Bağır traducir ruso
5,859 traducción paralela
Anlatmaya çalıştım ama beni dinlemedi, bağırıp çağırdı.
Я пытался сказать ему, но он не слушал и все кричал.
Tek yapacağı bana bağırıp çağırmak olacak.
Единственное, что он собирается делать - это кричать на меня.
Bana bağırıp çağıracağını söylemiştim.
Я говорил тебе, он будет кричать на меня.
Evet ama benim hakkımda bağırıyor.
Да, но он кричит обо мне.
Bir bakıyorum telefonda bağırıyor. Sonrasında yere çökmüş dua ediyor.
В одну минуту он орет по телефону, а на следующую - он на земле, молится.
- Aklım öyle karışmıştı ki durmadan bağırıyordum.
Чёрт, я был в таком замешательстве, я не мог перестать кричать.
- Ne diye bağırıyorlar? - Hiçbir fikrim yok.
Что они кричат?
"Su için kan" diye bağırıyorlar.
Они выкрикивают "кровь за воду".
Pepper Flynt Busbee, 20 dakikadır bağırıp duruyorum.
Пеппер Флинт Басби, - я кричу уже двадцать минут.
Bay Jones dün bana bağırıp çağırdı.
Мистер Джонс давеча наорал на меня.
Bana neden bağırıyorsun?
Почему ты орёшь на меня?
Çünkü annen her allahın günü bağırıp çağırıyordu.
потому что твоя мама кричала на тебя каждый день.
Sonra arabadan bazı adamlar çıktı ve hepsi bağırıyordu ve her yer böyle kan oldu.
Из неё вышли какие-то люди, все кричали, и было много крови.
Kum Ba Hayır! diye bağıracaklar.
Они будут кричать : " Кумба...
Bana niye bağırıyorsun ki?
Почему вы на меня кричите?
- Neden bana bağırıyorsun?
Слушай - черт подери!
Ama az evvel beni tekmeleyip bana bağırıyordun.
Но несколько моментов назад ты пинала меня и вопила.
Defolup onu rahat bırakmam için bağırıyordu.
Она закричала, чтобы я ушел и оставил ее в покое.
Şöyle bağırıyordum :
Я закричал :
- Bana da hep bağırır.
На меня она тоже вечно кричит.
Bana niye bağırıyorsun?
Что ты орешь на меня?
Bağırırsan bütün çalışanların ölür.
Закричишь - весь твой персонал умрёт.
Bağırışlar için özür dilerim.
Простите за крики.
Ben değil de o olduğu için şanslısın çünkü ben götünü sokakta bir aşağı bir yukarı bağırttırırdım.
Тебе повезло, что это он там, а не я потому что я бы размазал тебя по всей улице.
Git başımdan, yoksa bağırırım.
Отойди, или я закричу.
Herkes sürekli tuhaf lisanlarla bağırıyordu. Okula kötü kokan, garip yiyecekler götürüyordum.
Дома все кричали на странном языке, я приносила в школу еду со странным запахом.
Senin ve kocanın bağırışlarını dinliyordum ve uyuyamadım
Я слушал, как вы с мужем стонали и не мог уснуть.
Bu evin nesi var? Herkes çığlık çığlığa bağırıyor.
Что не так с этим домом?
Bebeğin yanında bağırılmasını istemiyorum.
Хватит ругаться перед моим ребенком.
Bağırıp duruyorlar "İşte geliyorlar!" diye.
Их сколько б не пришло!
- Bağırıyorsun.
Блин, не кричи.
Yığınla kadın, bağırıp çağırıyordu.
БЫЛО МНОГО тех женщин, ОНИ кричали.
# Bağır, çağır, söyle şarkını! #
Кричи, кричи, громче пой песню
Karen, Tommy ve Billy'e çıkın odadan diye bağırışını.
Карен, Томми и Билли... и хотел бы сказать ему, "Убирайся!"
Ucuz balo elbisen tam olarak yapmacıklık diye bağırıyor.
Дешевой платье выпускного вечера точно не кричать изысканность.
Dün gece bana bağırıp durdu.
Она серьёзно наехала на меня вчера вечером.
Bİlmiyorum. Sadece bağırıyor.
Не знаю, он кричит.
Boğa ölüyor ve binlerce insan da coşkuyla bağırıyor.
Когда бык наконец умер, тысячи людей все как один ликовали.
Seni öldürmeye çalışan insan "bekle" diye bağırırsa "iki lafın belini kıralım" demezsin karşılığında.
Или, если твоя убийца орёт "Постойте..." то не надо оборачиваться, мол де, "Вы что-то хотели?"
- Sen bağımsız birisisin. - Hayır.
- Ты независимый человек.
Sorgulanan tablolar Belvedere'e ulaşıp, yarım yüzyıldan fazladır orada kaldı. Sahtekar ve yasa dışı bir tavırla, Adele'in vasiyetinin yasal bağı olmadığını belirterek.
картины, о которых идет речь, оказались в Бельведере и оставались там на протяжении более 50 лет вследствие бесчестного, преступного замысла, и что завещание Адель не имело юридическои силы.
Ya bana nerede olduğunu söylersin, ya da merkeze gidip tüm bağış ofisleri ve politikacılarla konuşup, bu yeri kapattırırım.
Либо расскажете мне, где они, либо я отправлюсь в центр и стану убеждать всех политиков закрыть это место.
- Ne? - Üzgünüm. Kafası güzel, Madde bağımlısıdır kendisi.
Простите, это он фломастеров надышался.
Gerçi zaman gösterecek, belki ileride Otel Üstün Kalite'yi de kanatlarımızın altına alırız ve eski dostum Kushal kendini benim hemen altımda çalışırken bulabilir zira bağışlayıcı olmak bunu gerektirir.
Хотя, возможно, придет время и мы возьмем под свое крыло и отель "Высшее качество", а мой старый друг Кушал займет должность только чуть ниже моей. Таково мое великодушие победителя.
Hayır, bağımsızlar.
Нет, вольнонаёмные.
# Önce ikiniz yola çıkarsınız # Aranızda güçlü bir bağ vardır
Каждый идёт своей дорогой сперва
# Ve bu bağ hiçbir zaman kopmayacaktır
А та станет узами,
Çeşitli anarşistlerden bilgi toplamışlığım vardır, beyefendi. Bunlara Liverpool ve Manchester'daki İrlanda bağımsızlık örgütü üyeleri de dahil.
Я собирал данные о различных анархистах, сэр, включая фенианских агитаторов в Ливерпуле и Манчестере.
Bir bağ kurulursa değil sanırım.
Видимо, не во время ничьей.
Belki de seks bağımlısısındır.
Может, ты нимфоманка.
İnsan beyni, bir sıvının içinde bulunur ve kafatasından tamamen bağımsızdır.
Мозг человека находится в жидкости и не соединен со стенками черепа.