Zaman yok traducir portugués
10,080 traducción paralela
Burada kaybedeceğimiz zaman yok millet.
Não temos tempo a perder, pessoal.
- Bunun için zaman yok.
- Não temos tempo para isto.
Beden eğitimi, silah eğitimi, savunma taktikleri derken bu görev için hiç zaman yok.
PT, armas de fogo, táticas defensivas Não há tempo para essa tarefa.
Bu noktadan sonra kaybedilecek zaman yok.
Com o livro desfigurado, o tempo é vital.
Hacker olmak için bundan iyi zaman yok.
Não há melhor altura para ser pirata informático.
O zaman yok et onları, çünkü o masum ve sana güvenmişti.
- Destrua-as porque ele é inocente. Ele confiou em si.
Yaratığa ait eski bilgilere göre Vampir cadı ancak evini bulup yaktığımız zaman yok olurmuş.
De acordo com a tradição da criatura, a Soucouyant pode ser destruída se a seguires até ao seu lar e queimares a sua casa.
Daha fazla zamanın yok.
Não tem mais tempo.
Ama belki ve her zaman da büyük bir belki olacak bir tanesine girebiliriz ama tamamına girmemizin imkânı yok.
Agora, talvez, e sempre foi um grande talvez, consigamos entrar numa, mas não em todas.
Eğer Karanlık Ordu yardımcı olmazsa o zaman yapabileceğimiz fazla bir şey yok.
Se a Dark Army não concorda, então não há muito a fazer.
Zamanımız yok.
Não temos tempo.
Çok zamanım yok.
Não tenho muito tempo.
Bunun içn zamanım yok.
Não tenho tempo para isto.
- Hazmetmesi zor biliyorum. Ama şu anda birkaç seçeneğin var ve hiç zamanın yok.
- Sei que é difícil de digerir, mas tens muito poucas opções e tempo nulo.
Grey, entübe etmeliyiz. - Fazla zamanımız yok.
- Vamos entubá-la, não há tempo.
Waze'den trafiği kontrol ettim ve zaman sıkıntımız yok gibi görünüyor.
Verifiquei o trânsito no Waze e parece que temos tempo.
Hafta sonu gerçek bir mağazaya gidip bizzat almam lazım. Buna zamanım yok ki.
Agora, no fim de semana, tenho de ir a uma loja para os comprar e não tenho tempo para isso.
Karanlık Amforo'su benim türüme sonsuzluk için hizmet etti ama şimdi anlıyorum ki, uzun zaman önce onu yok edilmeliymiş.
A ânfora da escuridão serviu a minha espécie durante uma eternidade, mas agora percebo que devia ter sido destruída há muito tempo.
Ne zaman insanlar yok olur, o zaman döner.
Quando o último humano estiver morto, Ele regressará.
Zamanım yok.
Não tenho tempo.
İsimsiz kaynağın olmam gerekiyor ama fazla zamanım yok.
Tenho que ser uma fonte anónima inicialmente, mas não durante muito tempo.
Ve olsaydı bile, "belki" için zamanımız yok. Ne yapacağız o zaman?
E mesmo que tivéssemos, não temos tempo para dúvidas.
Pek fazla tecrübem yok, fakat... Şöyle tahmin ediyorum ki sevdiğin biriyle birlikteyken kendini hiçbir zaman yapayalnız hissetmiyorsun.
Não que tenha muita experiência, mas... imagino que nunca nos sentimos completamente sozinhos com quem amamos.
- Doktor, zamanımız yok!
- Doutor, nós não temos tempo!
Zaman ağını çözüp kendi kalbini onarmak için milyarlarca kalbi yok edecek.
Irá desvendar a teia do tempo e destruir biliões de corações
- Zamanımız yok.
- Não temos tempo.
Fazla zamanımız yok.
Não temos muito tempo.
Eğer o kadar küçük veya sıradan olduğunu düşünüyorsanız o zaman kiminle uğraştığınız hakkında hiçbir fikriniz yok.
E se pensas que ele é pequeno e comum, então não fazes ideia com o que estás a lidar.
O zaman benimle bir alakası yok.
Isso já não tem nada a ver comigo.
Kaç gün veya ne kadar zaman geçtiğinin bir önemi yok.
Não importa quantos dias, ou quanto tempo!
Alex'in fazla zamanı yok.
A Alex não tem tempo a perder.
Ne kadar istesem de, anlaşılan naz yapacak zamanımız yok.
Por mais que queira, não parece que temos tempo para brincar aos segredos...
Ne yaptığını düşünüyorsan bunu başarmak için yeterli zamanın yok.
Não tens tempo para fazer o que estás a pensar fazer.
- Hiç zamanımız yok, adamım.
Não temos tempo, meu.
Çok zamanın yok.
'Não tens muito tempo'.
O zaman iyi ki de gerçek silahlarımız yok.
Bem, fico contente por não termos nenhumas armas verdadeiras.
Her zaman böyle bir lüksümüz yok.
- Nem sempre temos esse luxo.
- Ne yazık ki zamanım yok.
Não, infelizmente não tenho tempo.
Yüzleri yok etmem için bana biraz zaman gerek.
Tenho que pintá-los para fazê-los desaparecer.
Güzel, çünkü fazla zamanımız yok.
- Ótimo. O tempo é um luxo que não temos.
O zaman sana olan nefretini yok etmek için bir yol bulmalıyız çünkü bu anlaşma hem Jack için hem de bizim için çok iyi olacak.
Temos de achar uma forma de reverter isso porque este negócio é bom para o Jack e para nós.
- Bunun için zamanım yok!
Não tenho tempo para isto!
- Şımartmaya zamanımız yok.
Não temos tempo para relaxar.
Buna zamanım yok.
Não tenho tempo para isto.
Bunun için zamanım yok.
Não tenho tempo para isto.
O zaman Excalibur'u kullanıp karanlığı yok etmen gibi bir risk vardı ancak şimdi ışığı söndürebilirsin.
Na altura havia uma possibilidade de usares a Excalibur para acabar com a Escuridão, mas agora podes acabar com a Luz.
O zaman karanlığı sonsuza kadar yok etmenin zamanı geldi.
Então chegou a hora de destruir as trevas de uma vez por todas.
O zaman Stanford'a kabul edildiğini gösteren bir kayıt neden yok?
Então, porque não há registos da sua admissão em Stanford?
- Biraz daha zamanımız yok ama.
- Não temos mais tempo.
- Ichabod lütfen, zamanımız yok.
- Ichabod, por favor. Não há tempo.
- Buna ayırıcak zamanım yok.
Não tenho tempo para isto.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65