All afternoon traduction Turc
1,184 traduction parallèle
So I've been losing all afternoon here.
Lanet olsun! Tüm öğleden sonra şu falda kaybettim durdum!
Listen. This is what I've been doing all afternoon.
Tüm öğleden sonra şunları hesapladım.
I just spent all afternoon here, making love with my boyfriend. I can't.
Bugün öğle boyu sevgilimle seviştim zaten, yapamam.
Can you prove where he was all afternoon?
Bütün öğleden sonrası nerede olduğunuzu kanıtlayabilir misiniz?
No, I can not prove where was all afternoon.
Hayır, bütün öğleden sonrası nerede olduğumu kanıtlayamam.
All afternoon they went on about sex.
Koca gün seks konuşarak geçti.
Where the hell were you all afternoon?
Nereye cehenneme tüm ö? leden sonra idi?
You can stay all afternoon, not buy anything and just read.
Tüm öğleden sonranı burada hiçbir şey almadan sadece kitapları karıştırarak geçirebilirsin.
I had been fighting her all afternoon.
Bütün öğleden sonra onunla kavga etmiştik.
I've been cleaning fish all afternoon.
Bütün öğleden sonra balık temizleyip durdum.
We don't want you hacking away at it all afternoon with your cheap penknife of yours.
Bütün gün dandik çakınla çentik atmanı istemeyiz.
That's where you've been all afternoon.
Tüm öğleden sonra nerede olduğun anlaşılıyor.
I've spent all afternoon trying to think of a great place to take you two to celebrate your anniversary on Friday.
Bütün öğleden sonramı evlilik yıldönümüzü kutlamak için sizi götürebileceğim güzel bir yer aramakla geçirdim.
Coach me had on the bench all afternoon.
Koç bütün öğleden sonra beni yedek bankında oturttu.
Oh. I've been trying to get a moment alone with you all afternoon.
Öğleden sonra, sizinle yalnız vakit geçirmek için çalıştım.
You've been here all afternoon?
Tüm öğleden sonra burada mıydın?
That'll keep her in the crapper all afternoon.
Akşama kadar tuvaletten çıkamaz.
What if we made love all night and then made love all morning? And all afternoon?
Bütün gece sevişmeye sonra bütün sabah sevişmeye ve öğleden sonra da sevişmeye ne dersin?
I've been standing here all afternoon asking myself the same question. Why?
- Bütün bir öğleden sonra aynı soruyu sordum kendi kendime :
We'd been discussing divorce all afternoon.
Hayır. Biz bütün öğleden sonra boşanmayı tartışıyorduk.
We'd been arguing all afternoon.
Bütün öğleden sonrayı tartışarak geçirdik.
He's been in the garden all afternoon.
O bütün bir öğleden sonra bahçede duruyor.
So all afternoon I've been hanging drapes.
Bütün öğleden sonra perdelerle uğraştım.
Worked on it all afternoon.
Bütün öğleden sonra bunun üzerinde çalıştım.
Yeah, I was with a specialist all afternoon. On Sunday?
- Evet, tüm öğleden sonrası bir uzmanlaydım.
What'd you do with yourself all afternoon?
Bütün öğleden sonra ne yaptın?
- Nope. I had a feeling all afternoon. I could tell when we each hit town.
Hayır ama bütün öğleden sonra kimlerin geldiğini hissettim.
I'd close the shop and we'd make love all afternoon?
Ben de dükkanı kapatırdım ve tüm öğleden sonra sevişirdik
- All afternoon.
- Öğlenden beri.
They heard Lecter whispering to him all afternoon and Miggs crying.
Lecter'ın bütün öğlen ona fısıldadığını ve onunda ağladığını duymuşlar.
All the afternoon he sat in the stalls wrapped in the most perfect happiness while his gently smiling face, and his languid dreamy eyes were as unlike those of Holmes the sleuth hound as it was possible to conceive.
Saatlerce, en derin mutluluklara dalmış bir biçimde koltuğunda oturdu. Kibarca gülümseyen yüzü ve hayallere dalmış gözleriyle şu bildiğimiz Holmes'dan çok uzak bir görüntüsü vardı. Bunu hayal etmesi bile güç.
My key was glistening in the afternoon sun... - with all those coeds weeping, "Don ´ t go." - Oh!
Anahtarım güneşte pırıl pırıl parlarken tüm kızlar arkamdan "gitme, gitme" diye ağlaşıyordu.
- You realise what this means. You're coming home this afternoon captain of the All-Scholastic Championship Team - of the city of New York.
Bu öğleden sonra eve geldiğinde New York okullar arası şampiyon takımının kaptanı olacaksın.
Ladies and gentlemen as of this afternoon, the undersecretary for South American affairs emphatically denies any and all intervention in the current realignment of top positions of the Paraguayan Air Force.
Bayanlar ve baylar, bu öğleden sonra olduğu gibi Güney Amerika meselesinde müsteşarlık..... Paraguay'daki hava üssü için..
She said that she'd be having costume fittings all the afternoon.
Bütün öğleden sonra boyunca defilede olacağını söyledi.
Now something's got to be going on with T.J. Bryant this afternoon because he just hasn't looked like himself at all.
T.J. Bryant'a bir şeyler oluyor sanırım çünkü kendisi gibi gözükmüyor.
Pummel me all night, shoot at me in the morning, steal my plane in the afternoon and still not a hair out of place.
Beni geçe boyu yumruklayıp sabah ateş ediyorsunuz öğlen uçağımı çalıyorsunuz ve hala yakamdan düşmediniz.
If were going all the way to Holdernesse Hall this afternoon let us try to hire those unpreconditioned beasts.
Eğer öğleden sonra Holdernesse Hall'e gideceksek şu hayvanları kiralayalım.
- Every afternoon you'd go upstairs and visit her and she used to show you all her treasures.
- Her öğleden sonra onu ziyarete giderdin ve o sana değerli şeylerini gösterirdi.
Yeah, we should have most of it locked down by tomorrow afternoon's VIP reception. All except the pressure plate alarm, that is. That's being shipped out of New York.
Yarın öğlen ki VIP resepsiyonuna kadar büyük bir kısmını kapatmamız gerekiyor şehrin levha alarmı hariç hepsini çünkü o New York'tan gelecek.
All right, I'll drive out this afternoon.
Tamam, öğleden sonra geliyorum.
Later that afternoon... we all walked down to the water's edge... and the talk had shifted away from Nazis... to more important matters.
O gün akşam üzeri hep birlikte plaja yürüdük. Ve konu Nazilerden daha önemli meselelere doğru yön değiştirdi.
All right, Thursday afternoon at St. James'Park, there's a lark.
Perşembe günü öğleden sonra St. James'Park'ta bir eğlence düzenlenecek.
Where you been all afternoon?
Bütün öğleden sonra neredeydin?
Oh, now of all times, I thought to popping off to see the sendown this afternoon.
Bu öğlen, hipodroma uğramayı düşünüyordum.
All right, tell him this afternoon. Four o'clock this afternoon.
Tamam, söyle ona, öğleden sonra saat 4'de.
Ladies and gentlemen, that's all for this afternoon.
Hanımlar ve beyler, bugünlük de bu kadar.
- All stow out of house the afternoon.
- Öğlen saati boyunca evden uzaktaydım.
That was all, that afternoon.
O öğlen olanlar böyle.
After all, I was away from the set the whole afternoon.
Sonuçta, bütün öğleden sonra sette değildim.
The old temperature should be in the 90s again... but a cool afternoon breeze will make it all worthwhile come evening.
Sıcaklık yine 32 ºC ama öğleden sonra çıkacak bir yel serinlik verecektir.