English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Y ] / Yaptınız

Yaptınız traducir portugués

20,181 traducción paralela
İyi iş yaptınız.
Que les vaya bien.
Nasıl böyle büyük bir hata yaptınız?
Como cometeu um erro tão grande?
Siz hamlenizi uzun zaman önce yaptınız.
Fez a sua jogada há muito tempo.
Ben sinirli bir şekilde çıktıktan sonra ne yaptınız?
O que fez depois de eu sair, zangado?
Tamam, yaptınız ve ben de gördüm.
- Esteve e eu vi.
Bay Evans uzun süre uyuşturucu satıcılığı yaptınız ve bugün ifade veriyorsunuz çünkü Bayan Gibbs ile dokunulmazlığınız konusunda anlaşma yaptınız, doğru mu?
Sr. Evans, não é verdade que é passador de droga há muito tempo e só está a testemunhar, hoje, porque assinou um acordo com a Menina Gibbs que lhe dá imunidade?
Çok çok daha fazlasını yaptınız.
Fizeste muito mais do que isso.
Beni bu duruma siz soktunuz, bunu bana siz yaptınız.
Tu colocaste-me nesta posição. Tu fizeste-me isso.
- Bayan Knight ile ofis dışında FBI tartışması yaptınız mı?
Alguma vez falou com ela sobre o FBI fora desta Agência?
Bak, bunu sana kim yaptıysa, James'le birlikte icabına bakacaksınız, tamam mı?
- Tu e o Ghost tratam disso, certo? JULIO :
Ruiz bir sorun çünkü senin ve onun kızı Isabel'le yaptıkların yüzünden.
É um problema por causa de ti e do que fizeste à filha, a Isabel.
Peki ikinizin birlikte yaptığınız bizim muhbirimiz Bay Nomar Arcielo'yu öldürme planına ne demeli?
! E o plano que ambos fizeram para matar um informador nosso, Mr. Nomar Arcielo?
Ya yaptıklarımızın bir sebebi varsa?
E se o que fizemos tivesse um motivo?
Kardeşime neler yaptığınızı duydum.
Ouvi o que fizeram à minha irmã.
Tüm yaptığınız şey yanlış bir umudu yayıyor olmak.
Tudo o que têm feito é espalhar falsas esperanças.
Yaptığınız şey için minnettarım. Gerçekten. Ama beni takip etmemeniz gerektiğini açıkça söylemiştim.
Agradeço o que fez, a sério, mas eu dei-lhe ordens explícitas para não me seguir.
Vezirinizi feda ettiğinizde hata yaptığınızı sandım.
Quando sacrificou a rainha, achei que tinha cometido um erro.
Ama unutmayın, bunu yaptığınızı ispat etmelisiniz.
Mas tem de provar que também fez isto, não se esqueça.
Ha? Bize cezalar yaptırımlarla gelenleri tutuklamalısınız. Ha?
Deviam estar a prender os desgraçados que inventaram as sanções.
Özgeçmişinizde bebeklere kıç deliği yaptığınız yazıyor.
No seu currículo diz, que fez ânus em bebés que nasceram sem ele.
Bunu yaptırmamalısınız. Lütfen bana güvenin.
Confie em mim, você não quer fazer isto.
Harika bir siyah kadın, benim küçük kızım için akıl hocası, dünyanın bizim gibilere neler yaptığını... öğretebilecek biri... çamura batıp..
Uma mulher negra brilhante, mentora da minha menina. Alguém que podia ensinar-lhe o que o mundo faz a pessoas como nós.
- Kibirli herif, buraya gelmiş kızımı tehlikeye attığım için beni suçluyorsun halbuki o, senin yaptıkların yüzünden bu durumda.
Que arrogante que você está! Acusa-me de pôr a minha filha em perigo quando o único motivo pelo qual ela está na posição que está é algo que você fez.
- Tepem attı çünkü bunu yapamadı ve daha da önemlisi yaptığımız şey yüzünden Donna'nın babasının başı belada ve sen yardım etmeme izin vermiyorsun.
- Então, porque estás tão chateado? - Porque ele não conseguiu. E o pai da Donna só está nesta alhada por causa do que fizemos e tu não me deixas ajudar.
Alınmayın Bay Specter ama kızımın parasıyla ne yaptığı sizi ilgilendirmez.
- Sem ofensa, mas o que a minha filha faz não é da sua conta.
Rachel Zane'i yalnız başınayken yakalayıp, beni ele vermesi için teklif yaptın.
Esteve sozinha com a Rachel Zane para lhe oferecer um acordo para se virar contra mim.
Peki bu adamla o girilemez denen Harvard dosya odasında seks yaptığınız ve orada onu iddialara göre yalnız bıraktığınız da yalan mı?
É mentira que teve relações sexuais com esse homem e o deixou sozinho no supostamente impenetrável arquivo de Harvard?
Ve eğer bunu onunla yaptıysanız başkalarıyla yapmadığınıza neden inanalım?
E se fez isso com ele... por que haveríamos de acreditar que não o fez com outros?
Sizin bir çeşit anlaşma yaptığınızı söylediler.
Disseram-nos que fizeram um acordo qualquer
Bu yüzden buradasınız. Kimin yaptığını biliyorsunuz.
Por isso é que estão aqui, vocês sabem quem foi.
Tamam bakın. Burada neler yaptığımızı düşündüğünüzü bilmiyorum.
Não sei o que vocês acham que aconteceu.
Dürüst olmak gerekirse yaptığın işi biliyorum ve her gün bodrum da tek başına bir şeyle yalnız kalmıyorum...
Eu conheço o seu trabalho. Não é todos os dias que me encontro sozinha, numa cave, com um homem que...
Afganistan'da yaptıklarınızla anılıyorsunuz bir bronz yıldız ve bir de Purple Heart madalyanız var.
USMC. Serviu no Afeganistão com distinção, Estrela de Bronze e Coração Roxo.
Ne yaptığınızı biliyor Bay Janus.
Ela sabe o que você fez, Mr. Janus.
Onların ne yaptığını anladığımızı fark ettiklerinde enerjiyi kesip bütün iletişimi sonlandırdılar.
Quando perceberam que descobrimos isso, cortaram a ligação e as comunicações.
Patronum size Elizabeth Keen'i kaçırmanız için ödeme yaptı ve siz başarısızlığın yanında bir de onun ölümüne sebep oldunuz.
E você não só não lhe entregou o alvo como também lhe causou a morte.
Kızıma ne yaptın?
O que é que você fez com a minha menina?
Elizabeth bizim yaptığımız işi yapanların yönünü yitirmesi kolay olur.
Elizabeth... Quando se faz o que fazemos, é muito fácil perder-se o rumo.
Ve bu yaptığınızın federal bir suç olduğunu biliyor musunuz?
Estava ciente nesse momento que infringia a lei federal?
Ama beklenmedik bir şekilde onun kaybolduğu gece ne yaptığınızı açıklayamıyorsunuz.
Mas o problema é, que não pode confirmar onde esteve na noite em que ele desapareceu.
Yaptığınız yanlış.
Aquilo que está a fazer está errado.
Ama şu ana kadar diğer insanların söyleyecekleri hakkında endişelenmemizi gerektiren yaptığımız ya da yapmadığımız bir şey olmadı.
Mas, nunca houve nada que fizéssemos, ou não, quando estávamos preocupados sobre aquilo que os outros iriam dizer.
Bu yaptığınız doğru değil.
Não é justo!
Hem şu yaptığınız işin hesabını da halledelim.Borçlu kalmayalım.
Tem de ser ele a vir. Temos contas a assentar.
Panik yaptığınız an, hepimiz gideriz.
Se entrarem em pânico, denunciam-nos a todas.
O zamandan beri başka isim kullanıyor kızımın yaptığı gibi, adını Craig Crismond yaptı.
Ele mudou o nome, como ela. Para Craig Crismond.
Şu an yaptırdığınız dev koğuşu dolduracak olanlar.
As que vão para o dormitório gigante que andas a construir.
Elimizden gelen her şeyi yaptık. Sınırlı kaynaklarımız ile seni burada rahat hissettirmeye çalıştık.
Demos o nosso melhor, com recursos muito limitados, para que se sentisse confortável aqui.
Yaptığınız pazarlık bu.
Foi esse o acordo que fez.
- Hayır. - Burada sıcak suya kahve muamelesi yaptığınız biliyorum.
Bebi a água quente que chamam de café.
İlk defa ne zaman New York'taki FBI ofisinden gizli dökümanları çıkardınız ve bu dökümanlar ile FBI ofisinde neyi araştırıyordunuz ve bu yaptığınız federal bir suç olduğunu biliyor musunuz?
Quando é que foi a 1ª vez que levou documentos confidenciais da Agência do FBI, em Nova Iorque? O que fez com eles quando os levou? E estava ciente nesse momento que infringia a lei federal?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]