English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ A ] / About a

About a traduction Turc

142,440 traduction parallèle
Talk about a convenient memory.
Elverişli bir hafızası olup olmadığını tartışırsak...
After the trial, he was juggling about a dozen erotic pen pals.
Duruşmadan sonra bir düzine erotik mektup arkadaşıyla uğraştı.
She is blissfully unaware that her parents are talking about a serial killer.
Ebeveynlerinin bir seri katil hakkında konuştuğundan, keyifli bir şekilde habersiz.
He had nothing but a story about greed driving atrocities and conflict, about armed groups using mass rape and mutilation as a means to control people in the villages around the mines.
Onun hiç birşeyi yoktu, bir hikaye dışında..... açgözlülük hakkında mezalimi ve anlaşmazlığı yönetme maden civarındaki köylerde yaşayan insanları kontrol altında tutmak için toplu tecavüz ve sakatlamayı kullanan silahlı adamlar hakkında.
I know you've been concerned about me, about a killer knowing where I live.
Nerede yaşadığımı bilen bir katil olduğu için benim hakkımda endişelendiğini biliyorum.
Uh, about a week.
Yaklaşık bir haftadır.
The procedure will only last about a half an hour.
Yarım saat sürecek bir işlem.
You made up a good story about a patient.
Hasta ile ilgili güzel bir hikaye uydurdun.
I did not slip Mr. Boseman any information about the Toby Kendall case.
Bay Boseman'a Toby Kendall davası hakkında herhangi bir bilgi vermedim.
So don't talk about Jax being with Hannigan unless you have a specific memory.
O yüzden net bir anın yoksa, Jax'in Hannigan'la konuştuğundan bahsetme.
This is a familiar spot for you... Being questioned about police brutality.
Polis şiddeti yüzünden sorgulanmanız yüzünden bu sizin adınıza alışıldık bir an.
Yep. Well... it's about to get a lot more complicated.
Evet.
Y-Yeah, I paid the Cricket a visit because I needed to talk to him about... about you. Oh.
Evet, cırcır böceğine uğradım... çünkü onunla senin hakkında... konuşmam gerekiyordu.
And, well... we sort of fought about it, and then... there was a kiss.
Ve sonra... bu konuda kavga ettik gibi oldu ve... sonra öpüştük.
Maybe it's not about there being a reason why.
Belki de bir sebebi olması gerekmiyordur.
I promised I wouldn't do this, but one of his very first compositions was a scathing haiku about... you.
Bunu yapmayacaktım ama ilk şiirlerinden biri çok kırıcı bir haiku idi. Seninle ilgili.
I've known Saw a long time, and I've learned when he's concerned about something, it's usually worth taking a closer look.
Saw'u uzun zamandır tanıyorum ve şunu öğrendim ki eğer o bir şeyler hakkında endişe duyuyorsa genellikle buna yakından bakmaya değer.
But thanks to the storm, I can't get a precise reading about where or what it is.
Fakat fırtına sağ olsun onun nerede ve ne olduğuna dair kesin bilgiler elde edemiyorum.
Not a single crumb of information about Lucifer's real agenda.
Lucifer'in gerçek amacına dair en ufak bilgil kırısıntı bile öğrenemedim.
About to catch a killer.
Bir katili yakalamak üzereyim.
You know, say what you will about Debbie, but that woman knew how to cater a party.
Biliyorum, tamam mı? Debbie hakkında ne dersen de ama bu kadın parti yapmayı biliyor.
All this talk about controlling your emotions and harnessing them for creation was all just a sham?
Tüm bu duygularını kontrol etmek, kosusturmak, sahte miydi?
You two should have a lot to talk about.
İkinizin konuşacak - çok şeyi olmalı.
Well, listen, um, if maybe, uh, if you want to talk some more, about Lucifer or, uh, anything else, uh, feel free, uh, to give me a call.
Dinle, belki uh, Lucifer'le ilgili biraz daha konuşmak istersen... Herhangi bir şey, uh, bana bir çağrı yapmaktan çekinmeyin.
I learned a lot of eyeopening things about her.
Onun hakkında çok aydınlatıcı şeyler öğrendim.
Oh, nice try, Maze, but I happen to know there's a few that you care about.
İyi deneme, Labirent, ama bilirim Önem verdiğin birkaç şey var.
How about you suggesting Hell as a retirement home?
Cehennemi önereneye ne dersin?
Tell them we have actionable intel that a homicide is about to be attempted.
İşlenmek üzere olan bir cinayetle ilgili elimizde kaydadeğer bilgi olduğunu söyleyin.
It was a mom whose daughter somehow knows about crimes that haven't been committed yet.
Kızı, suçları daha işlenmeden bir şekilde bilen bir anne sadece.
One day, a man showed up alone, unarmed, started to talk to me about the mine.
Bir gün, yalnız ve silahsız bir adam çıkıp geldi. Benimle maden hakkında konuşmaya başladı.
Look, we heard them talking about pulling another job, but we don't know where and we don't know when.
Jasek Finans'a hemen bir taktik ekip gönderin. Bakın, başka bir iş hakkında konuştuklarını duyduk. Ama nerede ve ne zaman olacağını bilmiyoruz.
What about Mr. kaplan?
Bay Kaplan'a ne oldu?
I found a special surgery that I was excited about, that I knew I could excel at, and I wasn't worried for one second about whether I'd be able to perfect it... not for one second until you guys got here,
Beni heyecanlandıran özel bir ameliyat buldum. Başaracağımı biliyordum. Harika bir iş çıkaracağımdan bir an bile kuşku duymuyordum.
All right, well, you've had a lot to say lately, about us, about how you don't think we should be together.
Son zamanlarda sürekli beraber olmamamız gerektiğini söylüyorsun.
We got it off the ground pretty high for about four whole minutes before we crashed into a shed.
Yere çakılmadan önce dört dakika boyunca yerden bir miktar havalanmayı başardık.
Ingrid, I can't guarantee you're not about to see - a lot more blood.
Ingrid, daha çok kan görmeyeceğinin garantisini veremem.
Well, I just had to tell a patient that I like her cancer's spreading, but I don't want to talk about it.
Az önce hastama kanserinin yayıldığını söylemek zorunda kaldım ama bu konuyu konuşmak istemiyorum.
She can be arrogant, and she can get snarky. Trust me, Edwards knows more about patients than most of us. She's a surgeon.
Bazen kibirli ve rahatsız edici olabilir.
I'm just about to make a speech.
Konuşma yapacağım.
- It's about capturing a dangerous predator.
- Tehlikeli bir suçluyu yakalamakla ilgili.
Okay, well, then explain it in a nonliterary fashion. I write about owls, remember?
Tamam, o zaman edebi olmayan bir şekilde açıkla,... çünkü ben baykuşlar hakkında yazıyorum, unuttun mu?
I would hold it... walk down the street, and not give a shit about what anybody thought.
Tutup caddede yürüyecektim,... ve kimsenin ne düşündüğü umrumda olmayacaktı.
To be perfectly honest, I don't give a shit about you.
Dürüst olmam gerekirse, sen umrumda bile değilsin.
And we were just about to pick it out, and then some dude came out of nowhere, and he was, like, "Yo, you guys have a stick of Doublemint gum?"
Tam alacakken bir adam aniden çıktı ve bize "Hey, Doublemint sakızınız var mı?" dedi.
Mm-hmm. - But they don't give a fuck about that.
- Ama bu siklerinde değil.
Rolled up a joint and thought long and hard about this.
Bir ot sardık ve uzun uzadıya düşündük.
Do they talk about the things they would do if they were a little bit shorter?
Yani biraz daha kısa olsalar ne olurdu, düşünüyorlar mıdır?
- No one knew about me. I ran for Mayor of Newark on a platform of free 40s and weed for all my niggas. Just me.
- Kimsenin benden haberi yoktu.
This is not a call about baseball.
Beyzbol için aramadım.
You remember anything about the Deacon owning a property upstate with a cabin and a shed? No.
Papaz yardımcısının ormanda kulübesi olduğu hakkında bir şey biliyor muydun?
I think it's about time I had a word with his father.
Sanırım babasıyla konuşmamın zamanı geldi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]