English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Y ] / Yaparken

Yaparken traducir portugués

6,927 traducción paralela
Font color = "# FFFF00" face = "Comic Sans MS" Ben de çocukken aynı şeyi yaparken yakalanmıştım.
Fui apanhado a fazer a mesma coisa quando era rapaz.
Boyama yaparken dilini çıkarışını hatırladın mı?
Lembras-te? Como ela punha a língua de fora quando pintava?
Bir sabah kendini dünyanın bir ucunda, inandığın işi yaparken bulursun -
Um dia estás em qualquer lado, a vaguear pelo mundo, a fazer o que acreditas, o que achas importante.
Beni kucak dansı yaparken de görmek ister misin?
Estás chateado?
Seks yaparken yapmak istemediğin herhangi bir şey var mı?
Quando fizeste sexo, houve alguma coisa que não gostasses de fazer?
Anastasia okul gazetesi için benimle röportaj yaparken tanıştık.
Conhecemo-nos numa entrevista que a Anastasia conduziu para o Jornal Universitário.
İşini yaparken dikkatini dağıtma onun.
Pois, mas eu não quero que o distraias do seu trabalho.
Ama sen... Tanrım, bunu yaparken canın yanmıyor mu?
Mas tu... deus, não tens problemas em fazer isso?
- O zaman yaparken izle!
- Então veja-me a fazer isso.
Bu da iğrenç anne babasını seks yaparken gördüğü zaman olacak.
E foi a altura em que ele viu os pais a fazerem sexo.
Bunu yaparken, canlandırdığımız karakter gibi düşünmek zorunda kalıyoruz.
Quando fazemos isto, tenho de entrar na cabeça da personagem.
Eskiden babamı bu gibi pek çok şeyi yaparken izlerdim.
Eu costumava ver o pai a fazer muitas destas coisas.
Seçim yaparken çok dikkatli ve titizim, çok zor beğeniyorum.
Escolho com muito cuidado e com muito critério.
- Kanlı Mary. Kendilerini bu tuhaf ayinleri yaparken çekmişler.
Eles filmavam-se fazendo esses rituais.
Niye banyo yaparken azimle edebi eser okumaya çalışıyorsun?
Porque estás determinado em ler quando estás a tomar banho?
Bir daha ki sefere Cacio yaparken, nemini almak için önce biberi ısıt.
- Helene. Da próxima vez que fizer Cácio, torre primeiro a pimenta para tirar a humidade, e depois moa-a à mão, sim?
Jean Luc'da senin yardımcılığını yaparken, kardeş gibiydik.
Quando era o teu sous chef no Jean Luc, eramos como irmãos.
Peki seni sos hazırlamaya vermişken, neden seni balık yaparken buldum.
Então porque te deixei na zona de molhos, e depois vejo-te na do peixe?
Bakın, büromuz biz işimizi yaparken bu gecelik sizi otelde yatırmak için...
Ouçam, o departamento teria todo o gosto em pô-los num hotel para passarem a noite enquanto tratamos...
- Panini yaparken mi?
- Enquanto fazias uma tosta?
Evet, banyo yaparken terlik giyiyorum.
Eu posso usar os meus chinelos de banho.
Amy ile onun konser organizasyonunu yaparken tanıştım.
Quando conheci a Amy, era o promotor de concertos dela.
Hareketleri yaparken hissetmeniz gereken yerde ezbere yapıyorsunuz sanki.
parece que estão a tentar ajustar os movimentos na expectativa de alguma coisa, em vez de... sentir, Querem saber?
Makyaj yaparken de sağacak inek arayacaksın.
E procura uma vaca para mungir enquanto põe maquilhagem.
O acınası özür sarılışını yaparken aldım.
Tirei-lha quando me deu aquele abraço patético.
O halde tüm bu konuşmayı yaparken kravatınızın fincanın... içinde olduğunu da biliyorsunuzdur.
Então, deve saber que fez todo esse discurso... com a sua gravata metida na caneca do café.
Sonra sizi aile olmayacağımızı öğrenir öğrenmez... şampiyona kazanmış gibi kutlama yaparken gördüm.
E depois vi-te a festejar como se tivesses vencido o Super Bowl... no momento em que descobriste que não seríamos família.
Ben bu kahramanca şeyi yaparken senin ne yapacağını hangi dua yazıyor?
E o que vai o Jock fazer enquanto eu desenvolvo este ato heróico?
Banyo yaparken tir tir titreyen küçük popon.
Demos-te banho no riacho... Tinhas o rabinho a tremer.
İki eşcinsel anne evde seks yaparken?
Duas mães lésbicas a fazerem sexo por todo o lado?
İkinci filmi yaparken, "Vay be, 2015'te beraber oturup" "neleri doğru tutturduğumuzu göreceğiz" derdik hep.
Quando estávamos a fazer o segundo filme, costumávamos dizer : "Em 2015, vamos juntar-nos e ver no que acertámos."
Evleniyor yaparken ağlama.
Não se chora ao casar.
Sana kas yaparken hayati önemi olan proteinden vereceğim.
Vou dar-te a proteína de que precisas para fazer musculação.
Kahvaltı yaparken birden bu şerefsiz gelip ona vurmaya başladı!
Estávamos almoçando e esse merdas veio do nada e bateu-lhe.
En iyi numaralarınızı yaparken yalnız olduğunuza emin olmalısınız.
Deveria estar sozinho quando desvenda os seus melhor truques.
Peki efendim, açgözlülük ve savaş çığırtkanlığı savunma taraflarıyla anlaşma yaparken el ele yürüyecek gibi görünüyor
Bem, ganância e provocação tendem a andar de mão em mão quando se lida com construtores da defesa.
Geberene kadar onu çekiçle dövmenin hayalini her gün tost yaparken kurduğumu soruyorsan ve vurmayı ne zaman bırakıp çekiçteki kanı ve beynini sileceğimi ve bunları düşünmemin beni onun gibi mi yapar diye düşünüyor muyum diye soruyorsan.
Se ainda fantasio em lhe dar com um martelo até morrer? Se ainda penso nisso enquanto faço torradas? E se penso em quantas vezes lhe bateria antes de limpar o sangue e os miolos do martelo?
Ona yardım etme planları yaparken şöyle demelisin :
Quando fizeres planos para o ajudar, tens de dizer algo do género :
Kaya tırmanışı yaparken kaza geçirdim.
Foi um acidente de escalada.
Sürekli "Sanırım ben yaptım." diyor ama yaparken orada değilmiş gibi söylüyor.
Ele continua a dizer : acho que o fiz. Mas fala como se não tivesse lá estado.
- Sizinle ilgili araştırma yaparken...
- Embora trabalhasse como...
Bunu yaparken de gördüklerine ses çıkarma.
Entretanto, assimila tudo o que vês.
Ben şuna inanıyorum Joe Gage veya Grouch Douglass artık adı her ne sikimse kahveyi zehirledi sen de bunu yaparken onu izledin.
No que acredito é que o Joe Gage, ou o Grouch Douglass, ou seja como for a porra do nome dele, envenenou o café. E tu viste-o fazer isso.
Mastürbasyon yaparken bir resme bakıyor muydunuz?
Você estava a olhar para uma fotografia enquanto se masturbava?
Hatta yaparken ölsem bile.
Mesmo que eu morra nesse processo.
Zaten benim de yönetmen yarmasıyla aramı yapmam lazım, artık ne olacaksa olsun ve bunları yaparken birbirimize bakmak zorunda kalmayalım.
Tenho de ir fazer as pazes com o idiota do realizador, vamos ser brutos e, não ter de olhar um para o outro enquanto o fazemos.
Rol yaparken beni görmedi.
Ele nunca me viu a representar.
Ve biliyor musun bana benimle seks yaparken dehşete düştüğünü söylüyor.
E sabes o que dizem? Dizem que ela tem pavor de fazer sexo comigo.
"Nasıl yemek yaparken hayatını yaşarsın?"
- "Como cozinhar e ter uma vida?"
Geçen hafta, Dr. Wells 16 yaşında bir hastaya açık beyin ameliyatı yaparken cerrahi ekip durup dururken bayılmış.
A semana passada, a Dra. Wells estava a fazer uma neurocirurgia com paciente acordado a um miúdo de 16 anos, quando toda a equipa cirúrgica desmaiou.
Yazın garsonluk yaparken iş çıkışı eve giderken kaçırıldı. 9 ay kayıptı.
Foi raptada a caminho de casa, quando vinha do emprego de Verão dela. Esteve desaparecida durante 9 meses.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]