Kalabalık traducir ruso
2,558 traducción paralela
Bu gördüğüm en büyük ve coşkulu kalabalık!
Впервые вижу такую сидячую овацию!
Kızın babası rakibimizdi ve zaten kalabalık olan bir piyasaya girmemizi istemedi.
Ее отец был конкурентом и не одобрял того что мы вторглись на этот переполненный рынок.
Aslında Don evin kalabalık olması ile ilgili espri yapıyor ama aslında bu durumu seviyor.
Вы знаете, Дон шутит по поводу дома полного людей, - Но ему это нравится.
Sadece bir keresinde onu kalabalık kilisenin karşısında gördüm.
Я видела ее всего один раз в жизни, в церкви среди толпы.
Gerçek bir savaşta kalabalık olan taraf kazanır. 10'da dokuz böyledir.
В реальной жизни тот, у кого больше людей, побеждает в девяти случаях из десяти.
Taht için dört kral yarışıyor. Savaş konusunda eğitim almadım ancak sayı bilgisi ile kalabalık tarafın daha üstün olduğu ortadadır. Savaş sayı bilgisi ile olsaydı dünyayı matematikçiler yönetirdi.
За трон борются четыре короля. на чьей стороне числа. миром бы правили математики.
Burası çok kalabalık. Biraz hava alalım.
Здесь слишком много народу, давайте подышим свежим воздухом.
Dışarda sana desteğe gelen büyük bir kalabalık var.
Там собралась такая толпа, все за тебя болеют.
Kısmetleri mühürlemek, kaderleri dövmek aynı otoriter bir Yunan Tanrıçası gibi saf kalabalıkların üzerinde onun isteğini uygulamak.
Вершить чужие судьбы... Как могущественная греческая богиня, диктующая свою волю простому народу.
Çok kalabalık.
Лифт переполнен.
Cadde'yle Lexington'un köşesinde büyük bir kalabalık var.
Хаос творится на перекрестке 52й и Лексингтон
Burası fazla kalabalık.
Это место сейчас будто подпрыгивает.
- Orada kalabalık yapmayın.
- Не разбивайтесь на кучки.
- Evet, orada kalabalık yapmayın.
- Да, не разбивайтесь.
Kalabalık yerde bulunma korkusu var.
Она лежачий больной с агорафобией.
Orası çok kalabalık olmayacak, değil mi?
Там же не будет много людей?
Mary'de ciddi kalabalık korkusu var ama diyabeti ve yüksek tansiyonu kontrol altındaydı.
Давайте. Мэри страдала агорафобией, но диабет и гипертония были под контролем.
Kalabalık korkusu.
Агорафобия.
Kalabalık yapmayın. Bir şeyin yok.
Освободите пространство.
Kalabalık kontrolden çıkmıştı.
Толпа не поддавалась контролю.
Bak ne diyeceğim, etraf çok kalabalık bu akşam.
Ты знаешь что? Я сегодня такой шаловливый.
Eğer kalabalık olursak bir şeyler olduğunu düşünecektir.
Если мы окружим его, он подумает, что что-то происходит.
Kalabalık mutlu görünüyor.
Народ, кажется, доволен.
Biri bu kadar genç öldüğünde, genelde cenazesi kalabalık olur.
Обычно, когда умирают молодые, на похоронах яблоку негде упасть.
Epey kalabalık.
Интересное чтиво.
Dört kişi kalabalık olurdu.
Четверо - уже толпа.
Üç kişi çok kalabalık olduk.
Трое - это уже толпа.
Burası oldukça kalabalık.
Здесь слишком людно.
Büyük bir kalabalık bekliyorlar. Yani tören sırasında saldırmak Dooku için kolay olmayacak.
Ожидается много народу, и это значит, что Дуку будет сложно атаковать во время церемонии.
Dışarıda kalabalık bir basın ordusu var.
Там толпа прессы снаружи.
Mesai vakti kalabalık kulüpten ayrılmış.
- Это полная чушь Она вышла из полного клуба, посреди своей смены.
Kalabalık önünde pek iyi değilim.
Я не умею выступать публично.
Yeni XS Rush sayı tabelası, bağımsızlık günü kutlamaları gibi parlayacak. Ve kalabalık çılgına döner.
Новое XS Rush табло загорается как 4 июля ( День независимости США ) и толпа сходит с ума.
- Ne kadar kalabalık olursak o kadar iyi!
- Бери сколько влезет!
Aslında ne kadar kalabalık olursak o kadar iyi.
Знаете что? Берите сколько влезет!
Trevor'ın da evde olmasıyla yeterince kalabalık.
В доме и так полно людей, еще и Трэвор остался.
Çılgın kalabalık batı yakasının en büyük havai fişek gösterisine hazır. Mesaj :
И пока толпа выходит на поле в ожидании в самого значительного фейерверка на Западном побережье, давайте ещё раз насладимся этим шикарным победным ударом.
Müthiş bir kalabalık, müthiş.
Жаркая публика, очень жаркая.
Vay be, bugün de güçlü bir kalabalık var.
Вау, вот это крутые парни сегодня.
Kalabalık yapmaktan başka bir şey yapmıyorum gibi geliyor o yüzden...
Ну что ж, я думаю мне пора уходить, Мне наверно нужно...
Kalabalık bir barda havaya bir el ateş ettin.
Стрельба в полном людей баре. Нехорошо вышло.
Acayip canım yandı. - Hayır, ahmak, seni görmesi iyi olmamış ve bu yüzden benimle buluşmak için kalabalık bir yer seçtin ki taşaklarını kesmeyeyim.
Да нет, говна кусок, плохо, что он тебя видел, именно поэтому ты выбрал для встречи людное место, лишив меня возможности отбить тебе яйца прямо сейчас.
- İstersem kalabalık bir odaya girip, birini suratından vurur musun?
Войдешь в комнату, полную народа, и выстрелишь в лицо тому, на кого я покажу?
Henüz değil. Ev bu sabah baya kalabalık! Doğum öncesi kursuna gidiyoruz!
- И так тяжко, а представь сколько будет шуток, когда я буду одет как Человек-паук.
Ama sizin kalabalık arasında saklandığınızı görmüştüm.
Но я видела, как вы пряталась в толпе!
Kalabalık olmayı severiz.
Мы стремимся к большему.
Fransız Polinezyası'ndaki en kalabalık adada yaşamak nasıl bir şey?
Как это - жить на самом населенном острове Французской Полинезии?
- David Trent cinayet işlendiği sırada yaklaşık 200 kişilik bir kalabalığa konuşma yapıyordu.
Дэвид Трент произносил речь перед двумя сотнями человек в то время, когда было совершено убийство.
Biliyorsun, çıkış anı kalabalığın sana tezahürat yaptığı an.
- Ну, музыка под выход, чтобы толпа с ума сходила, когда ты выходишь.
Sanırım laf kalabalığı yaptık.
Думаю, мы зашли в тупик.
Olur da Russell Edgington'ı sessiz sedasız halledemezsek çıkıp da televizyonlarda çocukları yiyeceğine dair tehditler savurursa kalabalığı nasıl idare edeceğini bilen dost canlısı, güvenilir, halka karışma yanlısı bir vampire ihtiyaç duyacağım demektir.
Если по какой-то причине наши вампиры не смогут тихо-мирно поймать Рассела Эджингтона, и он окажется на телевидении, грозясь съесть детей, мне понадобится дружелюбный, надежный вампир-сторонник, который умеет работать в команде.