Şışş traducir portugués
2,953 traducción paralela
Sen de fotoğraftakinden çok daha yakışıklıymışsın.
E tu tens certamente uma beleza muito invulgar, que as fotos não revelaram!
- Soğuk, ıssız, kasvetli dış taraf.
- No frio, sozinho, desolador, exterior.
Sizi salaklar, bunu beyazlatıcısız kağıda basmamışsınız.
Vocês, não imprimiram isto, em papel sem goma.
Telefonum ofiste kalmış. Eminim aramışsınızdır.
Deixei o telemóvel no escritório, tenho a certeza que já ligaram.
- Siz gerçekten sıyırmışsınız.
- Vocês são mesmo doentes!
"Sinema" mı? "Sinema" kelimesini yanlış yazmışsın galiba.
Acho que te enganaste a escrever.
Hayır, yanlış anlamışsın.
Não, deve estar equivocado.
Evet, Nate. Lakin böyle şeyler söyleyeceğin vakit ne kadar tehlikeli işler olduklarının farkındaymışsın gibi konuşmaya çalış.
Sim, Nate, mas quando fores dizer coisas assim, tenta dizê-las como se entendesses quão perigosas são.
Sıçmışsınız!
Merda.
- Yanlış bilgi almışsın.
Recebeste informações erradas.
Umarım, halen hayatta olmanızla ilgili yanlış bir düşünceye kapılmamışsınızdır.
Espero que não tenham ilusões sobre a razão de ainda estarem vivos!
Beni aramışsın - geri dönemedim - işverenimle kapışıyordum...
Encontrei a tua chamada perdida, Podes ligar outra vez. O chefe está em pé de guerra.
Siz ve Dedektif Blades sıkı bir macera yaşamışsınız anlaşıln.
Parece que você e o detective Blades tiveram uma boa aventura.
Arka kapak fotoğrafında çok yakışıklı çıkmışsın.
Estás muito atraente nesta capa traseira.
Kral Kobra tarafından ısırılmışsın.
Que foste mordido por uma cobra-real.
Gazetecilik Sınıfı'nda bırakmışsın.
Deixaste isso na sala de jornalismo.
Yanmışsın, yakışıklı olmuşsun!
Mas como estás bronzeado, estás lindo!
- S * k için dolar ne demek? - Şş.
- O que são pilas por dinheiro?
Neye kalkışırsa kalkışsın yaralanacağını biliyor.
Ele sabe que se vai magoar, em tudo que alinhar.
Jerry, alanın dışına çıkmışsın.
Desapareceu do mapa.
"Hizmet" i yanlış yazmışsın.
Escreveste mal "serviço."
Kaç tane Kentuckyli ile çalışırlarsa çalışsınlar adamın halinden anlamıyorlar.
Pouco importa se usam lubrificante, uma pessoa nunca se habitua.
Yanlış yola gireceksin demiştim, Pip ama kendini aşmışsın hakikaten.
Suspeitava que ias fazer asneiras, Pip, mas estás a superar a ti mesmo.
26 mayıs 2005'te 1200 dolarlık bir makbuza imza atmışsın. 15 haziran 2007'de 800 dolar.
Você autorizou 1,2 mil em 26 de maio de 2005, 800 em 15 de junho de 2007,
Normalde yanağını ısıracağını sanırken bir de bakmışsın tatlı tatlı üstüne soluyor.
Vê-te tão perto que podia arrancar um pedaço da tua bochecha, e em vez isso, só respira para cima de ti.
Bunun yanı sıra, kutsal İran Cumhuriyeti'ni tehdit eden örgütlerle işbirliği yapmışsınız.
Também colaborou com grupos hostis, cujo objectivo é derrubar a sagrada República Islâmica.
Karıştırmışsın işte. Sırası farklıydı.
Mexeste, estavam por outra ordem.
- Haklıymışsın, çok tatlıymış.
- Sim, é maravilhosa.
Einar Skakki'yle Firavun'un siklerini yalamayı bırakmışsın, doğru mu?
É verdade o que eu ouvi sobre parares de chupar Einar Skakki e Pharaoh's fazem-no?
Bu kadar uzun zaman farketmediğime inanamıyorum. - Yanlış kardeşi almışsın.
Nem acredito que demorei tantos anos a perceber que ficaste com a irmã errada.
Komple yanlış anlamışsın.
- Foi por isso que apareceste com aquilo hoje sobre a amizade. - Percebeste tudo mal.
Belki de bu sefer yanlış anlamışsındır.
Talvez o tenhas interpretado mal.
Yoksa neden sana bilgi sızdırmaya çalışsın ki?
Há outra razão para ele te dar um documento?
İyi atış yapmışsın, Holder.
Foi um bom tiro, Holder.
Sizin çocuk sahibi olamayacağınızı söyledi çünkü sen kısırmışsın.
Disse-me sobretudo que você não podia ter filhos e que que você era estéril.
Her şeyi yanlış anlamışsınız.
Está enganado.
Umarım çarşaflarını yıkamışsındır. Ya da yakmış.
Espero que tenhas lavado os lençóis ou os queimado.
Ben de bir uğrayıp sana onun bir hayvan saldırısı olmadığını söyleyeyim dedim. Sonra fark ettim ki ölüm belgesini sen imzalamışsın.
Sabe, pensei vir cá dizer-lhe que não foi ataque animal, mas depois apercebi-me de que foi você quem assinou a certidão de óbito.
Sen sıkılmışsın.
Estás à seca.
Sınıf birincisi, en genç bilim adamı dalında Chad Kennedy ödülü almışsın.
O melhor da tua turma.
Onu sırtından bıçaklamışsın gibi hissediyor.
- Ele sente que tu o traíste.
Boş ver, Henry. Yıllardır Boston'u koruyorsun ama o sana sanki dadısıymışsın gibi davranıyor.
Proteges Boston há décadas, mas ela trata-te como se fosses um babysitter.
Önce yemekle başlar bu işler sonra bir bakmışsın içlerinden biri zımpara kayışına konuvermiş.
Sabes, começa com um jantar, e quando dás por ti, um deles ainda tem a minha lixadeira elétrica.
Fark ettim de sen Halloween 4'te Michael Myers'ı oynayan adammışsın. Ve şunu söylemek istiyorum ki, bence o, tarihteki en iyi performanstı. - Bir de DVD'mi imzalar mısın diye soracaktım.
Acabei de descobrir que fez de Michael Myers no Halloween 4 e só queria dizer que que foi o desempenho mais brilhante na história de tudo e mais alguma coisa e queria pedir-lhe se podia assinar o meu DVD.
- Her şeyi yanlış yapmışsın.
No entanto, ainda estás a fazer tudo errado.
Bu arabanın ne kadar güzel olduğunu duymaktan sıkılmışsınızdır.
Devem estar cansados de ouvir dizer que este carro é lindo.
Eve bir torba yiyecek götürürsün. Bir dalarlar bir bakmışsın hiç kalmamış.
Uma pessoa leva comida, eles atiram-se e não me deixam nada.
Evin içine sıçmışsınız ve bu yatak bokum gibi kokuyor!
Destruíste a casa e a cama está com um cheiro nojento.
Çok sıkmışsınız.
Não aperte tanto.
- Çok sıkmışsınız. Kan dolaşımı için iyi değil.
Aperta-lo tanto é mau para o sangue.
Çok sıkmışsınız olan.
Sim, me lembro. "Não muito apertados."