English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Y ] / Yaşlı bir adam

Yaşlı bir adam traducir portugués

1,576 traducción paralela
- Yaşlı bir adamın teki, Kızını bizim gibi üç sefille paylaşmak isterse, o kesin Aaron olur.
Se há alguém capaz de convencer um velho a emprestar a filha... a três vagabundos como nós, é o Aaron.
Bak, yaşlı bir adam mükemmeldir.
Um homem idoso é perfeito.
Ama yaşlı bir adamı mutlu etmek için geç değil.
Mas não tarde demais para fazer um velho feliz.
Hırsızlıkla para yapabilirsin, güzel birkaç amigo kızla yatabilirsin, fiyakalı bir Thunderbird'la caka satabilirsin ama söylesene ; hamile bir kadını veya yaşlı bir adamı vurursan başına neler gelir?
Roubar pode até te dar dinheiro você pode sair com algumas chefes de torcida aparecer dirigindo um Thunderbird prateado. Mas diga-me o que vai acontecer se você atirar numa mulher grávida ou num velho, heim?
8 yaşındayken yaşlı bir adam bana tecavüz etti.
Sim, houve um tipo já velho que me violava aos 8 anos.
Yaşlı bir adamın ayetini buldum. Dinle şunu.
Encontrei o versículo de que falava o velho, ouve isto.
Evet senden yaşlı bir adam seni bu işten kurtaracak.
Bem, um homem mais velho vai lhe tirar do trabalho,
Ben yaşlı bir adamım.
Eu sou um velho.
- Yaşlı bir adam vardı...
- Havia um senhor de idade...
Sanırım hayatının o noktasında yaşlı bir adam olarak aşk hakkında ve ölüm hakkında söyleyecek çok şeyi vardı. Londra'daki çocukluğundan, müzikhol geçmişinden çok iyi bildiği bir şey :
Naquele momento, ele era um homem mais velho e tinha muito a dizer no filme sobre o amor e sobre a morte e sobre o seu passado em Londres sobre o music hall, sobre algo que conhecia bem :
Ben yaşlı bir adamım, lris.
Sou um velho, Iris.
Grissom adında yaşlı bir adam.
Um velho chamado Grissom.
Ben yaşlı bir adamım.
Sou um homem velho.
Geçen sefer, harika yaşlı bir adam çıktı, sözleri unuttu... ... ve herkes onu yuhalayarak sahneden indirdi.
Da última vez, um velhote amoroso esqueceu-se da letra, passou-se e toda a gente o vaiou até ele sair do palco.
Yaşlı bir adam benim yapamadığımı yaptı.
Um velho foi capaz de fazer aquilo que eu não fiz.
Şef içeride sıkışmış olan yaşlı bir adam ve bir de çocuk var.
Chefe, temos um adulto masculino e um miúdo presos lá dentro.
Yaşlı bir adam için fena değil, değil mi?
Nada mal, não é? Para um velhote.
Bir Alman firkateyni, Topsail Cay kıyılarında karaya oturur ve suyun yükselmesini beklerken yaşlı bir adamın onlara doğru yaklaştığını sanırlar.
Uma fragata holandesa ficou encalhada no Recife Topsail... e enquanto esperavam a subida da maré, viram o que pensaram ser um velho a cortar lenha.
Hâlbuki o yaşlı bir adam değildir.
Só que não era um velho.
Yaşlı bir adamdan dayak yiyen bir adam olarak liderlik hevesini sürdürmek zor olsa gerek.
É difícil manter o entusiasmo com tua liderança... quando continuas a ser espancado por aquele velhote.
İki aylık olmasına rağmen yaşlı bir adamın gözlerine sahipti.
Tinha os olhos de um homem velho mesmo aos dois meses de idade.
Büyükbaban çok çok yaşlı bir adam.
O avô é um homem muito, muito velho.
Yaşlı bir adamın boynunu kesmenin hiçbir onuru yok.
Não há honra em degolar velhotes.
Yaşlı bir adamın kalça kemiği kırılmış ve adamın teki zarar gören Cadillac'ını tamir ettirmemizi istiyor!
Temos um homem com a anca partida e um idiota quer uma capota nova para o seu Caddilac.
Yaşlı bir adamın kırıp atlaması zor.
Era difícil um velho atirar-se por ali.
Bu sadece, yaşlı bir adamın bir hatası.
Isto é apenas um erro dum velho.
Sadece külüstür arabası olan üzgün ve yaşlı bir adam.
É só um velho triste com a canalização rota e uma carripana velha e decrépita.
Arkadaşı olmayan işi bitmiş yaşlı bir adam. İnsanlar ona gülüyor. O da kendini kötü hissediyor.
Um velho cansado, sem amigos, sem negócio de distribuição, que levou com os pés da mulher, alvo de chacota, cheio de auto-comiseração.
Biliyor musun, bazı insanlar seni bitmek bilmeyen cinsel tacizin yüzünden iğrenç yaşlı bir adam diye çağırıyorlar.
Algumas pessoas diriam que você é um velho nojento... pelo constante assédio sexual.
Genç bir kızdan faydalanan yaşlı adam demek.
Quando um homem mais velho se aproveita de uma jovem.
- Bana yaşlı bir savaş adamı der miydin?
- Chamar-me-ias a mim um guerreiro velho?
Yaşlı, sevimli bir adam masada oturuyordu. Beni görünce çok şaşırdı.
Havia um velhote simpático sentado a uma secretária.
Bu hikaye zengin ve fakir için Genç ve yaşlı için Dünya için iyi şeyler yapmak isteyen, bu civarlardan olan bir adam hakkında
É uma história para ricos e pobres, para novos e velhos, acerca de um homem do povo que queria fazer o bem.
Ben yaşlı bir adamım, John.
Pelos vistos.
Kendinden yaşlı ve şovenist bir erkekle çıktığı müthiş sahne var tam işi bitirecekleri sırada adam inliyor.
Há uma cena hilariante... em que ela anda com um tipo mais velho e chauvinista... e quando estão quase a chegar "a vias de facto", ele geme.
Son sahnede, ölüm döşeğindeki bir yaşlı adam ve yanında küçük bir oğlan var.
Na última cena, vemos um velhote no leito de morte. Está um rapazinho ao lado.
Yaşlı adam "Suç ve Ceza" dan bir satırı ezberden okur, ve küçük oğlan ondan sonra tekrar eder.
O velhote recita "Crime e Castigo", e o rapazinho repete-o.
Demek, bir kız bir yaşlı adam erkekler, bir, iki, üç, dört bu kadar mı?
Portanto, uma miúda... um velhote... gajos - 1, 2, 3, 4... .. só isto?
Ve bir de yaşlı adam var. Bir, iki, üç...
E ha um velhote 1, 2, 3... 1, 2, 3, 1...
Yaşlı ve masum bir adamı benzettiğin haberi yayılırsa, gerçekten kötüler bile İntikam Ateşiyle Tutuşan Angel'ın karşısına çıkarken iki kez düşünecekler. Davaya senin baktığını duyan moruklar topluluğu altına yapacak. Evet.
Quando o boato de que bateste num velho inocente se espalhar, os maus vão pensar duas vezes antes de se meterem com o nosso Angel Vingador.
Sanırım aynaya bakan yaşlı adam hayali sende bir endişeye yol açtı, o da bu şekilde ortaya çıktı.
Acho que a visão do velho a olhar para o espelho... fez disparar uma ansiedade qualquer que se exprimiu assim.
Muazzam bir şey, dünyanın en yaşlı adamı olmak.
Coisa dos diabos, o homem mais velho do mundo.
Yaşlı adam 83 yaşındaki bir oğlan çocuğu. Öyle mi?
- O bebé de 83 anos do velhote.
Yaşlı adamın haklı olduğunu umalım, yoksa bu oldukça kısa bir yolculuk olacak.
Esperemos que ele tenha razao, caso contrário, será uma viagem curta.
Yaşlı bir adamın aşkı çok mu kötü?
Não gostava de ser a querida de um velhote?
Pis resimler için poz veren bir fahişe... değişik bir sürü akraba ilişkileri imaları ve yaşlı, neidüğü belirsiz bir adam.
Mulheres debochadas a posar em fotografias obscenas, várias insinuações incestuosas e homens idosos inexplicáveis.
Yaşlı adamım bir keresinde demişti ki :
O meu velho disse uma vez :
Bastonlu yaşlı siyah bir adam ve senin utancını üstlenen beyaz bir kadın.
Eu vejo um negro com um bastão E uma mulher branca Vais sentir-te com remorsos...
50 yıl boyunca, bütün dünya, Winston Churchill'in... İngiliz halkını zafere kavuşturan yaşlı bir devlet adamı... ve İngiliz olduğuna inandı.
Durante 50 anos acreditou-se que, Winston Churchill era um... velho estadista que levou o povo britânico á vitória.... e que ele era inglês.
- Artık cepleri altından patlayacak kadar şişmiş. - Sonra bir gün, bakmış ki yaşlı adam orda yokmuş.Gitmiş...
Então um dia, o rio secou... o barqueiro foi embora e nunca mais voltou.
Sokagn karssnda tv izleyen yasl adam bu gece buraya park etmis bir taksi görmüs etrafta dolanan iki adam varms.
Um velhote do lado de lá do beco, a ver TV até tarde, diz que viu um táxi aqui, no início da noite, com dois tipos a andar à volta da vizinhança.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]