Yaşamak traducir portugués
10,321 traducción paralela
Hiç duş almadan dondurma kamyonunda yaşamak?
Viver numa carrinha? Não tomar banho?
Yaşamak için beyin yiyorum.
Eu como cérebros.
Amerikan rüyasını yaşamak için ülkenize geldim.
Vim para este país em busca do sonho americano.
Tek isteğimiz, atalarımızın topraklarında huzur içinde yaşamak.
Só queremos viver em paz na terra dos nossos pais.
Sanırım bu yüzden seninle yaşamak hiç sıkıcı değil.
Por isso viver contigo nunca é tedioso.
Vijay, ben bu tamir işini alarak sorun yaşamak istemiyorum.
Vijay, não se meta em problemas por minha causa.
Alzheimer hastasıydı, sonra Alzheimer geçti, sonra da katil olarak yaşamak istemedi. O yüzden gerçekten Alzheimer olmasa da tedavi olmayacak ve Alzheimer olacak.
Ele tinha Alzheimer, depois já não tinha, e ele não queria ter morto ninguém, então, vai continuar com o Alzheimer.
Bu hayatı istemememe rağmen böyle hissedeceğini bilerek yaşamak bana çok zor geldi.
Mesmo que eu não queira essa vida, não podia viver sabendo que ias sentir-te assim.
Yâni, yaşamak istiyorsanız, beni takip edin.
Se quiserem viver, sigam-me.
Yaşamak istiyorsanız benimle gelin.
Venham comigo se quiserem viver. Não me digas que é um robô do futuro.
Ben de böyle bir dünyada yaşamak istemiyorum.
E não quero viver num mundo sem integridade.
- Dünya'da yaşamak için doğdum ben.
- Eu nasci para viver na Terra.
- Ne? Yaşamak istiyorsanız, koduğumun halkalarını takın.
- Ponham as coleiras se querem viver.
Abby, yaşamak için yaptığım şey bu.
Abby, isto é o que eu faço. É o meu trabalho.
Düşünsene. Alex dolu bir kampüste yaşamak üzereyim.
Pensa bem, vou viver num campus cheio de Alexes.
Claire halayla yaşamak istemiyorum!
- Não quero viver com a tia Claire!
Déjà vu yaşamak son derece doğal bir yan etki.
Um pequeno déjà-vu pode ser um resultado natural.
48 Eyalette Yaşamak gibi filmlere ihtiyacımız yok artık çünkü okulumuz teknolojiyle buluşuyor!
Já não precisamos de filmes como "A Vida Nestes 48 Estados", porque a nossa escola vai para a era digital!
Fantezimi yaşamak için...
Viver a minha fantasia...
Bu yaşamak istediğim dünyaydı ve sonsuza dek yaşayacağıma dair söz verdi.
Era nesse mundo que eu queria viver, e ela prometeu-me que eu o podia fazer. Para sempre.
Tristan olmadan bu hayatta yaşamak kolaymış gibi davranıyorum ama gayet zordu.
Finjo estar bem, a viver num mundo sem o Tristan, mas tem sido difícil.
Kim sonsuza kadar yaşamak ister ki zaten?
Quem é que quer viver para sempre?
Bob Durst'ün sırf öldürme heyacanını yaşamak için cinayet işleyecek biri olduğunu düşünmüyorum.
Eu não acho que Bob Durst é o tipo de homem que mata pela emoção de matar.
- Ama? Ama bir gün daha onunla yaşamak zorunda kalırsam boğazını söküp atabilirim.
Mas se tiver de viver com ela mais um dia, sou capaz de lhe rasgar a garganta.
Yaşamak için her şeye sahipti... ama ortadan kayboldu.
Ela tinha tudo para viver, e ainda assim simplesmente desapareceu.
- Yaşamak istiyorum.
- Quero viver.
Yaşamak istiyorsanız benimle gelin.
Venham comigo se querem viver.
Bir dâhiyle birlikte yaşamak harika bir şey.
É tão bom viver com um génio.
Yoksa tekrar gelmem gerekir. Ve hamilelikte böyle stres yaşamak istemezsiniz.
Caso contrário, volto, e não quer esse tipo de tensão, estando grávida e tudo.
Yaşamak mı yoksa ölmek mi istediğine karar vermelisin.
Tens de decidir se queres viver ou morrer.
Bununla yaşamak zorundasın.
Vai ter de viver com isso.
Çünkü sen onları yaşamak zorunda kalmadın.
Tu nunca precisaste viver isso.
Yaşamak istiyorum.
Quero viver.
Adadan "ölene kadar yaşamak istediği yer" olarak söz ediyordu.
Ele chamava-lhe o seu "Fantasma do Natal Futuro".
Adadan "ölene kadar yaşamak istediği yer" olarak söz ediyordu.
O "Fantasma do Natal Futuro".
Disneyland'de Main Street'te yaşamak gibi.
É como viver na rua principal da Disneylândia.
Disneyland'de, Main Street'te yaşamak gibi.
É como viver na rua principal da Disneylândia.
- Sahilde yaşamak isterdim. - Evet.
- Eu não me importaria de viver na praia.
Ve hayatın tadını çıkararak yaşamak istiyorum.
E eu gosto de estar vivo. Não.
Neden yaşamak için Tucson'u seçtiniz?
Porque escolheram viver em Tucson?
Ölümsüzlük, sonsuza kadar yaşamak değildir, böyle hissettirmiyor.
- Ser imortal não é viver para sempre.
Karını terk edip onunla yaşamak istediğini söyledi.
Ela disse-me que querias deixar a tua esposa e ficar com ela.
Seni zaten terk etmiş bir adamın yanında yaşamak için Main'e... -... taşınmanı izletmek mi?
Fazê-lo ver-te mudares para seguir um homem que já te abandonou?
- Değil mi ama? Önemli olan o anı yaşamak.
É questão de estar no momento.
- Sensiz yaşamak da istemiyorum.
Também não quero viver sem ti.
Ben de onunla kusursuz bir hayat yaşamak isterim Stefan inan bana. Ama hayat kusursuz değil.
Eu quero que a vida humana perfeita com ele, também, Stefan, confie em mim, mas a vida não é perfeita.
Eğer yaralarını sarıp bensiz bir hayat yaşamak istersen bunu anlarım. Beklemem gerekecekse bunu anlarım. Bekleyeceğim de.
E compreendo que precisas de tempo para sarares e para viveres a tua vida sem mim, e eu compreendo se tiver de esperar por ti, e vou esperar.
İstediğim hayat oydu. Babamsız yaşamak.
Era essa a vida que eu queria... estar livre dele.
Sevmek için doğmuşum. Yaşamak için doğmuşum.
Nasci para amar Nasci para viver
Karını terk edip onunla yaşamak istediğini söylemişsin.
Ela disse-me que querias deixar a tua esposa e ficar com ela. Não o podes provar.
Gözde bir ablanın gölgesinde yaşamak kolay bir şey olmasa gerek.
Não deve ser fácil crescer na sombra de uma irmã brilhante.