Verdiğim traducir portugués
5,074 traducción paralela
Kendimi, hangi karıncanın yaşayıp hangisinin öleceğine karar verdiğim zamandaki gibi güçlü hissediyorum.
Isso é deprimente. Não me sentia assim tão poderoso desde que pude decidir que formiga vive e que formiga morre.
Yaptığım fedakârlıklar, verdiğim kararlar...
Dos sacrifícios e decisões que fiz?
Dediğim gibi, sana artık verdiğim son üç polis gibi it köpek vermeyeceğim.
Disse-te, chega de polícias vagabundos como os últimos 3.
Binbaşı McGarrett, size kötü haberi verdiğim için üzgünüm ama nasıl oldu anlamadım.
Comandante McGarrett, peço desculpa por lhe dar esta notícia, - mas, não sei o que aconteceu.
Ve değer verdiğim herkesin tehlikede olduğunu.
e que todos os que gosto iam estar em perigo.
Bir kızı aldı, değer verdiğim bir kızı.
Levou uma rapariga, uma rapariga de quem gostava.
Salağın tekiydim ve şimdi karımı da oğlumu da kaybettim hayatımda değer verdiğim her şeyi kaybettim.
Eu fui um parvo, e agora perdi-os a ambos... perdi tudo de que... sempre gostei.
Soru 3a'ya verdiğim cevap.
É a minha resposta à questão número 3a.
Annemin yaptıklarını babama anlatmaya nasıl karar verdiğim hakkında.
É sobre quando decidi contar as coisas da minha mãe ao meu pai.
Sadece verdiğim sözü tuttum.
Só cumpri a minha promessa.
Her verdiğim sözün içi boşmuş gibi söylüyorsun.
Fazes com que pareça que cada promessa que faço é vazia.
Bu korkunç kararı verdiğim için suçumu kabul ediyorum.
Por isso vou partilhar a culpa por essa terrível, terrível decisão.
Onlara Frosted Flakes verdiğim için çocuklarımın kaybolduğunu söylemiştiniz.
Disse que os meus filhos desapareceram porque eu lhes dava cereais Frosties.
Söz verdiğim vakitte dönmediğimiz için özür dilerim.
Desculpa por não voltar quando disse que o fazia.
Felâket kariyerimle aşk işlerini bırakmana sebebiyet verdiğim için kusuruma bakma.
Desculpa se interrompi os teus casos amorosos com o desastre da minha carreira.
Olacağına söz verdiğim gibi bir lider ol.
Sê o líder que prometi que serias.
Daha önceden onay verdiğim birkaç soru soracak.
Ele vai-te fazer um par de perguntas que eu já aprovei.
" Aşırı tepki verdiğim için üzgünüm.
" Lamento ter perdido a cabeça.
Onu göreceksin ve duyacaksın tıpkı söz verdiğim gibi.
Vais vê-lo e ouvi-lo, tal como prometi. Cá está.
Bu korkunç kararı verdiğim için suçumu kabul ediyorum.
Vou partilhar a culpa por aquela terrível, terrível decisão.
Öyle mi? Size altı ay önce verdiğim bir şeyi hatırlattı da bana.
É que lembra-me algo que eu te dei há seis meses.
Gerçek yüzüğümü birkaç ay önce kaybetmiştim. Demek ki Lily'ye verdiğim kıyafet kutusunun içine düşmüş.
Perdi o anel verdadeiro há uns meses e só agora percebi que deve ter caído na caixa de roupa que dei à Lily.
- Lola... - Bana mal oldu. İtibarıma ; kocama, kalbimi verdiğim adama güvenebileceğime dair olan inancıma mal oldu.
- As consequências são para mim, para a minha reputação, para a fé no meu marido a quem entreguei o meu coração.
Bugün dünyayı az kalsın terk ederken kalmaya karar verdiğim günün, yıl dönümü.
Hoje faz um ano Onde eu quase sai da Terra mas decidi ficar!
Söz verdiğim gibi seni bekledim.
Eu esperei por você, como eu prometi.
Sırf ben izin verdiğim için hayatta kalacaksın.
Podes viver só porque eu o permito.
Sana bu kadar acı verdiğim için kusura bakma.
Desculpe tê-la feito sofrer tanto.
Bizim için ödün verdiğim onca şeyden sonra..
De tudo o que eu sacrifiquei por nós.
Fakat söz verdiğim gibi bana ihtiyacın olduğunda döndüm.
Mas voltei quando precisou de mim, como prometido.
Şimdi sana söz verdiğim gerçeği söyleyeceğim.
Agora vou lhe contar a verdade, como havia prometido.
Ve verdiğim bilginin doğruluğu kanıtlandığında umarım tekrar gelirsin.
Quando esta informação se confirmar, espero que voltes.
Söz verdiğim gibi size bakacağım. Tamam mı?
Vou cuidar de ti, tal como prometi.
Sana verdiğim para.
O dinheiro que te dei.
Benim verdiğim sözler var.
Tenho compromissos.
Son verdiğim idrarda bir şey mi çıktı?
Passa-se alguma coisa com o meu último exame de urina?
Adresi verdiğim zaman harekete geçecektir.
Quando dei a morada, ele foi.
Ryan da her gün bir şey yapacak, başı derde girecek, benim tepemin tasını attıracak ve verdiğim karar doğru muydu onu da bilmiyorum ama başka ne yapabilirdim, gerçekten bilmiyorum.
E o Ryan, todos os dias, não sei, ele vai aprontar alguma, vai meter-se em sarilhos, levar-me à loucura e não sabia que tinha tomado a decisão certa, mas, eu não sei o que mais poderia ter feito.
Ailemizin yerini gizli tutmak adına verdiğim tüm çabalara rağmen bu sorumsuzluk yüzünden babam bizi eliyle koymuş gibi buldu.
Todos os meus esforços para manter esta família oculta, e este deboche conduziu o pai diretamente até nós.
"En yakın arkadaşlarımla verdiğim muhteşem poz."
Grupo Permanente de Amigos Para Sempre.
Değer verdiğim herkes burada.
Toda a gente com que me preocupo, eles estão aqui.
Ve genelde..... benim verdiğim fiyat değişmez.
E depois de o fazermos... a minha avaliação é a que geralmente prevalece.
Olağan dışı bir şey görürsen sana verdiğim telsizden haber et bana.
Bem, se vires algo de anormal, liga-me por aquele walkie-talkie que te dei.
Sana verdiğim paraya ne oldu?
Onde está o dinheiro que te dei?
Senin sözünden dönmenin. bana veya önem verdiğim insanlara acı çektirmenin nasıl bir şey olduğunu görmek için beklemenin benim için eğlenceli olduğunu mu düşünüyorsun?
Achas que foi divertido para mim teres desaparecido, ficando à espera para ver que tipo de dor me trarias ou às pessoas com quem me preocupo?
Sana verdiğim harici bellek.
- A pen que te dei.
Ogluma yapabilecegim en iyi açiklama dürüstçe kalbimin sesine kulak verdigim ve onun beni sana getirdigi.
O melhor exemplo que posso dar ao meu filho é a viver sem mentiras... de seguir o meu coração. Até a ti.
- Sana verdigim haritayi aldin mi?
- Certo. Regina... - E tens o mapa que te dei?
Tituba'nin suçlamalari, çok önem verdigim birini tehlikeye atiyor.
E as acusações da Tituba comprometem alguém de quem gosto muito.
Hem sana böyle olduğu, hem de buna izin verdiğim için senden özür dilerim.
Sei disso.
Sadece otobüslerden kurtulmak için verdigim bir örnekti.
Era apenas um exemplo de como podíamos evitar autocarros.
Seni öldürürler, sonra da buna izin verdiğim için kabak benim başıma patlar.
Vais acabar morta.