Tek yaptığım traducir portugués
1,845 traducción paralela
Tek yaptığım arkadaşımın sırrını korumaktı.
Tudo o que fiz foi honrar o segredo da minha amiga.
Şimdiyse tek yaptığım şey boğulmamaya çalışmak.
Agora, o que tenho vindo a fazer é tentar não me afogar.
Tek yaptığım üç günlük tatili ertelemekti.
- Só adiei uma viagem de três dias.
Tek yaptığım onları öldürtmek oldu.
Tudo o que fiz foi fazer com que fossem mortos.
Bu günlerde tek yaptığım o.
É só isso que faço nos dias de hoje.
Büyük "K" yüzünden bugünlerde tek yaptığım işemek.
Hoje em dia, passo o dia a mijar, por causa do "grande C".
Evet ama tek yaptığımız buydu, tamam mı? Cinayetle bir ilgimiz yok.
Sabes, na realidade, quase que o mataste.
Tek yaptığım bu onuru hak etmeye çalışmak oldu.
Sempre agi de maneira a merecer esse nome.
Tek yaptığım öğrencilere doğru motivasyonu vermekti.
Só tive de dar aos nossos estudantes a motivação adequada.
- Baba, tek yaptığımız el ele tutuşmak.
- Pai, nós ainda só demos as mãos.
Tek yaptığım mönüden onu sipariş etmekti.
Tudo o que fiz foi encomendá-lo do menu.
Tek yaptığım bir bilgisayar oyunundaki bir bulmacayı çözmekti.
A única coisa que eu fiz foi resolver um puzzle num jogo de computador.
Tek yaptığımız çalışmak... çalışmak...
A gente só trabalha... trabalha...
Tek yaptığım çocuklarımızı düşünmek zaten.
Tudo o que faço é pensar nos nossos filhos.
Tek yaptığım, Üçlemeci kendi yolunu izlerse bir kadının daha yakında öldürüleceğini ileri sürmekti.
Apenas sugeri que, se o Tríade seguisse o seu padrão, ficássemos à espera da morte de outra mulher, em breve.
Tek yaptığım şey kadınlara içlerindeki en iyiyi çıkarmak.
Só ajudo as mulheres a estarem no seu melhor.
Tek yaptığımız bir düğmeye basmaktı.
Só o que fizemos foi apertar um botão.
Tek yaptığımız oturup düşünmekti.
Tudo que fizemos foi sentar e meditar bastante.
Tek yaptığım, kızları izlemekti.
Só estava a ver as raparigas.
Tek yaptığım şey gerçekten saklanmak ve asıl gerçekse : Korkuyorum Stefan.
Só estou a esconder-me da verdade. " E a verdade é que tenho medo, Stefan.
Tek yaptığım yöneticiye, belki birinin onunla olması gerekenleri söylemek için konuşmak isteyeceğini söylemekti.
Só comentei com o gerente para alguém a chamar à atenção sobre o que não devia fazer.
Tek yaptığım onu daha güçlü bir düşmana çevirmek oldu.
Tudo o que fiz foi torná-lo num inimigo ainda mais poderoso.
Evde oturunca tek yaptığım Jess'i düşünmek.
O quê? Ficar sentado em casa. A única coisa que faço é pensar na Jess, e pensar nos tiros.
Benimse tek yaptığım bunun farkına varıp geri almaktı.
- Apenas descobri e desfiz tudo.
Tek yaptığım onun elini sıkmaktı.
Tudo o que fiz... foi apertar-lhe a mão.
Dürüstçe? Tek yaptığım bu gibi hissediyorum.
Sinto que a única coisa que faço é empurrar.
Tek yaptığım istediklerini Amerika'ya getirmekti.
Tudo o que fiz foi, ajudá-lo a transportá-lo de volta para os Estados Unidos.
Ama çok yorgundum, tek yaptığım dinliyormuş gibi davranmaktı.
Mas estava tão cansada que só podia fingir estar a ouvir.
ve tek yaptığımız yemek yemek yada televizyon seyretmek.
E tudo o que fizemos foi comer ou ver TV.
Tek yaptığım babaların ne kadar zayıf olabileceğini göstermekti.
Tudo o que eu fiz foi para mostrar quão fracos eram os pais.
Tek yaptığım şovumu yayınlamak, .. toplantılara gitmek, ve broşür dağıtmaktı.
Eu só faço as minhas emissões, vou a reuniões e distribuo panfletos.
Şimdi, bilmen gereken tek şey, ukala,... onlar birlikte iş yaptığım adamlar, tamam mı?
Tem calma. Só precisas de saber que são pessoas com quem eu tenho negócios, está bem?
Bu atın kayıplarını geri almamın tek yolu onu yüzünden vurup onunla evlendiğim zaman yaptırdığım hayat sigortasından para almak.
A única forma de eu recuperar as perdas neste cavalo é dar-lhe um tiro e recuperar o dinheiro do seguro que fiz quando casei com ele.
Bu arada tüm seks hayatım tek bir oral seksten ibaret. Bir erkeğin yaptığı.
Entretanto, toda a minha história sexual consiste num broche feito por um homem.
Seni geri aramamasının tek sebebi, hırsızlık yaptığım için bana kızgın olması ve...
A única razão pela qual ela não te ligou de volta foi porque ela estava zangada comigo por causa do roubo da loja e ela não...
Bu kağıtları nasıl hazırladığını bilmediğim için tek taraflı ya da çift taraflı ikisini de yaptım.
E eu não sabia se querias as tuas fotocópias de um só lado ou frente e trás, por isso fiz das duas, e depois pensei,
Demek istediğim, avımızın ortasına dalıp kendini beğenmişlik taslıyor ve senin tek yaptığın ona gülümseyip, özür dilemek.
Só estou a dizer que ela se mete no meio da nossa caçada, dá lições de moral e tu é só risos e pedidos de desculpa.
Sizden tek isteğim yaptığım şeyin günahının bağışlanması için dua etmeniz.
Apenas vos peço se podeis rezar por absolvição pelo que fiz.
Ama Livewire'a yaptığım tek şey gücünü emmekti.
Mas tudo o que fiz à Livewire foi tirar-lhe os poderes.
Bu geceki tek dövme, yumruğumla suratına yaptığım olacak.
A única tatuagem que faço hoje é a da tua cara no meu punho.
Yaptığım bütün kötülükleri bir listede topladım ve hepsini tek tek telâfi edeceğim.
Então, fiz uma lista das coisas más que fiz e, uma por uma, vou compensá-los pelos meus erros.
Çünkü bu dünyada ne yaptığımı bilmeyen tek insan o.
Porque ela é a única pessoa do meu mundo que não sabe o que eu fiz.
Şimdi tek yapman gereken kalanlara annemin yatırım yaptığını söylemek ve annemin de onayıyla artık altın çocuksun.
Agora tudo o que tens de fazer é dizer ao resto dos membros da cooperativa que ela investiu, e com a aprovação da minha mãe, ficas bem.
Yaptığımız tek şey kavga edip sevişmekti.
Parece que tudo o que fizemos foi brigar e fazer amor.
Sierra, Will James in kız arkadaşı mıymış? Galiba Teddy Farrow, Sierra'nın modellik yaptığı tek kişi değilmiş.
Parece que a Sierra não desfilava só para o Teddy Farrow.
Yaptığım tek şey, bırakmaktı anne.
É isso que faço, mãe. Desisto.
Tek bildiğim çiçek askılığı yaptıracağımız.
Sei apenas que vamos ter caixas para flores.
Bu uzun zamandır yaptığım tek güzel hareketti.
Foi a última coisa decente que fiz em muito, muito tempo.
Yaptığımız tek şey, onlara engel olmak.
Tudo o que fazemos é metermo-nos no caminho deles.
Ama karşılaşmalarda yenemediğin tek kişi aynı zamanda. Pek anlamadığım bir mevzu olduğu için biraz araştırma yaptım ve gördüm ki, "eski kafalılar" hep "yeni kafalılar" a dersini veriyormuş!
Sabes, fiz algumas pesquisas, porque o bowling não é bem a minha coisa, mas descobri que os da velha guarda estão sempre a ganhar aos da nova guarda.
Tek yaptığın benim arkadaşım olmaktı.
Só estava a ser meu amigo.