An outsider traduction Turc
644 traduction parallèle
No, you're an outsider here.
Olmaz, sen burda bir yabancısın.
I'm an outsider no matter where I go.
Ben nereye gidersem gideyim bir yabancıyım.
An outsider is wrecking our business and revenue.
Dışarıdan birileri işimizi alt üst etti.
- As you're no longer part of that life... you felt yourself an outsider.
- Artık o hayatın bir parçası değilsin. Bu yüzden kendini yabancı hissettin.
You came to see me because you are lonely... because it is lonely sitting like an outsider... in so happy a house as your brother's- - lonely riding on the moors with no one at your side.
Beni görmeye geldin çünkü yalnızsın... çünkü ağabeyininki gibi mutlu bir evde bir yabancı gibi oturmak yalnızlık... yanında kimse olmadan ata binmek yalnızlık.
- That certainly proves you're an outsider.
- Dışarıdaki birisi olduğun belli.
You haven't the slightest conception of what torture it is to love a man and to be shut out, barred out, to be always an outsider.
Birisini sevip de dışlanmanın, önlenmenin, hep kenarda kalmanın ne tür bir işkence olduğu hakkında en ufak bir fikrin dahi yok.
Makes me a bit of an outsider.
Çok ballıymışım efendim.
Look all right to an outsider, but no one knows what goes on when the doors are locked.
Bak tamam, ama kapıyı kilitledikleri zaman ne olduğunu kimse bilmiyor.
An outsider will have to be paid twice as much.
Dışarıdan birine iki katı ödemek zorundayız.
I don't like being an outsider, and you shouldn't either.
Yabancı olmaktan haz etmiyorum, sen de etmemelisin.
I know what I'm talking about because I'm an outsider here myself.
Ne dediğimi çok iyi biliyorum çünkü ben de burada bir yabancıyım.
I really shouldn't be saying this to an outsider but sometimes he's terribly irresponsible and gets into all kinds of escapades.
Bunu bir yabancıya söylememeliyim ama bazen çok sorumsuz davranır ve başını belaya sokar.
It must have been humiliating confiding in an outsider.
Başka birine açılmak, içini dökmek utanç verici olsa gerek.
A chump is an outsider, a yokel who will buy anything with varnish on it.
Çünkü bir salak toplum dışına itilir. Üstüne cila vurulmuş her şeyi satın alan bir hödüktür.
- She's an outsider.
- O bir yabancıdır.
You work yourself to death for them, they bring in an outsider to pick the plum off the tree.
Hayatın boyunca çalış, sonra da meyvelerini yabancıya toplatsınlar.
But maybe if somebody else tried, she might listen to reason from an outsider.
Fakat belki de bir başkası deneseydi, bir yabacının sözüne kulak verebilirdi.
And to an outsider!
Hem de dışarıdan biriyle!
The trouble is we got an outsider here!
Sorun şu ki burada bir yabancı var!
If it's customary here to allow a man charged with first-degree murder to wander about at will, I don't suppose it behoves an outsider to point out that the law makes no provision for such quaint liberalism.
Taammüden cinayetle suçlanan birinin elini kolunu sallayarak dolaşması... buralarda adettense, yasalarda böyle acayip bir serbest fikirliliğe... yer olmadığına dikkat çekmek, bir yabancı için yakışık almaz herhalde.
A chick like you, young, just hatched out of her shell, you're an outsider, see?
Senin gibi genç, kabuğundan yeni çıkmış bir kız, sen dışarıdakisin, anladın mı?
Daddy-O, let me tell you about an outsider I know who is out of this world, on the highest cloud. He's gone, but gone.
Babalık, izin ver de sana tanıdığım bu dünyanın dışında, bulutların en yükseğindeki birinden söz edeyim.
Oh, brother, was he an outsider.
Vay canına, o da bir dışarıdakiydi.
You can always tell an outsider.
İşin yabancısı olan her halinden belli eder.
I was an outsider, really.
Ben aslmda bir yabanclydlm.
I refuse to answer in front of an outsider.
Yabancı birinin önünde cevaplandırmayı reddediyorum.
Yukinojo studies here, but he's an outsider
Yukinojo burada ders veriyor, fakat o bir yabancı.
He convinced them I was an outsider trying to break up his happy home.
Polisi yuvasını yıkmaya çalışan kötü adam olduğuma ikna etmiş.
They don't see me as an outsider.
Beni yabancı olarak görmüyorlar.
All those summers, when I came back, I was always an outsider.
Geri döndüğüm o yazlar hep yabancı biriydim.
They weren't meant for an outsider, but Katie wanted me to know about you.
Bir yabancı için değildiler ama Katie seni tanımamı istedi.
Because it was his town and I was an outsider.
Çünkü kasaba onun kasabasıydı ve ben de bir yabancıydım.
There is no reason why you, an outsider, should risk such a sacrifice for another man's country.
Bir yabancı olarak, başka bir adamın ülkesi için böyle büyük bir fedakârlık yapmanıza gerek yok.
No, excuse me, an outsider has no business here.
Hayır, özür dilerim, bir yabancının burada işi yok.
Then you're treating me as an outsider
Yoksa bende çok üzüleceğim
Will I be allowed? An outsider?
Teşkilattan olmayan biri gelebilir mi?
I ´ ve never been married, so what I say is as an outsider.
Hiç evlenmediğim için, dışarıdan biri olarak konuşacağım.
It was an outsider.
- Bir yabancı.
Walcott, an outsider asks about you.
Walcott, bir yabancı seni soruyor.
I'd say Fred and Stoney got killed by an outsider who got even for this hanging.
Bana kalırsa Fred ve Stoney'i kasaba dışından biri öldürdü. Bu asılma olayına karşı bizimle ödeşmeye çalışan biri olmalı.
- Nobody but an outsider.
- Bunu bir yabancıdan başkası yapamaz.
I still say it's the work of an outsider getting even for the card cheat and an insider telling him who did it.
Ben dediğimin arkasındayım. Bu bir yabancının işi. İntikam almaya çalışıyor, içeriden bir muhbir de hedefi gösteriyor.
All I can say at this time is that we are bringing in someone to take command of the entire investigation. An outsider?
Size sadece soruşturmanın başına yeni bir isim getireceğimizi söyleyebilirim.
It's not like with an outsider.
Bir yabancıyla olmak gibi değil.
You've colluded with an outsider... and killed the Chief!
bir yabancıyla işbirliği yapıp... şefi öldürdün!
You don't look like an outsider
Yabancıya benzemiyorsun
Nothing like an outsider stirring up trouble to bring us together.
Ortalığı karıştıran yabancılara karşı kenetleniriz.
He's an outsider.
O bir yabancı.
Mr. Caine is an outsider.
Bay Caine de bir yabancı.
Now, remember, no outsider knows that he came here this afternoon.
Şimdi, anımsa, hiçbir yabancı onun bu öğleden sonra buraya geldiğini bilmez.