Yemek yok traducir portugués
805 traducción paralela
Bu yüzden sana bu akşam yemek yok.
"Por causa disso, esta noite não jantas."
Para yok, yemek yok?
Sem dinheiro, näo há comida?
Yemek yok mu?
Nada de jantar?
Temizleyene kadar sana yemek yok.
Até lá, não te damos nada.
Yemek yok mu?
Não há comida?
Güzelce yıkanmayana yemek yok.
Tens de lavar bem as mäos ou näo há jantar.
Diziye yaklaşımından bahsedene dek yemek yok.
Não comes enquanto não me disseres.
Sana yemek yok, doğruca yatağa.
Estás de castigo.
Sana yemek yok!
É melhor não jantares!
Pekala. Şeker yemek yok, gazete okumak yok, radyo dinlemek yok ve sadece konuşulduğunda konuşacaksınız.
Não comerão doces, não lerão jornal... não ouvirão rádio, e só falarão quando lhes dirigirem a palavra.
Ona yemek yok.
Ele não come.
- Yemek yok.
- Não podemos comer.
Fotoğraf yok Arabada yemek yok!
Nem foto nem carro restaurante.
# Artık Sloppy Joe'da sosisli yemek yok
"Acabaram-se os cachorros quentes e as sandwiches baratas."
Yemek yok, su desen içilmez.
Não há comida. Não se podia beber a água.
Zorlu bir savaşı kazanmanın başka yolu yok. 150 km. yürü. Saldırıya kalk, uyku ve dinlenme yok, sıcak yemek yok.
Nenhuma outra unidade no mundo saiu de uma batalha no Inverno, e avançou 160 km, visando um enorme ataque sem descanso nem sono, nem comida quente.
- Bir daha geç kalırsan sana yemek yok. Anladım, Peder.
- Da próxima vez que te atrasares não há comida.
Yapmamış mıydınız? Peki. Yemek yok o zaman.
Pronto, não há jantar.
Konuşana kadar yemek ve su yok.
Vais ficar aqui sem comida nem água até falares.
Saat 8 oldu, yemek falan yok.
São 20 : 00 e nada de jantar.
- Orası yemek odası. Çık dışarı. Bana yardım edecek kimse yok mu?
Ninguém me ajuda?
Sadece avans için bu dağları aşıp göçmenlere yemek götürmeye niyetim yok.
Não vou lutar para poder passar estas montanhas... levando comida para um grupo de colonos por apenas um equipamento de prospecção.
Bugün sana yemek yok.
Hoje, não haverá restos!
Biraz yemek ya da iyi yatak için düşmanla iş yapmam gerekiyorsa Sefton için problem yok demektir.
E se tiver de negociar com o inimigo alguma comida ou um melhor colchão, o Sefton não se importa.
Bu işin üç öğün yemek harici herhangi bir maddi kazancı yada ödülü yok.
Excepto três refeições completas, enquanto trabalharmos.
Çalışmak, yemek yapmak yok.
Nem trabalhar, nem cozinhar.
Yemek kokusu yok.
Não cheira a comida.
Yemek az, içki yok, tabii ki iyiyim.
E estou bem.
Caddenin karşısındaki yerde bir kaç lokma yemek için ata gerek yok.
Não preciso do cavalo apenas para atravessar a rua e comer alguma coisa.
Küçük bir çocuğun yemek vaktini bilmesi kadar doğal bir şey yok.
Nada como uma criança... para saber quando é hora de comer.
Uzun süreden beri o kampta kendi yemeğimi pişiriyor ve açlıktan ölüyorum. Ama artık birlikte yemek yiyebileceğim hemen hiç kimse yok.
Estive tanto tempo no campo só e faminto, que eu já nem tenho sombra.
Birlikte yemek yemişliğimiz yok, bu yüzden bana "sen" diye hitap etme.
Ou tens a dispensa papal? Ouve! Nos dois nunca comemos do mesmo prato!
Yemek yok.
Não há alimento.
Yemek yok.
Comida, não.
Yok verileni yemek zorundasın.
Comemos aquilo que nos dão.
Evde yemek dahi yok.
Não cozinhamos. Não temos que comer.
Özgürlük yok, düzensiz maaş ve farelerin bile dokunmayacağı yemek.
Sem liberdade, pagamentos irregulares e comida em que nem os ratos tocam.
Siz çobanların yemek konusunda acelesi yok, değil mi?
Vocês não estão com pressa de comer, pois não?
Bifteğimi yerde yemek gibi bir alışkanlığım yok.
Peter, não tenho por hábito comer o meu bife do chão.
Yok ben sonra girerim, yemek pişerken.
Não, eu irei mais tarde, enquanto se faz a comida.
- Yemek ısmarlamanın bence hiç sakıncası yok.
- Não me importei de pagar o almoço.
Muharebeden önce bir banyo, yemek ve bir şişe viski gibisi yok.
Nada como um banho, comida e uma garrafa de uísque antes da batalha.
- Yemek veya uyumak yok.
- Não comes, não dormes.
Ama yemek için kimseye sözüm yok...
Todavia, por acaso estou livre para o jantar.
Yemek için zaman yok, seni aptal!
Não são horas de comer, seu idiota!
Su, yemek ve ilaç falan hiçbiryerde yok.
Não há água, comida e medicamentos.
Önüne koydukları yemek dolu tabağın altına bakmak istiyorsun ama... buna gerek yok.
Você quer olhar a bandeija, quando se coloca a comida na mesa. Você quer encontrar uma explicação quando ela não existe.
Bağlanmak falan yok, ama ben yemek için... uğramam dememiştim, değil mi?
Não há compromissos, mas nunca disse nada... acerca de repetições, pois não?
Senden yemek hazırlamanı isteyen yok.
Ninguém pediu que me fizesses o jantar.
Kazanan ise Bayan Sana-Yemek-Yok oldu :
Mas o vencedor foi, a Sra. Para-Ti-Não-Há-Jantar, de Norwood, em Lancashire :
Artık rahat bir akşam yemeği yemek için gidebileceğim bir yer yok.
Nunca mais terei onde comer um jantar sossegado.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65