English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Y ] / Yaşlı bir kadın

Yaşlı bir kadın traducir portugués

1,018 traducción paralela
O zaman Bayan Prism gözleri bozuk yaşlı bir kadın.
Então a Sra. Prism, não é uma mulher perspicaz.
Orta yaşlı bir kadın aşırı dozda ilaç içerek ölmüş.
Mulher de meia-idade encontrada morta devido a overdose de algo.
Belki yaşlı bir kadını korkuturum.
Talvez eu arrume uma velha.
Onun gibi sevimli ve yaşlı bir kadının silahlı soygunda bizimle çalışması hiç de doğru gözükmüyor.
Uma velhinha amorosa como ela não me parece certo, que colabore connosco num assalto.
- Siz katı, entrikacı, yaşlı bir kadınsınız.
- É uma mulher dura e manipuladora.
Balkonda oturan yaşlı bir kadın istemiyorlar.
Não querem uma velha pendurada na janela.
Şimdi sadece gelininin kanepesinde uyuyan yaşlı bir kadın o.
Agora, ela é apenas uma velha, dormindo no sofá da nora.
- Daha yaşlı bir kadın olduğunu düşünmüştüm.
- Tinha imaginado mais velha.
Yerleri fırçalayarak temizleyen yaşlı bir kadının üzerine düşecektim neredeyse. Eskiden de, sürekli yerleri siler dururdu.
No escuro, quase embati numa velha de gatas a lavar o chão, sempre a tinha visto assim.
Yaşlı bir kadın yüzünden taşı durduramayız.
Não se pára um bloco em movimento por causa duma velha.
Yaşlı bir kadını taş mezara diri diri gömecek miydin?
las enterrar a velha viva num túmulo de rocha?
- Yaşlı bir kadın.
- Uma velha.
Belki zavallı yaşlı bir kadının yaşam boyu biriktirdiği, ya da belki de genç bir çiftin yeni bir ev almak için sakladığı paradır
Talvez sejam as poupanças de uma pobre velhinha ou algum jovem casal o tenha poupado para comprar uma casa.
Yaşlı bir kadın, buz gibi soğuk, ölümden bile sert.
Uma mulher, fria como o gelo, mas repugnante que a morte.
Dün akşam yaşlı bir kadın yolda bir ayakkabı buldu.
Ontem à noite, uma senhora idosa apanhou um sapato.
Ben yaşlı bir kadınım, Thelma, ve de ne yapacağımı bilemediğim kadar çok param var.
Eu sou uma mulher idosa, Thelma, e tenho mais dinheiro do que o que posso gastar.
Hiç farkına varmaz, onun gibi hasta yaşlı bir kadının tadalma duyusu her şeyi kabul eder.
Ela nunca notaria, uma senhora velha, doente como ela, sem paladar.
Yorucu bir gündü, yaşlı bir kadın... karnı ağrıyan küçük bir çocuk ve iri yapılı bir atla ilgilendim.
Eu tive um dia duro com uma mulher velha com uma indigestão... Um homem com dores de estômago, um pé com bolhas e um cavalo cocho.
Binada oturan yaşlı bir kadının dairesinde parası kaybolmuştu.
Tinha desaparecido algum dinheiro a uma idosa que vivia em sua casa.
Gazete kupürleri biriktiren orta yaşlı bir kadınsın ve bu stüdyodan alacağın herhangi bir rol, bir ajanstan geçmek zorunda da değil.
- É só uma ultrapassada no tempo... - Escuta, Marty... E qualquer papel que obtenha deste estúdio...
Kendimi yaşlı bir kadının fıstık atmak istediği kafesteki bir hayvan gibi hissediyorum.
Me faz sentir como um animal numa jaula com as pessoas lá fora Me jogando amendoins.
Yaşlı bir kadın varmış, bir gün kocasını pazara göndermiş. Adama 3 gömlek, 6 mendil almasını söylemiş. Bir de ne denir, şu kadınların şeyi...
É a história de uma senhora que manda o marido ao mercado para comprar três camisas, seis pares de meias e... como se chama...
Yaşlı bir kadın.
Uma velha.
Yaşlı bir kadın gördüğünden emin misin? Evet!
Tem a certeza de que viu uma velha?
Yaşlı bir kadını adadan çıkarmak için burada olduğunuzu söylediler bana.
Eles dizem-me que está aqui para tirar uma velha duma ilha.
O yaşlı bir kadınsa, grubun geri kalanlarının başı büyük dertte!
Se aquilo é mais velho, as outras estão em apuros!
Senin bu kadar zalim olup, yaşlı bir kadın ve sekiz çocuğu sokağa attığına.
Que fosse tão cruel e que deixasse na rua a uma anciã e a seis meninas necessitadas.
Benim gibi yaşlı bir kadın... 100 yen lütfen. Ha o mu!
Oh, isso.
Bir ayağı çukurda yaşlı bir kadın olarak... öbür dünya var mı bilmek isterim.
Como uma senhora idosa prestes a passar para o outro mundo... gostaria de saber se ele existe.
Şimdi, bütün gün zil çalıp duran yaşlı bir kadın için çalışıyorum. Tüm gün boyunca merdiven çıkıp iniyorum.
Estou com uma velha que não pára de chamar, passo o dia a descer e a subir as escadas.
Yaşlı bir kadın kitaplarından ayrılmaktansa onlarla yanmayı tercih etti.
- Quando uma velha senhora, primos, escolheu ser queimada com os seus livros em vez de ser separada deles.
Martha'nın parası var çünkü Martha'nın babasının ikinci eşi Martha'nın annesi değil, annesi öldükten sonraki olan çok yaşlı bir kadındı siğilleri vardı, çok zengindi.
A Martha tem dinheiro porque a segunda mulher do pai da Martha,... não era a mãe da Martha... Quando a mãe dela morreu, havia uma senhora muito velha que tinha verrugas, que era muito rica.
The Times'da bir hikaye okudum. Yalnız seyahat eden orta yaşlı bir kadın gemiden düşüyor.
Li uma história no Times, duma mulher de meia idade que viajava sozinha.
Yaşlı bir kadın gibi.
Vou parecer uma velha.
Bu kez sana yaşlı bir kadın var.
Desta vez tens uma mulher, jovem.
Orta yaşlı, saf ve cömert bir kadın.
Uma senhora de meia-idade, muito tonta e generosa.
Ölmek üzere olan yaşlı kadınların, ölmüş kocalarını andıkları bir evde kalmıştım.
Vivi numa casa onde as mulheres moribundas lembravam os seus homens mortos.
West kulübede bir tek hizmetçi, eskiden beri çalışan yaşlı bir ev bakıcısı dahası ona sadakatla bağlı bir kadın tutmuştu.
O West tinha apenas uma criada no chalé, uma governanta que tinha envelhecido ao seu serviço, mas a única mulher absolutamente dedicada a ele.
Mektup, onu, yalnız ve sevilmeyen sevimsiz bir yaşlı kadın olarak ölünceye değin ne denli toparlamağa niyetlendiğini, tabutunda uzanırken gelip, ona güleceğini anlatıyordu.
Ele dizia-lhe como pretendia mantê-la amarrada até morrer velha, amarga, sozinha e sem amor, como haveria de vir rir-se dela quando ela jazesse dentro do caixão.
O kadın yaşlı ve aptaldan başka bir şey değil. Ve beni cinayete suç ortağı yaptı.
Aquela mulher, era uma velha idiota inofensiva, e ele fez-me cúmplice de um assassinato.
Orta yaşlı zengin bir zamparanın acıklı öyküsünü çekiyorlar. Bu zengin zampara karısı olacak yaşta bir kadına umutsuzca tutulur.
Estão a fazer um filme sobre a tragédia de um rico e devasso homem de meia-idade que se apaixona perdidamente por uma mulher, com idade para ser sua esposa.
Sence böyle bir kadın bir yaşlılar yurduna falan gitmeli, öyle değil mi?
Acha que uma mulher destas iria para um lar ou algo assim.
- Biri kadın, diğeri de yaşlı bir adam.
| - Um é uma mulher, o outro um homem velho.
Birkaç yaşlı kadın, iki tane tuz fabrikası, çocuklar için bir tane okul.
Só umas velhinhas, um par de moinhos de sal e uma escola para crianças.
Tamam, inatçıyım ama kafamdan atamıyorum bir türlü. Şu yaşlı kadına ulaşmanın bir yolu olmalı.
Muito bem, eu sou teimoso, mas não posso tirar isto da cabeça... que não há maneira de fazer aquela mulher compreender.
Benim yaşlı kadını da bir Nazi vurdu.
A minha velha também foi fuzilada por um alemão.
70 yaşında bir kadınla birlikteydi ve gözleri kadınınkinden daha yaşlıydı.
- Sim, como tu. O teu regresso. O que aconteceu?
Bu yaşlı kadını dinleyerek bir yere varmamız mümkün değil.
Não adianta, não vamos chegar a lado nenhum a ouvir esta velha.
Cenazelerinden önce son bir heyecan için Max Bialystock'ın bürosuna uğrayan yüzlerce yaşlı kadın.
Centenas de senhoras velhas a visitar o escritório do Bialystock para se divertirem uma última vez, antes de irem para o cemitério.
Dünyada bir sürü yaşlı kadın var.
Existem muitas senhoras velhas no mundo.
Yaşlı bir erkeğe kabilelerini yönetecek oğul verecek genç kadın.
Uma jovem esposa que me dará um filho, para liderar as tribos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]