dikkatli olman gerektiği.
O que ela está a tentar dizer é que devias ter cuidado. Certo?
Sanırım Bayan Lamb'ın söylemeye çalıştığı şey Roberta... Onlara karşı biraz sert davranıyorsun. Ama çocukları eleştirirken biraz daha yumuşak davranacağından eminim.
Parece-me que o que a Sra. Lamb está a tentar dizer mas seguramente que de futuro moderará os seus comentários.
Söylemeye çalıştığım şey, biliyorsunuz... -... şey yapmalıyız... - Biliyorum.
Só quero dizer que precisamos de aceitar racionalmente... que, para alguém a pé, a floresta pode ser infinita.