Şt traducir portugués
284,734 traducción paralela
- Bence yakıştı.
- Acho que resultou.
Bize kahvaltı hazırlamıştın.
Você fez-nos o pequeno-almoço.
Hepimiz oransal holografik matrikste yaşıyoruz diye bir teori için geçen ay uyandırmıştın, hatırladın mı?
- Bem, o mês passado acordaste-me com uma teoria que todos vivíamos num universo fractal holográfico. Lembras-te?
Beş saat sonra ortadan kayboldu. - Derse de gelmedi ve evi dağılmıştı.
Cinco horas depois, ele desapareceu, não apareceu nas aulas.
- Hırvat Elçiliği'nde tanışmıştık.
- Já nos conhecemos. Na embaixada croata.
Küçük bir balıksan, büyük balıkların kaçırdığı şeyleri görürsün. Çünkü onlar da diğer büyük balıklarla kırıştırmakla meşguldür.
Quando somos peixe pequeno, notamos em coisas que os graúdos não reparam porque estão ocupados a engraxar os outros peixes graúdos.
Cuthbertlar olarak bağlılık yemini etmemiz ya da parmaklarımızı delip kanlarımızı karıştırmamız gerekmez mi?
Ou fazer uma jura de sangue em sinal de eterna lealdade?
Hayatım boyunca bu kadar heyecanlanmamıştım.
Nunca me senti tão emocionada.
Tanıştığımıza ne kadar sevindim bilemezsin.
É um prazer conhecer-vos.
Tanıştığımıza ne kadar memnun olduğumu anlatamam.
Não tenho palavras para exprimir o prazer de vos conhecer.
Resmi olarak tanıştırılmadık ama sizi kasabadan ve kiliseden tanıyorum.
Não fomos apresentadas, mas já a vi na vila e na igreja.
Prissy Andrews'un onunla tanıştığını tahmin ediyorum.
A Prissy Andrews já deve o conhecer.
Bayan Hammond, eskiden yanında çalıştığım kadın Bay Hammond'ın faresini okşayıp ikizi doğurdum derdi.
A Sra. Hammond, para quem eu trabalhei, tinha gémeos depois de afagar o ratinho do Sr. Hammond.
Şu ana kadar bu açıdan bakmamıştım.
Ainda não tinha encarado as coisas dessa maneira.
Öğle yemeği hiç gelmeyecek sanmıştım.
Nunca mais era hora de almoço.
Ama belki senin anlamadığın bir şey anlamıştır.
Mas talvez perceba algumas coisas que tu não percebes.
Tanıştığımıza memnun oldum Egil.
Ainda bem que nos conhecemos, Egil.
Judith bizi uyarmıştı.
A Judith avisou-nos.
Kendini alıştırsan iyi edersin.
Portanto é melhor habituares-te.
Bizle takılmalarına alışmıştım.
- O que eu estou a perceber é que eles são muito bons para estarem com a gente.
Bunu küçük bir kızken almıştım.
Eu tenho isto desde que era uma garotinha.
Maymun çocuğun beni sürekli sıkıştırması, Raven'ın korkunç bakışları Nightwing'in ana kuzusu gibi davranması, Jaime ve onun böceği ve sen, benim yeni takipçim.
Além do menino macaco a derreter-me, ou a Ravena a vigiar o tempo todo, nightwing, agindo como uma mãe galinha, Jaime e seu bicho esquisito,
- Bunu çokça tartıştık.
- Já discutimos isto.
İşlerin bu noktaya kadar gelmesi için çok çalıştığımızı biliyorsun.
Sabes que deu um monte de trabalhos para chegar até aqui.
Başından beri seni buraya sıkıştırmış demek.
Ele tem-te iludido desde o início.
Bu arada, sizi asistanımla tanıştırabilir miyim?
A propósito, posso apresentar o meu assistente?
Seni yanımıza almıştık.
Ajudamos-te.
Bazı ölümlerin kaçınılmaz olabileceği konusunda anlaşmıştık.
Nós concordamos que algumas mortes poderiam ser inviaveís. Coisas acontecem.
Şimdi, sözleşmemiz tamamlanmıştır.
Agora, nosso negócio está completo.
"Sadece biri dışında o da küçük Ann. Çünkü o bir tavanın altında saklanmıştı."
Todos menos um, a pequena Ana, que se escondeu debaixo da carripana.
Aklını hiç çalıştırmıyorsun!
Espírito ocioso, Ana!
Çalıştırıyorum!
De modo nenhum.
- Tanıştığımıza memnun oldum.
- Muito gosto. Vamos, Diana.
Bu odadaki ilk gecemde ben de ağlamıştım.
Na minha primeira noite aqui, também chorei como tu.
Hiç bu açıdan bakmamıştım.
Não pensei que fosse por isso.
Avonlea Hikaye Kulübü'nün açılış toplantısı başlamıştır.
Damos início à primeira reunião do Clube Literário de Avonlea!
Bu yanlıştı.
Errado.
Zavallı Matthew evden çoktan kaçmıştı.
Mas o pobre Matthew saiu espavorido.
Tanıştığımız günden beri hayalini kuruyor.
Sonha com elas desde que nos conhecemos.
Bir keresinde okulda masama bir şey bırakmıştın.
Um dia deixaste uma coisa na minha carteira, na escola.
Ama papaz onaylamadığı için kalan şişeyi uzun zaman önce atmıştım.
Mas o pastor não achou bem e deitei tudo fora.
Neredeyse gelmeyeceğinizi düşünmeye başlamıştım.
Já estava a pensar que não vinham.
- Bayan Barry, bunu zaten açıklamıştım.
- Sra. Barry, eu já...
Evet, üzerinde çalıştığım küçük oyuncak.
- É um brinquedo em que tenho trabalhado.
Seni arkadaşlarımla tanıştırayım.
- Deixe-me apresentá-la aos meus amigos.
Çalıştır.
Prosseguir.
Seninle çalıştığımı biliyorlar.
Eles sabem que eu estou a trabalhar contigo.
Yalanlarla gerçeği karıştırır.
Misturando a verdade com mentiras.
Uzun süredir bunu planlamıştım.
Eu planejei isto por muito tempo.
Anne ıstırap çekiyor, değil mi? Bunu biliyorum.
Sinto que a Ana está a sofrer.
Vay canına dostum, bu fıstığın çocuğu da mı var?
Meu, ela tem uma filha e tudo?