Verme traducir portugués
12,477 traducción paralela
Karanlık Boyut'un girmesine izin verme gücü.
Para deixar entrar a Dimensão Negra.
Lütfen cevap verme.
Por favor, não me respondas.
Cevap verme dedik!
Eu pedi para não responderes!
Ama ne yaparsan yap, asla fotokopi odasında mercimeği fırına verme.
Mas, faças o que fizeres, nada de quecas nesta sala de cópias.
Bu ara verme işini diyorum.
O nosso tempo de separação.
Gelmesine izin verme!
Não o deixes sair!
Bennet'lar, Lydia'yı bırakman ve İngiltere'yi terk etmen karşılığında sana 10.000 pound verme yetkisi verdi bana
Os Bennet autorizaram-me a oferecer-te uma comissão de dez mil libras, para devolveres a Lydia e saíres de Inglaterra para sempre.
Gaz verme konuşması mıydı bu?
Isso foi um discurso motivador?
Evet. Gaz verme konuşmasıydı.
Sim, foi.
Al sana gaz verme konuşması.
Este é o discurso motivador.
Devam eden arayışlarına bir son verme ve ablasının kayboluşuna dair cevaplar bulma bu belgeselin konusu olacak.
Sua contínua busca por respostas do desaparecimento da irmã é o assunto deste documentário.
Matthew onun römorköre binmesine izin verme.
Matthew... n � o o deixe entrar naquele rebocador.
Ona izin verme... - Hayır!
- Não vou permitir...
Cevap bile verme.
Nem respondas.
Gerçekleri gerçekle karıştırmayın ve Tanrı aşkına, Ikisinden de hikaye yoluna girmelerine izin verme.
Não confunda fatos com verdade e, pelo amor de Deus, não deixe que algum dos dois entre na história.
Sipariş verme özgürlüğünü aldım.
Tomei a liberdade de ir pedindo.
Buna son verme türü savaşmaya değer.
O tipo de final pelo qual vale a pena lutar.
Tanrı askına rahatsızlık verme.
Pelo amor de Deus, não comeces.
Hız kesmesine izin verme Mike.
Não o deixes desacelerar, Mike.
Hız kesmesine izin verme.
Não o deixes desacelerar.
Kellenin ödemesi gerekeni dilinin söylemesine izin verme.
"Não deixe a língua falar... o que a cabeça pode pagar".
Tanrım, onunla kal gitmesine izin verme.
Jesus, fica com ele, que não saia daqui.
Kaçmasına izin verme.
Não a deixes fugir.
Etrafında koşuşturmasına izin verme.
Não o deixes fugir.
Koşturma. Etrafında koşuşturmasına izin verme.
Não o deixes fugir, não o deixes escapar-te.
Bir hiç uğruna ölmeme izin verme
Disse-lhe... "Mike, não me deixes morrer aqui em vão."
Hiçbir zaman sakız çiğnememe izin verme, tamam mı?
Não me deixes comer pastilhas.
Sakız çiğnememe izin verme.
Não me deixes, está bem?
Hâlâ karar verme aşamasındayım.
Ainda não sei bem.
Ayartılmamıza izin verme ve bizi şerden koru.
E não nos deixeis cair em tentação, mas livrai-nos do mal.
Ben Solucan. Bu da MC Kirli D.
Eu sou o Verme e este é o MC Dirty Dylan.
Hadi Solucan, şu Amerikalı'ya nasıl yaptığımızı göster.
Verme, mostra-lhe como somos bons.
Solucan ve Kirli D'yle çok iyi vakit geçiriyordum.
Estava a divertir-me com o Verme e o Dirty D.
D-Bag ve Solucan Adam.
O D-bag e o Verme.
Kuşlara ulaşmasına izin verme.
Não o deixem chegar aos pássaros!
Araştırmalarına fırsat verme.
Não lhes dêem motivos para não o fazerem.
Onu görmeden burada ölmeme izin verme!
Não deixes que eu morra sem o conhecer.
- Ölmek istemiyorum! Oğlumu görmeden ölmeme izin verme.
Eu não quero morrer sem conhecer o meu bebé.
Sakın bu şirret kadının hayallerimizi elimizden almasına izin verme.
Não deixas esta idiota repelente tirar-nos isso.
Burası kan verme yeri.
Aqui é para dar sangue.
Benim uzmanlik alanim eğitim verme üzerinedir.
A minha prática tem foco na educação.
Yakınımda dur. Yeleği vurmalarına izin verme.
Não os deixe alvejar o colete!
Lee sana ulaşana kadar kaçmasına izin verme.
Não o deixe fugir antes que o Lee chegue.
Ve fiziksel bir cevap verme şansımız var.
E temos a hipótese de uma resposta física.
Ona zarar verme lütfen.
Por favor, não o magoe.
Gölgelere geri dön. Seni kokuşmuş solucan!
Rasteja de volta ás sombras, verme abjecto!
Neden ona bir oğul verdin? Ve hatta bana yeni bir can verme şansını da vermedin?
Porque lhe deste um filho e me negaste a possibilidade de dar vida?
Hadi, seni işe yaramaz adam!
Vamos, seu pequeno verme nojento!
Ona söyle buraya gelip kendini göstermezse korkağın tekidir.
E diga-lhe que, se não aparecer em pessoa, não passa de um verme cobarde e nojento.
Çık dışarı seni acınası mahluk!
Aparece, seu pequeno verme rastejante.
Düşmanın karşısında onu düşmanın gücüne yenik düşürme ve kötülüğün oğlunun ona zarar verebilmesine izin verme.
No confronto com o seu inimigo... Não deixes que o seu inimigo exerça poder sobre ela... Não deixes o filho da perversidade ser bem sucedido em fazer-lhe mal...